‘Barış İçin Kadın SES’i’: Kadın mücadelesini anlatan beş belgesel

SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği’nin yeni hayata geçirdiği ‘Barış İçin Kadın SES’i’ projesi kapsamında beş kadın tarafından kadın/kadın derneklerinin mücadelesini konu alan beş belgesel seyirciyle buluştu. Proje koordinatörü Eda Doğançay, belgeselciler Güliz Sağlam ve Fatma Çelik proje sürecini, belgesellerini, yapılan ortak çalışmayı Agos’a anlattı.

Operation 1325 ve Swedish Institute işbirliğiyle yapılan proje, bugüne kadar ağırlıklı olarak siyaset alanına bırakılan ‘barış’ ve ‘güvenlik’ meselesini kadınların perspektifiyle ele almayı, sivil toplumda ve medyada barış sesinin yükseltilmesinde aracı olmayı hedefliyor.

8 Aralık’taki lansman etkinliğinde SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği Kurucu Başkanı Gülseren Onanç, Operation 1325 Yöneticisi Charlotte Lind ve Swedish Institute temsilcisi Gregory Goldenzwaig ile proje koordinatörü Eda Doğançay’ın ‘Barış İçin Kadın SES’i’ projesini tanıttığı konuşmaların ardından Ayşegül Doğan, Ekin Çalışır, Fatma Çelik, Güliz Sağlam ve Mehveş Evin’in hazırladığı beş video belgeselin gösterimi yapıldı. Projenin çıktısı olarak ortaya çıkan ve kadınların mücadelesine değinen birbirinden farklı belgeselleri derneğin Youtube kanalından izlemek mümkün.

‘Barış İçin Kadın SES’i’ projesinin koordinatörlüğünü 2014’ten bu yana yayıncılık sektöründe, yayınevlerinde ve dijital haber sitelerinde çalışmış, 2018’den bu yana SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu’nun editörlüğünü yapan Eda Doğançay üstlendi. Proje sürecini, yapılan çalışmaları kendisinden dinleyelim.

Barış konusunda, siyasette kadınların seslerini duyurmayı hedefleyen bu projeyi nasıl koordine ettiniz? Nelere dikkat ettiniz, bu sürecin önemli noktaları, kolaylıkları veya zorlukları nelerdi?

SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği’nin kurduğu ‘SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu’ 2018’den beri faaliyetini sürdüren bir dijital içerik platformu. Burada günceli kadın perspektifinden yakalayan ve değerlendiren çeviri, röportaj, söyleşi, haber ve derlemeler yayınlıyoruz. Barış meselesi, kadınların barış inşasındaki rolü, savaşın kadın üzerindeki orantısız etkisi bizim zaten platformda odaklandığımız konular arasındaydı ama özel olarak işaret ettiğimiz bir konu değildi. Bu projeyle birlikte sitede bu konuyu bir ana başlık olarak ele aldık. Türkiye’de ve dünyada olan bitenlerin ‘kadın’, ‘barış’, ‘güvenlik’ perspektifinden okunmasını hedefledik.

Platform olarak uzun zamandır sadece yazılı içeriklerle hedeflediğimiz etkiyi yaratmanın kolay olmadığının farkındaydık. O yüzden projeyi yazarken, içerik üretimini bütünsel bir şekilde ele aldık. Hem sesli hem de görüntülü kanallara, yazılı içerik kadar ağırlık vermeye dikkat ettik. Böylece barış meselesini her kitleye hitap edecek şekilde, etraflıca işleyebildik.

Dikkat ettiğimiz bir diğer konu da, çatışmanın taraflarının barışçıl bir gelecek üzerine birlikte fikir alışverişi yapmasına olanak tanıyacak içerikler üretmek, her anlatının tek tip bir bağlama işaret edemeyeceğinin altını çizmekti. Bu yüzden içerik tasarım ve planlamasında bölücü ve dışlayıcı hafızalaştırma pratiklerine mesafeli durduk. Farklı anlatıları da kabul eden, karşılıklı anlayışı ve birlikte yaşamı savunan bir gelecek yaratmak için ses yükselten içerikleri önceledik.

‘Barış İçin Kadın SES’i’ kapsamında belgesellerin yanı sıra birçok farklı içerik üretildi. Bu süreç nasıl ilerledi? Adaylar, konular nasıl seçildi? Yönetmenlerle üretim süreci nasıldı?

Proje kapsamında, 100’ün üzerinde haber, söyleşi ve yazı, beş video-belgesel ve her biri beş bölümden oluşan üç podcast serisi üretildi. Video-belgeselciler, derneğin daha önce birlikte iş ürettiği, savunuculuk yaptığı deneyimli aktivist, gazeteci ağı ve çevresinden seçildi. Podcastler içinse bir başvuru süreci sonucunda üç kadın podcaster belirlendi.

