Diyelim ki, tam İmamoğlu aday gösterilmişken Yargıtay’dan gelecek bir ceza onaması, Altılı Masa’yı adaysız bırakabilir mi? Kılıçdaroğlu’na yakın çevreler bu seçeneği öne sürerek böyle bir risk almanın gereksiz olduğunu söylüyor. Teknik olarak haksız değiller. Ancak bu senaryo bu sefer de altı ayrı muhalefet partisinin kimi aday çıkaracağının iktidar tarafından belirlenmesi gibi hazmı zor bir tablo ortaya çıkarıyor.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun YSK üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle yargılandığı dava sonuçlandı. Mahkeme İmamoğlu'nu 2 yıl 7 ay 15 günlük hapis cezasına çarptırdı. Ceza, siyasi yasak da içeriyor. Ancak henüz temyiz süreci var, yani ceza kesinleşmedi.
Siyasi bir karar olduğu açık seçik belli. Beraat, ya da en azından ertelemeli ceza yoluna gidilebilirdi. Ancak ‘siyasi ceza’ da içeren bir hüküm kuruldu, böylece İmamoğlu’nun önü kesilmek istendi, bu ayan beyan ortada.
Şunu hemen hatırlayalım: Evet Türkiye siyasetinde hakim gücün yargısal gadrine uğrayanların önünün açıldığı bir vakıa. 12 Eylül sonrası Zincirbozan’a gönderilen ve siyaset yasağı getirilen Süleyman Demirel yıllar sonra hem başbakan hem de cumhurbaşkanı oldu, Bülent Ecevit de başbakanlık yaptı. Recep Tayyip Erdoğan örneği ise zihinlerde daha taze. Belediye başkanlığından Cumhurbaşkanlığına uzanan bir yol. Yani toplum, ya da seçmen, büyük oranda, böylesi bel altı vuruşları pek sevmiyor.
Evet böyle bir “gelenek” var siyasi tarihimizde. Ancak bu bir garanti de değil elbette. Sular her zaman aynı yönde akmayabilir. Beri yandan mevcut duruma baktığımızda İmamoğlu’nun artık eskisinden de güçlü bir figür olduğunu söyleyebiliriz. Bu da bizi elbette 2023 seçimlerinde Altılı Masa’nın adayının kim olacağı sorusuna götürüyor.
Bu son ceza gelmeden de İmamoğlu zaten güçlü bir figürdü ve CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun bizzat kendisini cumhurbaşkanı adayı olarak ortaya sürmesi hem CHP’yi dikkatle izleyen muhalif çevrelerde, hem de Altı Masa’nın diğer ayaklarında güçlü bir soru işareti yaratıyordu. Zira Kılıçdaroğlu’nun siyasi becerileri ve belagati pek de yeterli bulunmuyor. Yıllardır seçime giren ve kaybeden bir lider olması da cabası. Yani İmamoğlu zaten masadaki bir seçenekti.
Şimdi o seçenek daha da güçlü hale geldi. Fakat temyiz süreci meselesi ayrı bir soru işareti olarak duruyor bu sefer de. Diyelim ki, tam İmamoğlu aday gösterilmişken Yargıtay’dan gelecek bir ceza onaması, Altılı Masa’yı adaysız bırakabilir mi? Kılıçdaroğlu’na yakın çevreler bu seçeneği öne sürerek böyle bir risk almanın gereksiz olduğunu söylüyor. Teknik olarak haksız değiller. Ancak bu senaryo bu sefer de altı ayrı muhalefet partisinin kimi aday çıkaracağının iktidar tarafından belirlenmesi gibi hazmı zor bir tablo ortaya çıkarıyor. Bu durumu içine sindiremeyen Altılı Masa, İmamoğlu seçeneğini zorlama fikrinde ısrar edebilir (yani ‘resti görelim’ diyebilir), ya da Kılıçdaroğlu dışında bir seçenek üzerinde durabilir. Kimi yorumlara göre de İmamoğlu’na verilen cezanın amacı da muhalefet cephesinin aklını karıştırmaktı zaten. Evet bu da mümkün hiç şüphesiz, eğer muhalefet kendi aklını karıştırmaya teşne ise.
Bunların hepsi önümüzdeki günlerde bol bol tartışılacak elbette. Belki de İmamoğlu seçeneği dışarıda bırakılacak. Ancak kanımca kesin olan şu: Siyasetin son yıllardaki dinamiği (beğenirsiniz, beğenmezsiniz) İmamoğlu’na göre akıyor. Türkiye siyaseti ve toplumdaki siyasi hareketlilik ara ara donsa da, yeni bir figürü her zaman ortaya çıkarır. Toplum bu isme teveccüh ediyorsa artık bu dinamiğin önünde durmanın da bir gereği yoktur. Hakim güç tarafından yaratılan engeller dışında da engeller çıkacaktır şüphesiz. Demirel’in, Ecevit’in yolu kendi partileri içinde de kolay kolay açılmadı. Bunlar da siyasetin içinde var. Ancak o dinamik güçlüyse, o figür, bir şekilde en azından “şansını deneme şansını” bulur. Sonrası o kişiye kalmış.
Böyle bir durum yaşıyoruz özetle. Gelişmelerin nereye evrileceğini bilmek elbette mümkün değil. Yargı sürecinin nasıl şekilleneceğini bilmek de mümkün değil. Şu aşamada açık seçik görünen, Kılıçdaroğlu’nun elinin hukuki olarak güçlenirken siyasi olarak zayıfladığı, Altılı Masa’nın ikinci büyük gücü İYİ Parti’nin lideri Akşener’in elinin de biraz daha güçlendiğidir. Hatta Babacan’ın eli bile aslında eskisinden biraz daha güçlü.
AKP ve Erdoğan açısından bakacak olursak siyasi rakibini yargıyı kullanarak safdışı etme siciline Selahattin Demirtaş’tan sonra Ekrem İmamoğlu’nu da ekleme hazırlığındaki bir lider görünümünde. Tabanı bunu umursar mı, pek zannetmem. Batı’dan gelecek tepkiler Erdoğan’ın umurunda olur mu, onu da zannetmem. Ama birilerinin önünü kesmeden seçime giremeyen lider pozisyonunda şu an. Ve hamleleri rakiplerinin işine yarıyor artık.