YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Füzeler konuşuyor, siviller ölüyor

“Siviller bölgeyi terk etsin” demek neyi çözüyor peki? Binlerce, on binlerce insan kısıtlı saatler içinde nereye gidecek, ne yapacak? Yeni çağın savaşları ne yazık ki böyle. Füze saldırıları bir gövde gösterisine dönüşmüş durumda. Görüntüler hızla sosyal medyada paylaşılıyor ve savaşın dehşeti katlanarak artıyor. Ve can kayıpları artık sadece bir sayı haline geliyor.

7 Ekim Cumartesi sabahına yeni bir savaşla başladık. Yıllardır İsrail işgali altında olan Gazze Şeridi’ne hâkim olan Hamas örgütü, İsrail’e peş peşe füzeler gönderdi ve geniş çaplı bir saldırı başlattı. Bunun bir savaşa evrileceği ilk dakikadan itibaren belliydi. İsrail de hemen karşılık verdi ve Gazze’ye peş peşe füzeler fırlattı. Bu satırlar kaleme alınırken savaş beşinci gününü doldurmak üzereydi ve hem İsrail hem de Filistin tarafında can kaybı 2000’i aşmıştı. 

Bu sayının (insanlar sayı hâline geliyor savaşlarda) önemli bir kısmının sivillerden oluştuğunu düşünebiliriz. Her iki taraf da zaten saldırı başlatacağını önceden duyuruyor ve “Siviller bölgeyi terk etsin” diyor. Hamas ilk saldırıda böyle bir duyuru yapmadı (sürpriz bir saldırı olması öngörülmüş belli ki) ama sonraki saldırılarda yaptı. 

“Siviller bölgeyi terk etsin” demek neyi çözüyor peki? Binlerce, on binlerce insan kısıtlı saatler içinde nereye gidecek, ne yapacak? Yıllardır bir yerde yaşayan, oraya kök salmış bir topluluk, evini terk ettiğinde belki canını kurtarabilir ama can havliyle, belirsizlik içinde, bombardıman tehdidi altında sokağa fırlamak, hangi sivilin hak ettiği bir durumdur? Tabii eğer canını kurtarabildiyse.

Yeni çağın savaşları ne yazık ki böyle. ‘Kara harekâtı’na girmekte tereddüt eden devlet ya da örgütler, kendilerini akıllarınca güvenceyle alacak bir formül olarak füze saldırısı düzenliyorlar. Rusya-Ukrayna savaşında büyük ölçüde olan da bu değil mi? 

Denecektir ki eski savaşlar ve çatışmalarda da siviller ölmüyor muydu? Ortadoğu’nun ve diğer çatışmalı bölgelerin kanlı tarihi bunu bize gösteriyor elbette. Ancak bu yeni çağda füze saldırıları bir gövde gösterisine dönüşmüş durumda. Görüntüler hızla sosyal medyada paylaşılıyor ve savaşın dehşeti katlanarak artıyor. İsrail Başbakanı Netanyahu da, Hamas saldırısı sonrası verdikleri karşılığı sosyal medyadan yayımlamakta beis görmedi. 

Yeri gelmişken söyleyelim, 1 Ekim’deki Ankara’ya yönelik saldırı sonrasında da Türkiye Kuzey Suriye’yi bombardımana tuttu. “Terör örgütünün altyapısı hedeflendi” dense de bölgede sivillerin de zarar gördüğü haberleri ulaşıyor. Medyada bu haberleri görmek zor. 

İnsanlık şu son çağda 1. Dünya Savaşı’nı, 2. Dünya Savaşı’nı gördü. Bölgesel düzeyde çok sayıda savaşa, çatışmaya tanık olduk. Bosna’da, Lübnan’da, Ortadoğu’da, Kamboçya’da, Vietnam’da her şey gözümüzün önünde oldu. 

Bütün bunlardan insanlığın bir ders çıkarmasını bekleriz, değil mi? Öyle anlaşılıyor ki hayır, çıkarmamışız. Devletler ‘güvenlik’ gerekçesiyle her türlü şiddeti uygulamayı kendilerine hak görüyor. Devlet olmayan ancak devlet gibi davranan örgütler de farklı gerekçelerle ‘şiddet’ uygulamayı meşru görüyor. Buralarda kimin direnme hakkının meşru olduğu tartışmalarına girmeyeceğim, ancak şimdilerde ‘şiddet’ her iki tarafın da şevkle katıldığı bir ‘savaş partisi’ne dönmüş vaziyette. 

Buna karşı bir duruş ne yazık ki gelişemiyor. Çözülemeyen, çözülmeyen sorunlar birikiyor ve “Başka çare yoktu” argümanıyla silaha sarılma yoluna gidiliyor. ‘Siviller’ bu denklem içinde ne yazık ki ‘gözden çıkarılabilir’ bir grup hâline geliyor ve taraflar kendi sivillerini bile zaman zaman ateş altına atmaktan çekinmiyor. 

Şiddetin, şiddet mantığının egemen hâle gelişiyle karşı karşıyayız, özetle. ‘Güvenlik’, ‘egemenlik’, ‘hesaplaşma’ gibi gerekçeler her şeyin üstünü örtüyor. Burada artık ‘emperyalizm’, ‘kapitalizm’ gibi açıklamalar da etkisini kaybediyor. 

Şiddeti seven, olumlayan, onaylayan biziz, yani insanlık. Dikkat edilirse, sivillerin zarar gördüğü her şiddet vakasından sonra birileri çıkıyor ve olup bitenin kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Hele ki sosyal medya çağında artık daha fazla ‘gaddarlık’ onayına maruz kalıyoruz. 

Yeni çağda füzeler konuşuyor, siviller ölüyor. Bu gidişatı değiştirecek bir zihniyet, ne yazık ki etkinlik bulamıyor. Başkasının savaşında ‘sivil ölümler’e karşı çıkanlar, kendi savaşlarında başlarını öte tarafa çeviriyor.