Dediğim gibi, video-belgeselleri yapanlar ya zaten daha önceden bir şekilde yolumuzun kesiştiği, ya da o isimlerin referans olduğu isimlerdi. Hem daha önce video-belgesel üretimi alanında bir deneyimimiz olmadığı için hem de içeriksel olarak üreticilere özgür bir alan tanımak istediğimiz için, video-belgeselcilerin yıllardır bu alanda emek vermiş, kadın ve barış konularına kafa yormuş isimler olmasını istedik. Konu ve yaklaşımı hep birlikte belirledik. Ama sonrasında çekim ve kurgu sürecini tamamen kendileri yönettiler.

‘Kezî’

2012’den beri fotoğraf ve video içerikler üreten, genellikle yaşadığı yer olan Diyarbakır’da göç, kimlik ve hafıza etrafında üretim yapan Fatma Çelik, şu an Özgür Gündem üzerine bir belgesele çalışıyor. Çelik, ‘Barış İçin Kadın SES’i’ projesi kapsamında ‘Kezî’ (Kürtçede saç örgüsü) isimli belgeselini sundu.

Belgesel, tüm baskılara rağmen okuma yazmayı öğrenen, hayatını hikâyelere ve şiirlere yansıtan Fatma Taşlı Tunç’u anlatıyor. Çelik, belgeselinin kahramanı Fatma’yı, onunla tanışmalarını şu sözlerle anlatıyor: “Fatma eşinin ve onun ailesinin yarattığı şiddet ortamına rağmen okuma yazmayı tutkuyla, çocuklarının desteğiyle ve Türkçe olduğu için anlamadığı halde okumaya devam ettiği Özgür Gündem gazetesiyle öğreniyor. Günlükler tutuyor, yaşadıklarını şiirle dile döküyor. Biz onunla 2016’da Diyarbakır 5 No’lu cezaeviyle ilgili yapacağımız bir belgesel için tanışmıştık. 1980’lerden itibaren oturduğu ev bu cezaevinin karşısında. O yıllarda uzak yerlerden gelen kadın ziyaretçilere evini nasıl açtığını, o dönemi anlatmıştı bize. O günden bu yana iletişimimiz kopmadı. Köy köy dolaşarak kadınlarla ‘Jiyana Dayikan’ adlı bir program yapmaya başladı. Yazdığı şiirlerin bir kısmını kitaplaştırdı; ‘Kezî’, aynı zamanda o kitabın adı. Belgeselim de çevresindeki kadınlara ilham olan Fatma’nın şiiri ve hikâyesini anlatıyor.”

‘Şiirin çok şey anlattığını düşünüyorum’

Fatma ile daha önce tanışan Çelik, belgeseli bir ay gibi kısıtlı süreleri olmasına rağmen çok rahat ve keyifli çektiklerini anlatıyor: “Daima ilham ve güç aldığım bir kadın kendisi. Dolayısıyla onunla yeniden iş yapma fikri çok heyecanlandırmıştı beni. Onunla ilgili bir şey yapma düşüncem vardı zaten. Çok dar bir zamanımız olmasına rağmen Fatma ablayla sıkı bir program çıkarıp hızlıca işe koyulduk. Biraz da zaman sınırı olduğu için sadece şiirine odaklanarak anlatmayı tercih ettim. Ki zaten şiirinin çok şeyi anlattığını da düşünüyorum.”

Belgeselin kahramanı Fatma’nın ataerkil geleneklere, baskıya karşı mücadelesini izleyicilere aktarmanın önemine değinen Fatma Çelik, “Projede Eren Keskin, Aysel Tuğluk, Rosa Kadın Derneği gibi bize güç veren kişi ve kurumların olduğunu duyduğumda Fatma ablanın hikâyesinin elzem olduğunu düşündüm” diyor ve sözlerine şu şekilde devam ediyor: “Fatma da bu kişilerden ve bir sürü başka kadının verdiği mücadeleden, Kürt mücadelesinden çok etkilenmiş ve güç almış biri. Aldığı bu mücadeleyi de kendi yaşamında, ailesinde, yaşadığı mahallede büyüten biri. İlk önce evli olduğu adama ve kendi akrabalarına, geleneklere baş kaldırarak kendi kişisel mücadelesini veriyor. Böyle bir örnek herkese daha yakın hissettiriyor, sanırım o yüzden de belgesel çok sevildi. Sonuçta hepimiz kendi dünyamızda belli alanlarda sürekli mücadele veriyoruz ve bunlar çok kıymetli.”

Çelik, Fatma’yı tanıdığı 2016’dan beri sürekli ilham aldığı, birlikte üretmekten ve sohbet etmekten çok keyif aldığını anlatıyor ve birlikte üretmeye devam edeceklerini paylaşıyor: “2015’te oğlunu savaşta kaybettikten sonra içine kapanmayı değil, oğlu gibi inandığı ve arzuladığı şeylerin ardından gitti. Bu bana da güç veriyor. Onunla işler yapmaya devam edeceğiz.”

‘Rosa’

Bağımsız belgesel film yapımcısı ve feminist video aktivisti Güliz Sağlam’ın belgesellerinin temaları arasında zorunlu göç, Türkiye’nin farklı bölgelerinde kadın işçilerin sendikalaşma mücadelesi ve kadınların kendi deneyimlerini anlatmalarına odaklanan erkek şiddetine karşı verdikleri mücadele yer alıyor. Sağlam, ‘Barış İçin Kadın SES’i’ projesi kapsamında Rosa Kadın Derneği’ni anlatan ‘Rosa’ belgeselini sundu.

