Vakıf seçimlerinde Türkiye Ermeni toplumu bir kere daha çok kötü bir sınav veriyor. Durum için ‘yanlışlıklar curcunası’ tabirini kullanmak hiç de abartı olmayacak. Tabii halka düşen sorumluluk da var burada. Herkesin mutlaka gidip seçmen kaydını yaptırması gerekiyor. Bu hem kendinize, hem çocuklarınıza karşı sorumluluğunuzdur.
Vakıf seçimleri maalesef bir kere daha kaotik bir hâl aldı. Türkiye Ermeni toplumu bir kere daha çok kötü bir sınav veriyor. Durum için ‘yanlışlıklar curcunası’ tabirini kullanmak hiç de abartı olmayacak. Bu toplum kaderini yanlış insanların eline terk etmiş, sadece seyrediyor. Hepsinin ortak bir noktası var: Kendi küçük iktidarlarını ne pahasına olursa olsun koruma isteği. Geçen haftanın gelişmelerine baktığımızda, bu dediklerimiz ete kemiğe bürünüyor.
Beyoğlu Üç Horan Kilisesi Vakfı Başkanı Avukat Simon Çekem, Azınlık Vakıfları Seçim Yönetmeliği’nin iptal edilmesi ve yürütmenin durdurulması amacıyla Danıştay’a başvurdu. Yönetmeliğin sakıncalarından haftalardır burada bahsediyorum. Hani, Ermeni toplumunu bilmeyen biri, Çekem çok demokrat da, yönetmelikteki bu kısıtlayıcı ve yanlış maddelerin ortadan kalkması için dava açtı sanır ama herkes biliyor ki onun derdi, yıllardır çöreklendiği Üç Horan’ı bırakmamak. Danıştay’a verdiği dava dilekçesinde haftalardır söylenen doğru noktalar da var ama bu, Çekem’in niyetini değiştirmiyor. Aslında niyetini aynı dilekçede belli de ediyor, zira 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’ndaki bir ifadeden yola çıkarak “vakfın tek bir yönetici ile de yönetilebileceğini” söylüyor. Hani, biraz daha utanmasa “Siz bu vakfı bana verin” diyecek. Tabii, böyle berbat bir yönetmelik çıkararak Çekem’e bu fırsatı verenler de kabahatli.
Gelelim ikinci perdeye. Ortaköy Vakfı, başına buyruk hareket ederek, vakıfların daha evvel vardığı mutabakatı çiğneyerek, kendi seçim tertip heyetini oluşturmuş ve VGM’ye koskoca ikinci bölge için 800 kişilik seçmen listesiyle başvurmuş. Durum bu kadar vahim olmasa güleceğim. Tamam, Ermeni toplumunun nüfusu azaldı diyoruz da, Zeytinburnu’ndan Ortaköy’e 800 seçmen kalacak kadar da değil. Üç beş kişi kafa kafaya verse, ikinci bölge için ezberden dahi 800’den fazla seçmen ismi yazar kâğıda.
VGM de bu başvuruya yetki belgesi vermiş. Ya Ermeni toplumunun hacminden bihaberler, ki ben öyle olduğunu hiç zannetmiyorum, ya işlerini savsaklamışlar ya da kötü niyet söz konusu. Peki, insan neden böyle bir girişimde bulunur? Patrik Maşalyan, Ortaköy Vakfı Başkanı İskender Şahingöz’le yaptığı görüşmede doğru bir tanımlama yaparak, bunun hırsızlık olarak anlaşılacağını söylemiş. Doğrudur, kısıtlı bir seçmenle seçimi oldubittiye getirmeye çalışmak, makamı çalmaya teşebbüstür. Neden korkuyorsunuz, neden çekiniyorsunuz da bu işlere girişiyorsunuz? Seçimleri, oy kullanma hakkı olan tüm seçmenlerin katılımıyla yaparsınız, bugüne kadar yaptıklarınızı, bundan sonra yapacaklarınızı halka anlatırsınız, seçilirseniz gene oturursunuz o koltuğa. (Gerçi seçimle işbaşına gelen bir kimse iki dönemden fazla yöneticilik yapmamalı, ister apartman yöneticisi olsun ister cumhurbaşkanı. Seçimle bile gelse koltukta uzun oturan yozlaşıyor; bu, defalarca kanıtlanmış bir durum.) Şahingöz, yaptıklarının yasal olduğunu da Patrik Maşalyan’a söylemiş. Yasal mı değil mi, orası da tartışılır ama zaten bir işin doğru, yerinde, halkın yararına olması için yasal olması yetmez. Hele, devletin –bence kasıtlı olarak– yarım yamalak, yanlışlarla dolu bir şekilde çıkarıp elinize verdiği yasalarla... Bu yönetmeliği çıkarırken bunların olacağını, davaların açılacağını, “Ermenilerin birbirine düşeceğini” bilmemelerine de ihtimal veremiyorum.
