Tüm bunların Mart ayında yapılacak yerel seçimleri hedeflediğini anlamak için siyaset erbâbı olmaya gerek yok. Erdoğan İstanbul ve Ankara’yı tekrar almak istiyor. Akşener ise muhtemelen AKP ve MHP’ye oy getiren milliyetçi argümanların ‘iş yaptığını’ gördü, CHP’yi hedefe oturtmanın bir ‘getirisi’ olduğunu hesapladı. Ancak İmamoğlu ve Yavaş için Altılı Masa’yı terk etmeyi göze alan Akşener’in, şimdi neden bu yolu seçtiğini izah edemediğini de görüyoruz.
2023’ün son günlerine, Haziran seçimleri öncesine damgasını vuran boğucu atmosfer içinde giriyoruz. Tek fark, İYİ Parti’nin de artık CHP’nin karşısına geçmiş olması.
Hatırlayalım, Haziran seçimleri öncesinde iktidar, CHP ile PKK ve HDP’yi aynılaştırmaya çalışan bir kampanya yürütmüştü ve bunu, yalan olduğu hemen anlaşılan bazı videolarla desteklemeye çalışmıştı. Ancak bu kampanya ve taktik tuttu, Erdoğan bir kez daha cumhurbaşkanı seçildi. Seçim sonrasında da, CHP’de genel başkan değişimine tanık olduk.
Bu süreçte ilginç bir gelişme yaşandı: Seçim bittikten sonra İYİ Parti birdenbire rota değiştirdi ve iktidarı bırakıp, ittifak ortağı CHP’yi eleştirmeye başladı. Burada kişisel gözlemim şu oldu: İYİ Parti Genel Başkanı Akşener muhtemelen AKP ve MHP’ye oy getiren bu milliyetçi argümanların ‘iş yaptığını’ görmüş, CHP’yi hedefe oturtmanın bir ‘getirisi’ olduğunu hesaplamış ve bu yönde bir siyaset seçmişti.
Kuzey Irak’ta TSK’nın yürüttüğü operasyonlarda 12 askerin hayatını kaybetmesi de bu atmosfer içinde gerçekleşti. İYİ Parti hızla, TBMM’de grubu olan partilerin imzalaması için terörü kınayan bir metin hazırladı, ancak CHP “Ulusal yas ilan edilsin” talebinin karşılık görmediği ve Millî Savunma Bakanlığı’nın bölgede yürütülen operasyona dair bir açıklama yapmadığı gerekçesiyle bu metni imzalamayıp ayrı bir metin yayımladı.
Böylece iktidar çevreleri de aradıkları fırsatı bulmuş oldular ve CHP için Haziran seçimleri öncesinde yürütülen kampanya tekrar dolaşıma sokuldu. Hatta MHP Genel Başkanı Bahçeli, CHP’nin yeni genel başkanı Özgür Özel hakkında “Sokakta yürüyemeyecek” türünden, tehdit dolu açıklamalar yaptı.
Tüm bunların Mart ayında yapılacak yerel seçimleri hedeflediğini anlamak için siyaset erbâbı olmaya gerek yok. Erdoğan İstanbul ve Ankara’yı tekrar almayı çok istiyor ve bunu Haziran ayındaki seçim galibiyetini taçlandıracak bir hamle olarak görüyor. İYİ Parti de başta belirttiğim hesap çerçevesinde CHP ile ittifakı bozdu ve büyük şehirlerde kendi adaylarını çıkarmaya hazırlanıyor. Ancak Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş'ın Cumhurbaşkanı adayı olması için Altılı Masa’yı terk etmeyi göze alan, ikisinin Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı olması kabul edildiğinde güç bela geri dönen Akşener’in, şimdi neden bu yolu seçtiğini izah edemediğini de görüyoruz.
Velhasıl Mart ayına kadar seçim kampanyalarına yine CHP ve DEM Parti’yi kriminalize etmeye çalışan bir kampanyanın damga vuracağı besbelli.
Bu milliyetçi ve ayrıştırıcı atmosferden çıkmak için yürütülen siyasetler ise ne yazık ki –şimdilik– pek karşılık bulamıyor.
Yine zor bir yıl bizi bekliyor.