Yerevan’ın merkezde bulunan gece kulübü Poligraf’a polis, 23 Nisan gecesi bir baskın düzenledi. Maskeli ve silahlı yaklaşık 40 özel harekât polisinin baskın yaptığı esnada kulüp çalışanlarına ve kulübe gelenlere şiddet uygulandı, kulüpte bulunan 40’tan fazla kişi bir saat yüzüstü yere yatırıldıktan sonra karakolda dört saat süren sorguya götürüldü. Kulübün kapıları mühürlendi.
Soruşturma Komitesi, Poligraf’ın dört çalışanının uyuşturucu ticareti nedeniyle tutuklandığını bildirirken, kulüpten bütün çalışanlarının aynı sabah sorgunun ardından serbest bırakıldığını aktardı.
Kulübe yapılan baskın esnasında yaşanan polis şiddetine tepki büyüyor.
Komite, kulüpte yasadışı olarak metamfetamin, ecstasy, LSD ve başka uyuşturucuların kullanıldığını iddia ederken, kulüp baskın esnasında yaşanan darp görüntülerini yayınladı.
‘Tüm kulüp camiasına yönelik bir saldırı’
Poligraf, 24 Nisan’da yaptığı açıklamada Ermenistan Polisi’nin gece saat 1.00 civarında herhangi bir yasal dayanak sunmadan kulübe baskın düzenlediğini açıkladı: “Kulüpteki herkes yere yatırıldı ve zorla polis merkezine götürüldü. Personelimiz ve ziyaretçilerimiz karakolda acımasızca dövüldü ve çıplak aramaya maruz kaldı. Tüm mağdurlar için adalet istiyoruz.”
Tüm kulüpleri ve eğlence mekânlarını, yerel ve uluslararası toplumun temsilcilerini, sanatçıları ve aynı değerleri paylaşan herkesi dayanışmaya ve yaşanan adaletsizliğe karşı ses çıkarmaya çağıran açıklamada, bu saldırının sadece dans etme hakkıyla ilgili olmadığı vurgulandı: “Bu sadece Poligraf’a değil, tüm kulüp camiasına yönelik bir saldırıdır. Eşsiz bir kültürel ve yaratıcı alanın parçası olarak hepimiz risk altındayız. Bu sadece dans etme veya kendimizi ifade etme hakkımızla ilgili değil, aynı zamanda topluluğumuzun özüyle de ilgili. Yaratıcılığı, çeşitliliği ve katılımı destekleyen bir topluluğun parçasıyız. Ancak şimdi saldırı altındayız. Yaşam biçimimizi bastırmaya çalışan güçler, varlığımızı tehdit ediyor. Sesimizi susturmaya, yaratıcılığımızı bastırmaya, kendi dar dünya görüşlerini bize dayatmaya çalışıyorlar. Bunun olmasına izin veremeyiz.”
Change.org’da Poligraf’ta yaşanan polis şiddetine karşı ‘Dansı savun’ [Defend Dance] başlıklı imza kampanyası başlatıldı. Kulübün yasadışı biçimde mühürlenen kapılarının açılmasını talep eden kampanyayı haberin yazıldığı saatlerde 1589 kişi imzalamıştı.
Tanıklar anlatıyor: Hakaret, şiddet, tehdit
Baskı anında eşiyle kulüpte bulunan Ara Abrahamyan yaşananları Azatutyun.am’e şu sözlerle anlattı: “İki maskeli kişi üzerimden bir o yana bir bu yana koşuyordu. Polislerden biri kafamı, bir diğeri sırtımı teklemedi. Sivil giyimli bir polis ise ayağını sırtıma koymuştu.”
Kulüp çalışanlarından biri, yaşananları sosyal medyada paylaştı: “Fiziksel şiddete maruz kaldım, ayaklarıma kasıtlı darbeler aldım. Birkaç kez ambulans çağırmalarını rica ettim, acıya dayanamadığım için ellerimi yukarıda tutarak biraz oturmayı rica ettim. Her seferinde cevap olarak ‘Ölmezsin’ dediler, hakaret ve tehdit ettiler.”
Baskın anında kulüpte bulunan başka bir kişi olayı şu sözlerle anlattı: “40’tan fazla maskeli polis bağırarak ve silahlarıyla içeri daldı, tekme atıp beni yere yatmaya zorladılar. Ardından hiçbir açıklama yapmadan hakaret, aşağılama ve küfürler yağdırmaya başladılar. Bir saatten fazla yere yatırıldık. Bu sürede başımızı kaldırmaya veya tek bir kelime etmeye hakkımız yoktu. Bizimle dalga geçtiler, farklı görünüşlü insanları ayağa kaldırıp hakaret ettiler. Bir saat sonra arandık. Üzerimde bir şey bulamayınca diğerleriyle aynı araçla karakola götürdüler.”
