Bu yıl 20. yaşını kutlayan Çıplak Ayaklar Kumpanyası’nın Portekizli koreograf Francisco Camacho ve EIRA Kumpanyası’yla işbirliği içinde hazırladığı, ilk kez 2021’de sahnelen ‘Taşıdıklarımız’, 31 Temmuz Pazartesi akşamı ENKA Açıkhava Tiyatrosu’nda izleyiciyle buluştu.
SARP POLAT
Üzerlerinde sade ve gösterişsiz kıyafetler, yan yana durmuş, açık hava tiyatrosunun koltuklarını yavaş yavaş dolduran seyircileri sükûnet içinde izleyen bir ikili. Önlerinde bir kare oluşturacak şekilde, özenle dizilmiş gündelik eşyalar, arkalarında üst üste yığılmış müzik aletleri. ‘Taşıdıklarımız’ adlı gösteriye giderseniz, karşılaşacağınız ilk imge bu olacak. Gösteri başlar başlamaz tüm beklentilerinizi unutmanızda fayda var, çünkü önünüzdeki 80 dakika boyunca tüm bu eşyalar en beklenmedik şekillerde kullanılacak. Gösterinin barındırdığı sayısız sürprizden biri de, hiç beklemediğiniz bir anda, hiç beklemediğiniz bir şekilde karşınıza çıkacak olan ve bu dans gösterisine canlı müzikle eşlik edecek olan bir müzisyen.
Çıplak Ayaklar Kumpanyası’nın, Portekizli koreograf Francisco Camacho’yla işbirliği içinde hazırladığı gösteri, kumpanyanın adına ilham olan İlhan Berk şiirinde de geçen ‘düş ülke’nin “peşinden koşma ve koşarken dans etme” gayesinin sürükleyici bir örneğini sunuyor. Binbir farklı yoruma açık olan soyut anlatı, yeni dünyalar kurma ve kurdukları eski dünyaların yüküyle uzlaşma çabası içinde debelenip duran iki karakterle ilgili. Karakterler bu ‘dünya yaratma’ sürecini, tek bir kelime dahi etmeden, coşku, dans ve oyunla yürütüyorlar. Onlarca ‘düş ülke’nin yaratılmasına, yıkılmasına ve yeniden yaratılmasına şahit olan seyirciye de, bu büyüleyici gösteriyi izlemek düşüyor.
Dansçılar Leyla Postalcıoğlu ve Mihran Tomasyan’ın sahnedeki sayısız eşyayı zekice, eğlenceli ve tahmin edilemez şekillerde kullanması seyirciyi zaman zaman şaşırtıyor, zaman zaman da güldürüyor. Müzisyen (caz davulcusu) Berke Can Özcan, önündeki enstrümanları ve nesneleri hep en çarpıcı ve en uyumlu şekillerde değerlendiriyor. Dansçılar ve müzisyenin hayranlık uyandıran performansı, Berkant Kılıçkap’ın sarsıcı ses tasarımıyla ve tabii, Francisco Camacho’nun oyunbaz sanat yönetimiyle birleşerek, hem görsel hem de işitsel açıdan son derece zengin, seyirciye yoğun bir estetik haz sunan bir gösteri oluşturuyor.
Performansçılar çeşitli nesneleri, eşyaları ve bedenlerini kullanarak arka plandan ön plana, zeminden tavana kadar uzanan, göz ve kulak doyuran kompozisyonlar yaratırken, Cem Yılmazer’in canlı ışık tasarımıyla etkileşimi hiç kesmiyor. Sahne zaman zaman mistik bir ayin alanını, zaman zaman da kıyamet sonrası bir uygarlığı çağrıştıracak kadar büyük değişimler yaşasa da sekansların ince dokunmuş niteliği sayesinde, tutarlılığını yitirmiyor. Bu tutarlılık, açık hava sahnelerinin dezavantajlarından olan dışarıdan gelen seslerin, dikkat dağıtıcı unsurlara dönüşmeyip, gösterinin bir parçası hâline gelmesini sağlıyor. Zaten gösterinin en güçlü yönlerinden biri, hatalara ve tahmin edilemezliğe kucak açan bir yapıda olması. Tüm bunlara, ‘Taşıdıklarımız’ı gökyüzünün altında ve rüzgâr eşliğinde izlemenin, bana, tarih öncesi uygarlıkların birbirleri için sergilediği büyü ve sanat ritüellerine şahit oluyormuşum gibi, sıcak bir his verdiğini eklemeliyim.
Özgün ve etkileyici bir seyir deneyimi arıyorsanız, Leyla Postalcıoğlu, Mihran Tomasyan ve Berke Can Özcan’ın yaratıp sahnelediği ‘Taşıdıklarımız’ı kaçırmamanızı ve gelecek gösteriler için Çıplak Ayaklar Kumpanyası’nı takibe almanızı öneririm.