Fırtına şimdilik dinmiş görünüyor. Muhalefet, HDP’yi dışarıda bırakarak, ittifak hâlinde seçime gidiyor. Bu birliktelik havasının altı partinin de seçmeninde bir coşku yarattığı görülüyor. Ancak bazı sorular da yok değil.
Bu köşede yaklaşık bir yıldan bu yana Altılı Masa’nın, özellikle de İYİ Parti Genel Başkanı Akşener’in, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun adaylığına bir türlü ikna olmadığını yazıyordum. Elbette başkaları da yazıyordu. Beklenen, geçen Cuma günü oldu ve ibre masada Kılıçdaroğlu’na dönünce, Akşener masayı terk etti. Üstelik, İmamoğlu ve Yavaş’a “ellerini taşın altına koymaları” çağrısında bulunarak.
Akşener Pazartesi günü geri döndü, ama bazı şartlarla. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, cumhurbaşkanı yardımcısı olmalıydı. Kimilerine göre bu formül CHP tarafından üretilmişti, Akşener’i yeniden masaya katmak için. Kimilerine göre ise İYİ Parti bunu ortaya atmıştı. Bilemiyoruz. Ancak formül yumuşatılarak devreye sokuldu. Altılı Masa’nın beş genel başkanı cumhurbaşkanı yardımcısı olacaktı. İmamoğlu ve Yavaş için ise “Cumhurbaşkanı’nın uygun gördüğü zamanda ve tanımlanmış görevlerle cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atanacak” formülü bulundu. Böylece Akşener masaya ve ittifaka geri döndü.
Fırtına şimdilik dinmiş görünüyor. Muhalefet, HDP’yi dışarıda bırakarak, ittifak hâlinde seçime gidiyor. Bu birliktelik havasının altı partinin de seçmeninde bir coşku yarattığı görülüyor. Ancak bazı sorular da yok değil:
- İYİ Parti ile görüş ayrılığı tekrarlanabilir. Yol açıldı bir kere. Evet, demokrasilerde sistem böyle işler; tek adam rejimi altında değilsek, her parti ve fikir görüşünü savunmalı, tartışma ortamından kaçınılmamalıdır. Böyle olmasına böyledir ancak Akşener’in sonunda masadan ayrılması, üstelik kendi partisinden bir aday çıkarmak yerine CHP’nin belediye başkanlarına çağrıda bulunması soru işareti yarattı. Altılı Masa’da her şeyin güllük gülistanlık olmadığı belli. Şimdilik sorunlar görmezden gelinecek, öyle anlıyoruz.
- HDP ya da sol muhalefetle nasıl bir temas kurulacak? Hiç kurulmayacak mı? Eğer öyleyse, nasıl bir ‘kucaklayıcılık’tan söz ediyoruz? (Not: Bu yazı yazıldıktan sonra Meral Akşener bir televizyon kanalında "CHP HDP ile görüşebilir ama taleplerini masaya getiremez" mealinde bir açıklama yaptı)
- Evet, altı partinin seçmeninde bir coşku var. Ancak bu coşku Altılı Masa’nın seçimi kazanması için yeterli midir? Seçimi kazanmak için AKP ve MHP tabanından oy almak gerektiği aşikâr. Bu söylediğimden “AKP-MHP tabanının suyuna gitmek gerekir” manası çıkmasın. Ancak, o seçmeni de ikna etmek gerekir. Bunun yolları nasıl ve şekilde bulunacak?
- Bir ‘umut’ olabilmek gerekiyor elbette. Ve bundan da önemlisi, özellikle son 10 yıldır günlük hayata, topluma egemen hâle gelen ‘güçlünün istediğini yapması’ kültüründen, milliyetçi/ötekileştirici söylemin her yerde baskınlaştığı atmosferden çıkabilmek gerekir. Seçim öncesinde bunun hiç olmazsa ipuçlarını görebilecek miyiz?
- Bunu şunun için soruyorum: Akşener ve İYİ Parti, Altılı Masa’yı terk etmesinin ardından dört gün boyunca sürekli “Millet bunu istiyor”, “Millet böyle istiyor” gibi bir dil kullandı. Bu, gerçekte her türlü farklı sesi boğmaya alışkın ‘aşırı sağ’ın sesidir. ‘Millet’ adına konuşma hakkını kendilerinde görürler, ancak hepimiz de iyi biliriz ki ‘millet’ diye tek bir kişi yoktur. Özlemleri, gelecek hayalleri, duyguları, düşünceleri bambaşka olan milyonlarca insan vardır. Bu insanlar kimi zaman bir düşünce ya da parti etrafından bir araya gelir ama hiçbir zaman ve hiçbir ülkede ‘tek bir kişi’ gibi olmazlar ve konuşmazlar. Ancak milliyetçi /faşizan yapılar toplumu tek bir kişi olarak hayal etme, gösterme ve onun adına konuşma derdinde/iddiasında olurlar. MHP’nin ve AKP’nin de sık sık kullandığı bu dili artık bırakmak gerekir.
- Altılı Masa için bundan sonra ister istemez vekil pazarlıkları devreye girecektir - hangi parti hangi partinin listesinde seçime girecek gibisinden. Geçen haftasonu yaşananların tekrarlanması, seçmen nezdinde güvensizlik yaratacaktır.
- Seçmenler son 20 yılda ‘tek adam’ kültürüne alışmış görünüyor. Beri yandan, çok özenli bir dille ‘koalisyon kültürü’nün de toplumların hayatında önemli bir yeri olduğunu, farklı görüşlerin bir araya gelmesinden yeni bir canlılık çıkacağını göstermek gerekir. Kendi kendimizi “Bu topraklar böyledir, başta tek kişi ister” kısır düşüncesine sokmamak zorundayız. Ancak, tekrar edeyim, bu ‘ittifak açılımı’ Kürt meselesini dışarda bırakarak yapılacaksa, pek de bir işe yaramaz.
- Dolayısıyla en kritik mesele ‘Kürt Sorunu’ başlığı altında olacaktır. Bursaspor-Amedspor maçında yaşananlar son yıllarda iktidar eliyle yaratılan Kürt siyaseti düşmanlığının hangi boyutlara vardığını gösteriyor. 2015 seçimlerinde güçlü bir muhalif ses hâline gelen HDP’yi ve Selahattin Demirtaş’ı siyaset sahnesinden uzaklaştırmak için AKP-MHP cephesince suni olarak yaratılan ve büyütülen Kürt siyaseti nefreti, artık ne yazık ki bir kuşağı etkilemiş durumda. Buradan çıkmak için Altılı Masa’nın inisiyatif alması gerekecek. Bu irade var mı?
Hepsini bekleyip göreceğiz.