Paşinyan yönetimi bu manzara karşısında Batı’yla daha yakın ilişkiler içinde olmayı öncelik olarak gündemine aldı. ABD ve AB de, Rusya bu hâldeyken, Kafkasya’da etkinliğini artırmaya çabalıyor. Ancak şöyle bir durum var: ABD ve AB sahada değil. Bölge hâlâ Rusya’nın arka bahçesi. Üstelik AB’nin Azerbaycan’la ciddi enerji anlaşmaları var.
İkinci Karabağ Savaşı 2020’de sona erdi ancak savaşın gerçek anlamda bittiğini söylemek mümkün değil. İki nedenle: Öncelikle, Ermenistan ve Azerbaycan, Rusya’nın önderliğinde bir ateşkes anlaşması imzaladı ancak henüz bir barış anlaşması imzalanamadı. Ve ikinci olarak, Ermenistan savaş bittiğinden bu yana büyük oranda Azerbaycan’ın ateşkes ihlallerine maruz kalıyor ve Karabağ’daki Ermeniler sekiz aydır yine Azerbaycan tarafından uygulanan bir ablukanın altında yaşam mücadelesi veriyor.
Azerbaycan, İkinci Karabağ Savaşı’nı Türkiye’nin de desteğiyle kazandı ve Ermenistan, Karabağ’ı çevreleyen, 90’lardan bu yana elinde tuttuğu reyonlardan çekildi. Buralar uluslararası hukuk açısından Ermenistan’ın işgal ettiği bölgelerdi. Ermenistan ise bu politikasını “Karabağ’ın güvenliğini sağlamak” olarak açıklıyordu. Hatırlamak gerekir ki Rusya lideri Putin İkinci Karabağ Savaşı sonrasında yaptığı bir açıklamada “Ermenistan’a yedi reyonun beşinden çekilmesini önerdim ama Ermenistan reddetti ve sonuç böyle oldu” demişti. Ermenistan’ın geçmiş yönetimleri belli ki dengelerin aynı 90’lardaki gibi kaldığını varsaydılar ve Azerbaycan’ın askerî üstünlüğü ele geçirdiğini göremediler. Aslında 90’lardaki denklem tersine dönmüştü. Artık Ermenistan zayıf, Azerbaycan güçlü pozisyondaydı.
Ermenistan buralardan çekildiğine göre sürecin daha kolay işlemesi beklenirdi. Ancak öyle olmadı. Savaş sonrasında Türkiye ve Azerbaycan ilk olarak Zangezur Koridoru fikrini ortaya attı. Bu fikir Ermenistan’ın toprak bütünlüğünü tehdit eder nitelikte. Bakü ve Ankara, Nahçıvan ile Azerbaycan’ı birbirine bağlayacak ve Ermenistan topraklarından geçecek bir koridor fikrinde ısrarlı. Ancak Ermenistan, kendi topraklarından geçecek ancak kontrolü altında olmayacak bir ulaşım hattına mantıken karşı çıkıyor. Bu koridora İran da karşı. Zira bu durumda İran’ın Ermenistan sınırı fiilî olarak ortadan kalkacak ve İran kuzeyden Azerbaycan’la çevrelenmiş olacak. Tahran’ın zaten Azerbaycan’la uzun süredir başı hoş değil.
Beri yandan Türkiye ile Ermenistan arasında bir normalleşme süreci de başladı. Başlarda küçük de olsa mesafe alındı. Ancak Türkiye sürecin ilerlemesi için Ermenistan ile Azerbaycan’ın barış anlaşması imzalamasını şart koştu.
Paşinyan yönetimi burada da iç tepkileri göze alarak adımlar attı. Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanıdı; bu, Karabağ’ın Azerbaycan’a ait olduğunun kabul edilmesi anlamına geliyordu. Ermenistan Başbakanı Paşinyan bu karar nedeniyle kendi ülkesinde muhalefet tarafından eleştirilirken “Bakü Karabağ Ermenilerinin temsilcileriyle temas kurmalı” şartını da öne sürüyordu. Azerbaycan ise Ermenistan’ın barış anlaşması tekliflerini karşılıksız bıraktı.
Bu sürecin tam ortasında, tüm dengeleri değiştiren bir gelişme yaşandı. Rusya Ukrayna’ya yönelik bir işgal harekâtı başlattı. Ancak işler hiç de Putin’in planladığı gibi gitmiyor. Ukrayna’da zorlanan Rusya Kafkasya’yı ikinci, hatta üçüncü plana attı. Bu durum Ermenistan’ın Azerbaycan karşısında daha da yalnızlaşmasına neden oldu.
Laçin Koridoru ablukası bunun en somut örneği. Koridorda kâğıt üstünde Rus Barış Gücü askerleri var. Ancak Rus güçleri ablukayı sadece seyretmekle yetiniyor. Bu da Ermenistan’da Rusya ile ittifakın ciddi biçimde sorgulanmasına neden oluyor. Özetle, Ermenistan Rusya’nın önce desteğini, sonra da hakemliği kaybetti. Üstelik Ermenistan Rusya’yla aynı ittifak (Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü) içinde.
Paşinyan yönetimi bu manzara karşısında Batı’yla daha yakın ilişkiler içinde olmayı öncelik olarak gündemine aldı. ABD ve AB de, Rusya bu hâldeyken, Kafkasya’da etkinliğini artırmaya çabalıyor. (Rusya’nın ABD ve AB konusundaki homurdanmaları da bu süreçte sıklaştı.)
Ancak şöyle bir durum var: ABD ve AB sahada değil. Bölge hâlâ Rusya’nın arka bahçesi. Dolayısıyla girişimlerinin etkisi sınırlı. Üstelik AB’nin Azerbaycan’la ciddi enerji anlaşmaları var. Bakü’den doğalgaz alıyorlar. Kaldı ki AB, Rusya’ya Ukrayna işgali nedeniyle ambargo uyguladığı için Azerbaycan kaynakları daha da önem kazanmış vaziyette.
Bütün bu tablo dikkate alındığında Ermenistan’ın neden bu kadar yalnız kaldığı daha iyi anlaşılabilir. Yani Karabağ’da ilaçsız ve gıdasız hâlde, açlık sınırında yardım bekleyen, abluka altındaki 120 bin kişi belki de bu acımasız denklemin ceremesini çekiyor. Azerbaycan ise muhtemelen bu ablukayla Ermenistan’dan daha fazla taviz koparmaya çalışıyor.
Ermenistan’ı ve Karabağ Ermenilerini galiba daha da zor günler bekliyor. Umalım ki insanlık ve aklıselim galip gelsin.