Cinayet davasına gelirsek; pek bir şey olmadı. Kamu görevlilerinin yargılandığı davada mahkeme son derece eksik bir karar vermişti. Seni hedef hâline getirenler yargılanmadığı gibi, yargılananlar açısından da dengesiz ve adalet bekleyenleri hiç tatmin etmeyen bir karar çıkmıştı. Hükümet bir anlamda “Bu kadarla yetinin” mesajı veriyor. Ancak bu tutuma karşı hukuki mücadele de her zeminde sürüyor.
Hrant ahparig, âdetim olduğu üzere bu yıl da sana bir mektup yazmak için masanın başına oturdum. Önce sanat tatsız bir haber. Yine sana her yıl mektup yazan Aydın Engin’i geçen yıl Mart ayında ne yazık ki kaybettik. Geniş katılımlı, ona yakışır bir cenaze oldu. Birbirinizi pek severdiniz, tahmin ediyorum orada bir yerde buluştunuz.
Son yıllarda genellikle iyi haber veremiyorum, farkındayım. Bu yıl da böyle olacak gibi. Osman Kavala hâlâ hapiste. Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Selçuk Mızraklı ve diğer Kürt siyasetçiler de öyle.
Yetmezmiş gibi, Kavala’nın başına gelene benzer şekilde, siyasi bir intikam davasıyla Gezi Direnişi’nden yargılanan isimler de bir 25 Nisan günü tutuklandılar ve cezaevine gönderildiler. Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi 18’er yıl hapis cezasına çarptırıldı. Gerekçe mi? Şuymuş: “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım.”
Bu hiç de ikna edici olmayan siyasi gerekçeyle Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman sekiz ayı aşkın süredir hapisteler. Çiğdem senin doğum günün için hapisten bir mektup yazmıştı, belki hatırlarsın.
Hak ihlalleri, baskılar sürüyor. Her yeni gün yeni bir hak ihlaliyle karşı karşıya kalıyoruz. Cumartesi Anneleri/İnsanlarına hâlâ Galatasaray Meydanı’nda biraraya gelmeleri ve taleplerini seslendirmeleri için izin verilmiyor, toplandıklarında da gözaltına alınıyorlar.
Kadınlar için de durum parlak değil. Erkek şiddeti ne yazık ki sürüyor, kadınların meydanlardaki her buluşması polis şiddetiyle sonuçlanıyor. Ama kadınlar yine de sözlerini söylüyorlar. LGBTİ+’lar da yine iktidar kaynaklı bir şiddet ve baskı dalgası altındalar.
Türkiye-Ermenistan ilişkilerinden de bahsetmek lazım. İki ülke hükümetleri normalleşme sürecini başlatmaya karar verdi. Bu aslında iyi bir şey, sen de hep destekledin. Destekliyoruz. Ama yol hayli pürüzlü. Neden dersen, 2020’deki İkinci Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan’ın Türkiye’nin desteğiyle Ermenistan’ı mağlup etmesinden sonra, Ankara ve Bakü, aslında Paşinyan hükümetini daha da köşeye sıkıştırma politikası izliyor.
Azerbaycan’ın zaman zaman saldırıları sürerken şimdi de sivil giyimli bir grup Azerbaycanlı, Karabağlı Ermenileri dünyaya ve Ermenistan’a bağlayan tek yolu 12 Aralık’tan bu yana bloke etmiş durumda. Blokaj, tahmin edebileceğin gibi, Karabağ’da insani bir kriz yarattı.
Türkiye ile Ermenistan arasında temaslar sürüyor sürmesine. İki ülkenin özel temsilcileri de, son aylarda yüz yüze buluşmalara ara verseler de teması koruyorlar. Türkiye Ermenistan’a yönelik hava kargo taşımacılığı ambargosunu kaldırdı. Kara sınırının da ilk aşamada üçüncü ülke vatandaşlarına açılması planlanıyor.
Ama sıkıntılı bir süreç açıkçası. Türkiye ve Azerbaycan, Paşinyan hükümetini yeni tavizler vermeye zorluyor ve bu atmosfer içinde süreç çok da sağlıklı ilerlemiyor gibi. Umalım ki Ankara ve Bakü, müzakere ruhuna daha uygun davransın ve süreç ilerlesin.
Cinayet davasına gelirsek; pek bir şey olmadı. 2021’de kamu görevlilerinin yargılandığı davada mahkeme son derece eksik bir karar vermişti. Seni hedef hâline getirenler yargılanmadığı gibi, yargılananlar açısından da dengesiz ve adalet bekleyenleri hiç tatmin etmeyen bir karar çıkmıştı. Avukatlar karara itiraz ettiler ancak İstinaf Mahkemesi itirazı kabul etmedi. Dosya şimdi Yargıtay’a taşındı. Hükümet bir anlamda “Bu kadarla yetinin” mesajı veriyor.
Ancak bu tutuma karşı hukuki mücadele de her zeminde sürüyor.
Bu yıl mektup biraz kısa oldu. Kimsede pek keyif yok. Yaz aylarına doğru seçim olacak. Bu ekonomik kriz ve siyasi baskı ortamında muhalefet umut veriyor mu dersen, ona da evet diyemem doğrusu. Yine de bir kıpırdanma var, özellikle Emek ve Özgürlük İttifakı’nda. Bekleyip göreceğiz.
Her zamanki gibi, seni arıyoruz ve özlüyoruz.