Türkiye Ermeni toplumunun bir bütün olarak düzlüğe çıkabilmesi için koordinasyon içinde hareket etmesi şarttır. Her bir vakfın burnunun dikine gitmesiyle olacak iş değil bu. Koordinasyonun nasıl ve ne şekilde olabileceğini de ayrıca tartışmak lazım.
Bütün bunlarda sonra Ortaköy Vakfı da bir açıklama yaptı ve “seçimlerde lokomotif rol üstlenmek için” başvuru yaptıklarını söyledi. Bunun samimiyetine inansak bile ‘vagonlar’ın da gidilen istikametten haberdar olması beklenirdi. Kaldı ki, daha evvelden vakıflar arasında seçim tertip heyetleri ve seçmen listeleri konusunda bir mutabakat oluşmuştu zaten. Ayrıca, eğer ikinci bölge için VGM daha geniş bir liste kabul ederse, kendi listelerini ona göre güncelleyeceklerini söylediler. Seçmen listelerini 7 Ağustos’ta askıya çıkaracaklarını söylemişlerdi ama Patrik’le yaptıkları görüşmeden sonra, seçmen listelerini askıya almayı 1 Eylül’e ertelemişler ve 15 Ağustos’tan itibaren haftaiçi 9:00–17:00, haftasonu 10:00–15:00 saatleri arasında seçmen kaydı alacaklarını duyurdular. Güzel, peki niye bunu baştan yapmadınız? Ayrıca, iki hafta seçmen kayıtları için yeterli olmazsa listelerin ilanı 1 Eylül’den sonraya da bırakılabilir. Seçimler için sene sonuna kadar süre olduğu düşünülecek olursa, iyi niyetli bir yönetim öncelikle seçmen kayıtlarını mümkün olduğunca sağlıklı hâle getirmeye çalışır, listeleri ondan sonra askıya çıkarır, 800 kişilik listeyle palas pandıras seçim başvurusu yapmaz. Tek bir vakfın tek başına bütün bir bölgenin seçmen listesini yapması zor olacağı için de ortak seçim heyetleri oluşturuldu zaten. Bunun dışına çıkan vakıf yönetiminin aklında başka planlar mı var diye insan ister istemez şüpheye düşer. Tabii, halka düşen sorumluluk da var burada. Herkesin mutlaka gidip seçmen kaydını yaptırması gerekiyor. Bu hem kendinize, hem çocuklarınıza karşı sorumluluğunuzdur.
Gelelim Bedros Şirinoğlu’nun Ortaköy’le ilgili açıklamalarına. Okuyunca akla ilk gelen, “Tencere dibin kara, seninki benden kara” ya da “Dinime küfreden Müslüman olsa” sözleri oluyor. Şirinoğlu, Ortaköy’ün yapmaya çalıştığı işe tepki veriyor. O iş tepki verilmesi gereken bir iş de, bu tepkiyi veren Şirinoğlu, hangi Şirinoğlu? Senelerdir Türkiye Ermeni toplumunda tekadamcılık oynayan Şirinoğlu, son yönetmelikte hastanelerin ayrılmasındaki dahlinin ne olduğunun merak konusu olması bir yana, hastanelerin ayrılmasına itiraz etmeyen Şirinoğlu. Eh, siz bütün toplum üzerinde tekadamcılık, ‘ben dedim oldu’culuk oynarsanız, küçük ağalar da kendi çöplüklerinde tekadamcılık oynamaya kalkarlar. Ta ki halk varlığını gösterinceye kadar. Bakalım, Türkiye Ermeni toplumunda öyle bir hâl ve mecal var mı? Hakaret niteliğindeki tüm bu eylemlerin zorunuza gitmesi, haysiyetinize dokunması lazım, sizi öfkelendirmesi lazım. Tüm bunlar hiç zorunuza gitmiyorsa, atı alan Üsküdar’ı her türlü geçer, siz de arkasından mendil sallarsınız.
İşte fırsat; yukarıda ayrıntılarını verdiğim şekilde, Ortaköy seçmen kaydı alacak. Binlerce kişinin oraya akması lazım, görelim bakalım, Ermeni halkı ölmüş mü, sağ mı...