TBMM Başkanvekil ve milletvekili Sırrı Süreyya Önder sanık olarak yargılandığı Kobanê Davası'nda ifade verdi.
Kobane davasının 31. duruşma periyodunun 3. oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsü'ndeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülüyor.
Sincan Cezaevi'nde bulunan siyasetçiler ve tutuksuz yargılanan Yeşil Sol Parti İstanbul milletvekili Sırrı Süreyya Önder, duruşmada hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise duruşmaya SEGBİS'le katıldı. Çok sayıda baro başkanı, CHP milletvekili Sibel Suiçmez, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatları da duruşmada hazır bulundu.
Mezopotamya Ajansı'nın haberine göre dava bugün Yeşil Sol Parti Meclis Grup Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder'in esasa ilişkin savunması ile devam etti.
Önder, Kobanî davasında "hukuka aykırı" bir durumun değil, "hukuk dışı" bir durumun olduğunu söyledi.
Milletvekili ve Meclis Başkanvekili olduğunu hatırlatan Önder, "Meclis'te oy birliği ile başkanvekilliğine seçildim. Yurtdışı çıkış yasağının kaldırılması talebini her defasında reddettiniz. En son, 'Meclis faaliyeti ile ilgili bir şey olursa, bunun için izin verilmesine' dediniz. Sırrı Süreyya olarak kendimden talep edeceğim. Benim Berlin'de de, Paris'te de seçmenim var. Orada yürüttüğümüz çalışmalar da siyasi çalışmalar. Ben kendime dilekçe yazıp, paraf edip size göndereceğim" dedi.
Önder, "Ben orada hem sanık hem yasa koyucu olursam bu işin içinden nasıl çıkacağımı. 'Suçun vasfının değişmesi ihtimaline binaen' dediniz. Ne oldu da ben yeni bir şey ile suçlanıyorum? Siz bana fantezi olsun diye savunma yaptıramazsınız. 'Her ihtimale binaen' diye bir savunma mı olur?" diye sordu.
Önder şöyle devam etti: "Salonda başörtülü bir kadın komutan vardı. Bundan 20 sene önce bu darbe gerekçesiydi, terörist olarak ele alınıyordu. Bakın siyasal zaman Türkiye'de nasıl hızlı akıyor. Varsayılan paradigma nasıl değişiyor"
"Yargılanan biz değiliz, çözüm süreci. Bütün faaliyet kriminalize edildi. Her gittiğimizde bakanlarla, kamuoyu önünde görüşülmüş, demeç olarak basına verilmiş, Meclis'te konuşulmuş, çözüm süreci çerçeve yasası olarak Bağışıklık Yasası çıkarılmış. Bu süreçte aktif ve sorumluluk alanlar suçlanamaz. Siyasal zaman çok hızlı akıyor. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar geniş bir terör kavramı yoktur. Çerçi torbası gibi aklınıza gelen her şeyi boca edemezsiniz. Evrensel normlar buna işaret ediyor."
"Bu yargılamada savcının yapmadığı bir şey var" diyen Önder, savunmasına şöyle devam etti: "Burada IŞİD yok. Eğer Kobanî Direnişi olmasaydı IŞİD Adana'daydı. Ben devlet yöneticilerinin o telaşını, paniğini gördüm. O dönemki Kamu Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu ile Kobanî'deki ihtiyaçları karşıladık. Burası Absürdistan. Ne mutlu Türküm diyene diye gezen hiçbir Türk mutlu değil."
"Diyanet'e çok kafam takıldı benim. AKP'li Metin Külünk mühim bir şahsiyet. Dün Diyanet'in PKK'ye maddi kaynak sağladığını söyledi. Kendisinden talep edilmediği halde davaya fetva gönderen Diyanet böyle suçlandı. Savunma yapabilmek için yeterince mutmain olamadım. Siz de AYM kararına uymayı tercih etmediniz."
Önder'in avukatı Arin Gül Yeniaras da AYM ve AİHM'in davaya ilişkin kararlarını anımsattı. Yeniaras, Önder hakkındaki yargılamanın durdurulmasını talep ederek, "Müvekkilimin neyle suçlandığını bilmiyorum. Somut bir şablona ihtiyacımız var. Bu aşamada savunma yapmam da mümkün değil" dedi.
Önder, "Bu ülkede enfekte olmuş bir meseleyi, 1-2 senede bir avuç milletvekilinin gayreti ile, olacak bir iş değildi. Olamadı. Vicdanımızda kendimizi sadece bundan yargılayabiliriz. Bu ülkenin Cumhurbaşkanıyla, Başbakanıyla, Kandil’le bu görüşmeleri yürüteceğim, devlet ‘Gel rol ve sorumluluk al’ diye ricacı olacak, ondan sonra paradigma değişti, yerimiz sanık kürsüsü oldu" diye konuştu.
IŞİD'in Suriye'nin kuzeyindeki Kobanê'ye yönelik kuşatma ve saldırılarının sürdüğü dönemde, 6-8 Ekim 2014'te gerçekleştirilen protesto gösterileri ve sonrasında yaşanan şiddet olayları gerekçe gösterilerek yıllar sonra dönemin HDP ve BDP yöneticileri hakkında dava açılmıştı. Davada Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 sanık yargılanıyor.