Güliz Sağlam, belgesel önerisini aldığında aklında olan konulardan birinin, Rosa Kadın Derneği’nin belgeselini çekmek olduğunu ve hemen işe koyulduğunu anlatıyor. Bu konuyu seçme sebeplerini de şu şekilde ifade ediyor: “Son yıllarda Diyarbakır’a her gittiğimde kayyum yönetiminin kapattığı kadın danışma ve dayanışma merkezlerinin eksikliğini, kadınlara yönelik şiddetin giderek tırmandığını ve bu alanda çalışan kadınların çok katmanlı ve sistematik bir şiddetle mücadele ettiklerini gözlemliyordum. Mart 2022’de bir grup feminist olarak Diyarbakır’a yaptığımız ziyaret sonrasında Rosa Kadın Derneği’nden kadınlarla Çatlak Zemin için bir söyleşi yaptık. (https://catlakzemin.com/baskidan-vazgecin-yoksa-daha-cok-buyuyecek-bu-mucadele-rosa-kadin-dernegi-ile-soylesi/) 2018’de OHAL süreci bittikten sonra kurulan Rosa Kadın Derneği’nin nasıl koşullarda kurulduğunu ve nasıl bir baskı ortamında çalıştığını daha iyi anlamama vesile olan bu söyleşinin de etkisiyle, yapacağım filmde derneğin kuruluş hikâyesini, çalışmalarını ve kayyum yönetiminde yaşamanın tam olarak ne anlama geldiğini anlatmaya karar verdim.”

‘Kentteki yıkım, değişim ve kolektif hafızayı konuştuk’

Dernekte çalışan kadınların günlerine, mücadelesine ışık tutan, seyircinin kadınlarla birlikte süreci yaşamasına pencere olan belgesel kısıtlı sürede çekildi: “Rosa Kadın Derneği’nde çalışan kadınların günlük hayatlarına, toplantılarına, basın açıklamalarına ve 25. Sığınaklar Kurultayı’nın hazırlık sürecine tanıklık ettik. Çok yoğun bir tempoda, büyük bir özveriyle çalışıyorlar. Bir yandan da kentteki yıkım ve değişim devam ediyor, filmde yer alan kadınlarla bu değişime ve kolektif hafızaya dair de konuşmalar yaptık.”

‘Sesimizi çoğaltmaya ihtiyacımız var’

Rosa Kadın Derneği ile farklı vesilelerle bir araya gelen, birlikte film gösterimleri ve atölyeler yapan yönetmen Güliz Sağlam, derneğin kendisi için önemini şu sözlerle aktarıyor: “Filmde de söyledikleri gibi, Rosa Kadın Derneği sadece şiddet alanında çalışmıyor, kültür-sanat alanında da çalışmalar yürüten, kadınların gerçekten nefes alabilecekleri bir alan yaratıyor. Bu hepimiz için çok kıymetli. Kürt kadınların özgürlük mücadelesinden aldıkları ilham ve mirasla tüm baskı ve engellemeye rağmen devam ediyorlar, bu bana da güç veriyor. Daha fazla bir araya gelmeye, feminist dayanışmamızı daha büyütmeye, sesimizi çoğaltmaya ihtiyacımız var. Bu filmin de buna vesile olmasını umut ediyorum.”

‘Rahat, koşulsuz ve kısıtlamasız yaratım süreci’

SES derneğinin ‘Barış İçin Kadın SES’i’ projesi kapsamında üretim süreçlerinde özgür hareket ettiklerinin altını çizen Sağlam, şöyle konuştu: “Projede üretilen tüm film ve podcastlerin kadınların tarihi açısından çok önemli olduklarını düşünüyorum. Benim açımdan bir diğer önemli konu da sanatsal yaratım sürecinin rahat, koşulsuz ve kısıtlamasız olmasıydı. Filmlerin hepsini bir arada izlediğimizde birbiriyle konuşan ve tamamlayan filmler olduğunu görmek çok anlamlı ve heyecan vericiydi. Umuyorum bu çalışma genişleyerek devam eder. Sınırlı kaynak ve süreye rağmen tüm filmler hem yaşadığımız coğrafyanın siyasi tarihi hem de kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesinin kayda geçmesi açısından çok kıymetli.”


SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği hakkında

SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği, toplumsal cinsiyet eşitliğini savunmak ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na ulaşmak üzere çalışıyor. Aktif yurttaşlık temelinde eşitlik ve dayanışma değerlerini savunuyor ve bu doğrultuda da projeler geliştiriyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak üzere kadının bütünsel olarak ama özellikle de kamusal alan ve politikada güçlendirilmesini öncelik haline getiren dernek, sürdürülebilir kalkınma ve iklim değişikliği başta olmak üzere kamusal ve toplumsal sorunların çözümü için genç kadın liderlerin öne çıkmaları için çaba harcıyor. Kadının eşitlik mücadelesini dijital medyada sürdürmek üzere SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu adlı dijital kadın haber sitesini yayınlıyor.




Yazar Hakkında