Ne yazık ki genel hava, 1990’larda Ermenilerin Karabağ’da yaptıkları dolayısıyla şimdi başlarına gelenleri hakettiği yönünde. Şüphesiz 90’larda çok sayıda hak ihlali yaşandı, pek çok Azeri yaşadıkları toprakları terketmek zorunda kaldı. Peki durum böyle diye bu işlerde hiç kabahati olmayan on binlerce Ermeni, yüzlerce yıldır yaşadıkları topraklardan kopmak zorunda mı kalsın?
Azerbaycan’ın 19 Eylül’deki Karabağ’a yönelik saldırısı ve 20 Eylül’de Karabağ güçlerinin ateşkes şartlarını kabul etmesiyle görünürde kriz dinmişti. Ama dinmedi. Karabağ’da yaşayan 120 bin Ermeninin büyük kısmı, Ermenistan’a sığınmak için yollara düştü. Bu satırlar yazıldığında yaklaşık 50 bin kişi Ermenistan’a sığınmıştı. Öyle görünüyor ki bu sayı artacak ve belki de Karabağlı Ermeniler yurtlarını tamamen terkedecek.
Türkiye kamuoyu süreçle genel olarak ilgisiz. İlgili olanlar da Azerbaycan’ın yeni zaferini kutluyor. Elbette 123 hak savunucusunun gazetemizde de yer alan bildirisini unutmamak gerekir ancak daha geniş bir ses çıkmadı.
Ne yazık ki genel hava, 1990’larda Ermenilerin Karabağ’da yaptıkları dolayısıyla şimdi başlarına gelenleri hakettiği yönünde. Şüphesiz 90’larda çok sayıda hak ihlali yaşandı, pek çok Azeri yaşadıkları toprakları terketmek zorunda kaldı. Bu bir yandan ve aynı zamanda Ermenilerin de başına gelen bir durumdu. Karşılıklı bir etnik temizlik politikasıyla Ne Azerbaycan’da Ermeni kaldı, ne de Ermenistan’da Azeri. Ancak 90’lardaki savaşın galibi Ermenistan olduğu için Azerbaycan halkı daha ağır bir mağduriyet yaşadı. Yine de Hocalı’da olanlar ne kadar ağırsa Sumgayit’te olanlar da benzer biçimde ağırdı.
Peki durum böyle diye bu işlerde hiç kabahati olmayan on binlerce Ermeni, yüzlerce yıldır yaşadıkları topraklardan kopmak zorunda mı kalsın? Böyle bir “kısasa kısas” mantığı mı işleyecek? Binlerce kadının, çocuğun, yaşlının ne günahı var?
Türkiye kamuoyundaki genel kafa karışıklığı ya da dezenformasyonlardan biri de Karabağ’daki Ermeni halkının “işgalci” olduğu. Durum böyle değil. Karabağ’da yani Artsakh’ta yüzyıllardır Ermeni bir nüfus var ve toplumun çoğunluğunu oluşturmakta idiler. Sovyetler Birliği döneminde Karabağ, Azerbaycan’a bağlı özerk cumhuriyet iken, Ermenistan içinde ancak Azeri nüfusun yoğunlukta olduğu Nahcivan ise yine Azerbaycan’a bağlı özerk cumhuriyet olmuştu. Sovyet yönetiminin düzenlemeleridir bunlar ve muhtemelen herhangi bir cumhuriyetin yekpare bir ulus devlet olup “milliyetçi” yollara sapmaması için böyle formüller üretilmişti. Sovyetler’de buna benzer pek çok özerk cumhuriyet vardı.
Yeniden Karabağ tarihine girmeye gerek yok şu aşamada. Sadece şunun altını çizmeye çalıştım: Karabağ Ermenileri başka bir yerden gelip oraya yerleşmiş değiller, oradalardı ve bir tarihleri vardı.
Şimdi topraklarından kopartılıyorlar. Denebilir ki Azerbaycan, daha doğrusu Aliyev rejimi onlara “git” demiyor. Bu, kağıt üzerinde doğru olabilir ancak hayat öyle değil. 2020’deki savaşta Karabağlı Ermeniler yıllarca Ermeni düşmanlığı ile beslenen Azerbaycan ordusunun, sivillere ve askerlere yönelik gaddarlıklarına tanık oldular. Üstelik bu, geçen yılkı kısa çatışmada da tekrarlandı. Ermenistan ordusundan kadın bir askere yapılanlar uluslararası ceza mahkemesine taşındı.
Bütün bu süreçte Ermenistanlı ve Karabağlı politikacıların hiç kabahati yok muydu? Elbette vardı. Müzakere masasında makul bir çözüme ulaşılması için 30 yıl vardı önlerinde. Ancak bu 30 yıl kötü kullanıldı. En önemlisi değişen siyasi ve askeri dengeler hiç hesaba katılmadı. Hiçbir siyasetçi “toprak veren” olmayı göz almadı oysa Ermenistan’ın işgal ettiği (Karabağ’ı çevreleyen) Azerbaycan reyonlarından çekilmesi, belki bu kadar can kaybını engellerdi.
Şimdi önümüzde insani bir kriz var. Kimse durduk yere evini barkını terketmez. Karabağ Ermenilerinin hissettikleri korku, gerçektir. Ve bir de hafıza var elbette. Sadece Karabağ değil dünyanın her tarafından Ermenileri için 1915 sürgünü hala canlıdır. Şimdi bunun bir benzerini yaşıyorlar tekrar.
Bir yüzleşme gerekiyor artık. Hem 1915 ile, hem 1990’ların hak ihlalleri ve şiddeti ile, hem de son yıllarda Azerbaycan’da ve Türkiye’de körüklenen Ermeni düşmanlığı ile. İnsan olmamızın gereği budur. Bu coğrafya çünkü bize yanyana yaşamayı getirdi. Bunu bir mecburiyetten çıkarıp şansa çevirmek hepimizin elinde. Öyle bir gayret varsa tabii.