Dört yıldır faaliyet gösteren kulübün kurucusu Davit Sukiasyan, Poligraf’ta uyuşturucu satışı yaptıklarını yalanladı. Azatutyun.am’a konuşan Sukiasyan, “Güvenlik görevlilerimiz hukuka aykırı bir işlem olmaması için tüm salonlarda yoğun bir şekilde nöbet tutuyor ve şüpheli bir durum tespit ettiğimiz takdirde adlî bir değerlendirme yapmadan ilgili kişileri kulüpten uzaklaştırıyoruz. Bir şahsın kulüp dışında ne tür faaliyetlerde bulunduğunu bilemeyiz, bizim bunu tespit edecek hukuki yetkimiz yok” dedi.
Daha önce polis reformları sürecine dahil olan Bilinçli Vatandaşlar Birliği Başkanı Daniel İoannisyan, polisin davranışını yasadışı bulduğunu açıkladı. İoannisyan’a göre uyuşturucu bulma gerekçesi, insanlara işkenceyi, insanları dövmeyi haklı çıkarmıyor: “Bir suçu ortaya çıkarmak için başka bir suç işleyemezsiniz.”
Poligraf’ta yaşananlar parlamentoda da tartışıldı. İçişleri Bakan Yardımcısı, temeller oluşursa polisin eylemleri hakkında resmî soruşturma başlatılacağını kaydetti.
Saatler süren işkence
Poligraf, son dört yıldır müzikseverlerin birlikte müzik icra etmek, dans etmek, sosyalleşmek için bir araya geldiği eşsiz mekânlardan biri. Aynı zamanda DJ okulu kuran gece kulübü, dans için bir mecranın çok ötesinde, ortak değerleri paylaşan insanların bir araya geldiği, kapsayıcı ve güvenli alan olarak tarif ediliyor. Poligraf’ta yaşanan baskına farklı ülkelerde techno müzik dünyasında iyi bilinen birçok mekân tepki gösterdi ve dayanışma mesajı yayınladı. Vanadzor Helsinki Yurttaşlık Derneği gibi derneklerin yanı sıra Arto Tunçboyacıyan’ın da aralarında olduğu sanatçılar da yaşananlara tepki gösterdi.
Yasadışı uyuşturucu ticareti adı altında özel harekâtın, izin belgesi göstermeden ve yasal prosedürlere uymadan yaptığı baskında birçok hak ihlal edildi. Baskının yaşandığı gece kulüpte olan 22 yaşındaki Katia Kazumov maruz kaldığı ve çıplak aramaya kadar giden bu hak ihlali zincirini Agos’a anlattı. Poligraf’ın kendisi için ne olduğunu, yaşadığı şiddet ve korkuyu kendi sözlerinden okuyalım.
Poligraf güvenli bir alan
Poligraf’ın DJ okulundan mezun oldum. Aynı zamanda hem orada hem başka mekânlarda çalıyorum. Dans etmek, müzik dinlemek ve bunları yaparken kendini güvende hissetmek, kısıtlanmamak benim için çok önemli. Fakat Poligraf benim için sadece müzik ve danstan ibaret değil. Poligraf olmasaydı birçok arkadaşımla tanışmamış olurdum. Ermenistan’da insanlar farklı olan her şeyi yargılıyorlar. Dolayısıyla Poligraf, senin gibi düşünen insanları görmek, tanışmak için önemli bir alan. Müzik dinleyebildiğin, dans ettiğin, müzik dinleyerek dilersen resim yapabildiğin, ürettiğin ve o esnada kimsenin seni yargılamadığı güvenli bir alan orası.
Ne suç işledim ki?
Olayın olduğu gece sigara içme alanındaydım. Bağırış çağırış duydum. Başta çok önemsemedim. Güvende hissettiğim bir alan orası, o yüzden ne olabilirdi ki? Saniyeler sonra silahlı, maskeli polisler içeri daldı ve bağırarak hepimizin yere yatmasını, ellerimizi de başımızın arkasında tutmamızı emrettiler. O an korkmaya başladım. Bağırıyorlardı, yere yatırdılar. Sigara içme alanının soğuk zeminde bir saat boyunca kollarım havada yüzüstü yatmak için “Ne suç işledim ki?” diye düşündüm. Çok hastaydım. Titriyor ve durmadan ağlıyordum. Kalbim hızlı çarpmaya başladı, panik atak geçiriyordum. Bunu dile getirip biraz oturmam gerektiğini söyleyince tekmelediler ve yerime oturmamı emrettiler.
