Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur-Fincancı'nın yargılandığı davanın ikinci duruşması 29 Aralık'ta görüldü. Mahkeme, bir kez daha Prof. Dr. Fincancı’nın tutukluluk halinin devamına karar vererek davayı 11 Ocak 2023'e erteledi.
29 Aralık'ta görülen ikinci duruşmada Fincancı, suçlamaları kabul etmedi.
Fincancı, "Yaptığımın bir suç olmadığını ifade etmiştim. Ben teröristsem hangi örgütten terörist olduğumu çok merak ediyorum" dedi.
Şebnem Korur Fincancı'nın avukatlarının tahliye talebi reddedildi.
Korur-Fincancı, duruşmada "savunma" değil, "beyanda" bulunacağını söyledi ve şöyle konuştu:
"Bu davanın başından beri bir talimatla yürüdüğünü görüyoruz, AKP sözcüsü hedef gösteriyor, iktidarın küçük ortağı ise; 'vatansız kalsın' diyor. Kimi vatanından kovuyorlar? Kim bu vatana daha hayırlı işler yapmış, bu halk görüyor, görecektir. MSB başkanı geçtiğimiz hafta sonu yeniden konuştu ve 'iftiraları affetmeyeceğiz' diyor, bu talimat değildir de nedir?"
"Geçtiğimiz hafta çıktığımda Çağlayan'ın etrafının sarılmış olduğunu gördüm, sanki ben dünyanın en tehlikeli sanığıymışım gibi bir muamele var, bütün bunlar talimat değildir de nedir? Bütün bunların sizin üzerinizde baskı kurduğunu gözardı edemezsiniz. Silahlı terör örgüt propagandası yaptığım söyleniyor. Silahlı örgüt propagandası tıbbi değerlendirmeyle nasıl mümkün oluyor? Uzman sıfatıyla bu propagandayı sürdürdüğüm söyleniyor, belli ki adli tıp da anlatmak gerekiyor."
"Bu yargılamanın asıl amacına dönmek istiyorum, TTB kurulduğu günden beri bütün siyasi otoriteleri rahatsız etti. Bağımsız nitelikli bir organı başlarına bela ettikleri için kahrettiler. 2018 yılında TTB Merkez Konseyi, 'savaş halk sağlığı sorunu' dedikleri için gözaltına alındı. Haklarında dava açıldı ve beraat ettiler. TTB'yi seçimle ele geçiremediler şimdi davalar açarak ele geçirmeye çalışıyorlar."
"Pandemi döneminde toplumun en güven duyduğu kurum TTB idi. Kara tabloya karşı açıklamalar yaptığımız için iktidarın küçük ortağı 'TTB kapatılmalıdır' dedi. Göreve geldiğimde Cumhurbaşkanı 'nasıl olur da bir teröristi göreve getirirler' dedi. Terörist dediği benim. Terörist dediği kurum da 11 yıl boyunca gururla başkanlığını yaptığım Türkiye İnsan Hakları Vakfı'dır."
"Biz de TİHV de yıllarca işkenceyi belgeledik arkadaşlarımızla, rehabilitasyon merkezleri kurduk. Sokrates'in dediği gibi 'ben bu devletin başına musallat olmuş at sineğiyim'."
"Sadece bu devlet için değil, dünyanın neresinde olursa olsun devletler suç işlediğinde benim derdim olur. ABD'de Biden suç işlediğinde de benim derdim, Netanyahu suç işlediğinde de benim derdim, onlar suç işlemeye devam ettiği sürece ben de onların sırtında at sineği olacağım."
"İntikam alıyorlar benden. 2015 yılında bu ülkede bombalarla katlettiler. Bombalar yağdırılırken bodrumda çocuk çenesi buldum ben. Devlet bunun intikamını henüz alamadı benden. Fakat benden kurtulamayacak bu devlet, TTB'den de... Dört duvarlarla susturamayacaksınız. Nazım'ın dediği gibi 'vız gelir bize duvarlarınız vız.'"
"Biz yeni hayatlar filizlensin, tüm canlılar yaşamlarını onurla, umutla sürdürsün diye mücadele ediyoruz. Suçlamaları kabul etmiyorum. Suçlamalarınızı reddediyorum."
Tahliye taleplerini reddeden mahkeme bir sonraki duruşmayı 11 Ocak 2023'e erteledi.
İlk duruşmada neler yaşanmıştı?
23 Aralık'ta görülen ilk duruşmada Fincancı " İstanbul’a getirilme şartlarım adil yargılanma haklarının ihlalidir. Benin üst seviyede fıtığım var. İkincisi benim tek silahım kalemimdir. Hangi gerekçeyle beni beş buçuk saat kelepçeyle hareketsiz bir şekilde seyahat ettirdiler? Bu insanlık onuruna aykırıdır. Ev aramasında yapılan algı çalışmasıyla, masumiyet karinesinin daha başında ihlal edildi. Tutuklamaya karar verildiğinde daha avukatlarıma haber verilmeden basına bilgi geçildi" demişti.
Fincancı suçlama konusu olan TSK'nın Kuzey Irak'ta kimyasal silah kullandığı yönündeki iddialar ve görüntüler için, “Videodaki belirtiler üzerine yaptığım tıbbi değerlendirme bir ön tanıdır. Tanıya erişebilmek için de etkili ve bağımsız bir soruşturma ve belgeleme gerekmektedir. Neyse ki Milli Savunma Bakanlığı, Meclis’te soruşturma yapacağını söyledi. Ama bağımsız mıydı? Hayır.” diye konuşmuştu.
Fincancı “Bir insan hakları savunucusu olarak ifade özgürlüğü ve toplumun haber alma hakkını savunma sorumluluğum vardır. Bir kamusal entelektüel olarak soru sorma, kamuya hakikat bildirme talebim bilim insanı sorumluluğunun yanı sıra yurttaş olmamın sorumluluğundandır. Hekimlik insana dair. İnsanlığa karşı suçların karşısında durmak, zeytinimize, arımıza sahip çıkmak, savaşlardan iklim değişikliğine kadar her türden halk sağlığına zarar veren unsurun karşısında durmaktır.” ifadelerini kullanmıştı.
Fincancı'nın avukatlarından Çağın Kaleli “Savcı 7 dakikalık programdan sadece 5 kelimeyi iddianameye koymuş. Adil yargılanmadan bahsetmek mümkün değil. Objektif olmayan, özensiz bir soruştuma yürüten, hukuki hiçbir gerekliliği yerine getirmeyen bir savcının hazırladığı iddianameyle yargılama yapıyorsunuz.” demişti.
Fincancı'nın avukatlarından Meriç Eyüboğlu da “İddianamedeki temel isnat, müvekkilin bağlandığı program ve programın yayıncısıdır. Bu suç olmadığı gibi insan hakları mücadelesi yürüten biri için kriter de değildir. Hekimlik bu tarafsızlığı vaat eder. TRT 1’e bağlanıp aynı şeyleri söyleseydi dava açılmayacaktı.” demişti.
Savcılık ise , "Söz konusu programda video konferans yöntemiyle bağlantı yapıldığını, sanığın program esnasında PKK/KCK terör örgütünün propaganda eylemine aktif bir şekilde katıldığını" iddia ederek üzerine atılı TMK 7/2 suçundan cezalandırılmasını istemişti..
Fincancı TSK'nın Kuzey Irak'ta kimyasal silah kullandığı yönündeki iddialar üzerine yaptığı değerlendirme nedeniyle tutuklanmış ve hakkında dava açılmıştı.
(Punto24, Bianet, Ajanslar)