Birçok Ezidi hâlâ evine dönemiyor ama IŞİD’in eski üyelerinden bazıları bölgeye dönüyor. 8 Nisan’da Sincar’da bir gösteri oldu. Irak Ordusu, geçmişte IŞİD’e katılmış olan birkaç Arap aileyi şehre geri getirdi. Bir Ezidi kadın, gelenlerden birini tanıdı...
Barzan Jurdo 29 yaşında; bu 29 yılın dokuzunu bir mülteci kampında geçirmiş. Kasr Yazdin’de, yıllardır geçici evi olan plastik çadırının önünde oturuyoruz. 3 Ağustos 2014’te, IŞİD Sincar’a ve etrafındaki Ezidi köylerine saldırıp katliama, kaçırmalara, tecavüzlere ve esir almalara başladığında, evini terk edip kaçmış. IŞİD yıllar önce yenilip Sincar’dan çıkarılmış olsa da, hâlâ memleketine, evine dönemeyen Barzan Junda “Evimizi yıktılar, yeniden inşa etme imkânımız yok ama zaten Sincar güvenli değil, bir sürü silahlı grup var orada” diyor.
Kasr Yazdin köyü, Irak’ta, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne bağlı Duhok vilayetinde. Köy şu anda, her biri dehşet dolu olaylar yaşamış, yaklaşık 200 aileye ev sahipliği yapan, gayrıresmî bir kamp durumunda. Bu küçük mülteci köyünün yakınlarında, Birleşmiş Milletler’in denetimi altında asgari sağlık ve eğitim hizmetleri sunan Hanke Kampı bulunuyor. Jurdo’ya neden orada yaşamadığını soruyorum. Kampta yer olmadığını söyleyip, “Irak’tan ayrılmayı deneyeceğim. Burada özellikle de Ezidiler için bir gelecek yok” diyerek konuşmamızı sonlandırıyor.
IŞİD, Sincar’da 3 Ağustos 2014’te estirmeye başladığı terörü genişleterek sürdürürken, şehir 13 Kasım 2015’te, Kürt ve Ezidi savaşçılar tarafından, koalisyon güçlerinin de hava saldırılarıyla destek vermesiyle, geri alındı. Ancak Sincar’ın sakinlerinden çok azı evlerine döndü. Geçmişte nüfusu 70 bin olan şehir merkezinde şu anda en fazla iki bin kişi yaşıyor.
Ezidilerin haklarının savunulması konusunda önde gelen aktivistlerden, toplum lideri Mirza Dinnayi, görüşmemizde, 400 bin kişi içinde evlerine dönebilenlerin sayısının 150 bini bulmadığını söylüyor. Dönenlerin çoğu, Sincar Dağı’nın kuzeyindeki köylerde yaşayanlar olmuş. Dinnayi, “100 bin kişi de Irak’ı terk etti. Hiçbir Yezidi, hiçbir Hıristiyan burada kendini güvende hissetmiyor, çünkü ‘Başka bir DAEŞ gelirse ne yaparız?’ diye düşünüyorlar” diyor.
Ezidilerin evlerine dönmesinin önündeki en büyük engel, güvenlik meselesi. Sincar (ya da yerel halkın söyleyişiyle Şingal) rakip siyasi gruplar –ve bunların silahlı kanatları– arasında anlaşmazlık konusu oldu. Bölgede Kürdistan Demokratik Partisi’nin, PKK’nin, Irak Ordusu’nun ve Haşdi Şabi’nin (Halk Seferberlik Güçleri) elinde olan yerler var. Ayrıca Türkiye Ordusu, Sincar dağlarında konuşlanan Kürt militanlara karşı düzenli olarak hava akınları yapıyor ve zaman zaman da büyük askerî saldırı tehdidinde bulunuyor. Bu güç mücadelesi, yıkılanları yeniden inşa etmeye dönük herhangi bir ciddi yardımın söz konusu olmamasıyla birlikte, dönüşü imkânsız kılıyor.
IŞİD’li aileler uzlaşma olmadan dönüyor
Birçok Ezidi hâlâ evine dönemiyor ama IŞİD’in eski üyelerinden bazıları bölgeye dönüyor. 8 Nisan’da Sincar’da bir gösteri oldu. Irak Ordusu, geçmişte IŞİD’e katılmış olan birkaç Arap aileyi şehre geri getirdi. Bir Ezidi kadın, gelenlerden birini tanıdı; ‘Hacı Ayad’ kod adlı bu IŞİD üyesi tarafından kaçırılmış ve tecavüze uğramıştı. Kadın, bir video kaydında, bu kişiyi tanıdığını söylüyor ve IŞİD’in kaçırdığı ağabeyi ile babasından hâlâ haber alınamadığını belirtiyor.
25 kadar Ezidi, duydukları öfkeyi ifade etmek için bir gösteri düzenledi ve suç işlemiş olan ailelerin şehre dönmelerine izin verilmemesini talep etti. Bunun ardından yaşananlar, Irak’ta ve başka ülkelerde Ezidilere yönelik nefret söyleminin ne kadar güçlü bir şekilde devam ettiğini ortaya koyuyor. Sosyal medyada, bazı dinî liderler ve kitle iletişim araçları tarafından, Ezidilerin Sincar’da Sünni Müslümanlara ait bir camiyi yaktığı yönünde söylentiler dolaşıma sokuldu. Diyala’daki Musab bin Ömer Camii’ne yönelik bir saldırıdan görüntülerin yer aldığı, 2014 yılına ait bir video, sosyal medyada serbest şekilde paylaşılıyor. Birçok şeyh, cuma hutbelerinde bu konuda ateşli sözler söyledi. Ezidiler, ‘camiye saldırı’ söylentilerinin, kendilerine yönelik şiddeti yeniden tetiklemesinden korkuyor.
Bu olay, IŞİD’li ailelerin birkaç yıl kamplarda kaldıktan sonra, nasıl, geçmişte mağdur ettikleri kişilerle aralarında hakiki bir uzlaşma süreci olmaksızın, basit siyasi pazarlıklar ve anlaşmalarla şehre döndürüldüklerini ortaya koyuyor. Mirza Dinnayi, “Sünni Araplar, Ezidilerin, Hıristiyanların, Şabakların ve diğerlerinin başına gelenler konusunda özür dilemeye henüz hazır değil” diyor.
Tel Banatlı bir mülteci olan Hassan Jindi Hammo, Kasr Yazdin kampında güvenlikten sorumlu bir polis memuru. IŞİD’in 3 Ağustos 2014 günü sabah erken saatlerde Sincar’a saldırdığında görev başındaymış. “Herhangi bir saldırı beklemiyorduk, şaşırdık, dağa kaçmak zorunda kaldık” diyor. Sonrasındaki katliamlarda ailesinden ve akrabalarından, babası da dâhil olmak üzere 14 kişiyi kaybetmiş. Saldıranların kim olduğunu soruyorum. Şöyle yanıt veriyor: “İlk iki gün, bize saldıranlar, yanıbaşımızdaki köylerden komşularımızdı. O zaman IŞİD savaşçılığı yapan o insanlar, şimdi, ordunun koruması altında şehre dönüyor. Özür dilemiyorlar, yaptıkları şeyle gurur duyuyorlar, sonra da masum olduklarını söylüyorlar.”
Hammo, Irak’taki siyasetçilerin şu âna kadar “Ezidilere yönelik soykırımı ciddiye almadıklarını” vurguluyor.
(İngilizceden çeviren: Altuğ Yılmaz)