Bu dehşeti yaşadığım için ağlıyordum
Saatler boyunca alay ettiler. Okulda üst sınıfların zorbalığına maruz kalan çocuk gibi hissettim kendimi. Ağlamamı durduramıyordum ve o esnada kendi aralarında, “Şuna bak, böyle ağladığına göre kim bilir neler kullanmış, kafası iyi herhalde” gibi konuşmalar yapıyorlardı. Bense hayatımda daha önce hiç deneyimlemediğim bir dehşeti yaşadığım için ağlıyordum. Bir saat yerde, ardından da 15 dakika oturulduğumuz yerde hareketsiz durmak zorundaydık. Ellerim biraz aşağı indiğinde bağırıp hemen yukarı kaldırmam gerektiğini söylüyorlardı.
Ermeni kızına uygun değil
Karakola götürülmeden çantamı almaya gittiğimde polis memuru diğerlerine dönüp, “Bu Katya’ya her şeyi çok detaylı ve uzun anlatırsınız” dedi diğerlerine. Diğer söylediklerini hatırlamıyorum bile. Karakola gittiğimizde beni herkesten ayırıp bir odaya götürdüler ve bütün polis departmanının erkekleri saatler boyunca benimle alay ettiler. Eşofman giydiğim için, burnumda piercing olduğu için alay edildim. Babamın kıyafetleriyle dışarı çıkmışmışım. Poligraf’a bir daha gitmeyeceğime, kötü şeyler yapmayacağıma söz vermemi istiyorlar. Bir diğeri gelip odaya girip yüzüme bağırmaya başlıyor, Ermeni kızına uygun davranmıyormuşum, bizim jenerasyona acıdığını söylüyordu bağırarak.
Susma hakkım olduğu anlatılmadı
Polislerden numaralarını verenler oldu. Biri numarasını verip, “Eve varınca yaz muhakkak” dedi. Sabah 6.20’de serbest bırakılma evraklarını imzalayıp dışarı çıktığımda herkesin telefonunu geri verdiklerini görüyorum. Hastaydım, boğazım, ayağım ağrıyor, soğuktan titriyordum. O zaman tekmelediklerinde ayağımı zedelediklerini, morardığının farkında bile değildim. Saatler boyunca yaşı büyük onlarca erkekle aynı odada ifade aldılar, evraklar imzaladılar. Bana susma hakkım olduğunu, evrakları avukatım olmadan imzalamama hakkım olduğunu bile anlatmadılar. Bunları bilmiyordum ben. Korkudan, bana ne söylendiyse onu yaptım.
Çıplak arama yaptılar, katilmişim gibi davrandılar
Telefonum geri almak için 1,5 saat boyunca resmen yalvardım. “Sonra vereceğiz” deyip beni oyalıyorlardı. Telefonumu açmamı istediler, üst katta bir memura açtım, aşağıda başkasına. Kişisel bütün bilgilerime baktılar, fotoğraflarımı izlediler, mesajlarımı okudular, sesli mesajlarımı dinlediler.Gözaltında bulunduğum süre boyunca beni tutuklamakla tehdit ettiler. Bazı memurlar numaralarını verip flört etti. Ardından çıplak aramaya maruz kaldım. Kadın polisler sonuna kadar soyunmamızı isteyip arama yaptılar. Katilmişim gibi davrandılar. Karakoldan çıktığımdan bu yana iki gündür ne uyuyabiliyorum ne dışarı çıkıp işime gidebiliyorum. Kovulmamak için işe geldim şimdi. Her seste ve anî harekette yerimden zıplıyor, korkuyorum. Karanlıktan korkmaya başladım. Gözlerimi her kapadığımda bana yaptıkları gözümün önüne geliyor, ağlama anları, panik atakları, kendimi ne kadar savunmasız hissettiğimi hatırlıyorum.
Olanları anlattığım için korkuyorum
Korkunç bir deneyim yaşadım. Sindiremiyorum. Evden çıkarken artık kendimi güvensiz ve savunmasız hissediyorum. Kendi ülkemde dışarı çıktığımda korku içinde yürüyorum. Yaşadıklarımı anlattım ve paylaştım diye aynı polislerin peşimden gelip beni kör bir noktada darp edeceklerini düşünmeye başladım. Böyle bir korku ile yaşıyorum iki gündür. Öte yandan da sırf müzik dinlemek için gittiğim bir mekânda beni darp ettiklerini, o kadar aşağıladıklarını unutamıyorum. O yüzden paylaşmamız gerektiğini düşünüyorum.