İnternet medyasına karşı 20 gazetede tam sayfa yayımlanan ortak açıklamayı okurken, Türkiye'de gazetecilik lisanını bir kez daha düşündüm. Zira, nüansları gözetmenin mesleki bir standart olması gereken gazetecilik, bu ülkede aşırı, ölçüsüz ifadelerden bir türlü kurtulamıyor T24'ten Doğan Akın, gazetelerin deklarasyonuna eleştiri kaleme aldı.
İnternet medyasına karşı 20 gazetede tam sayfa yayımlanan ortak açıklamayı okurken, Türkiye'de gazetecilik lisanını bir kez daha düşündüm. Zira, nüansları gözetmenin mesleki bir standart olması gereken gazetecilik, bu ülkede aşırı, ölçüsüz ifadelerden bir türlü kurtulamıyor.
“Gazetelerin içeriği sadece gazetelerindir” başlığıyla yayımlanan ortak deklarasyonda, ölçüsüz bir dil kullanmak yerine, aslında önemli bir soruna işaret edilebilir, hatta kayıt dışı çalışmayan internet mecralarıyla ortak hareket edilebilirdi. Çünkü biliyoruz ki, Türkiye'de, hiçbir içerik üretmeden sadece gazete ve televizyonların ürettiği malzemeyi tüketerek yayın yapan çok sayıda internet sitesi var.
Meselenin diğer boyutunda, “haberin telifi olur mu” tartışması bulunuyor. Dünyada da yapılmış bir tartışma bu. Bu tartışmanın en önemli zeminlerinden biri, 2005'te 1 milyon dolar gibi küçük bir bütçeyle kurulduktan sonra geçen yıl 315 milyon dolara America On Line'a (AOL) satılan Huffington Post bulunuyor. Huffington Post, “editör çağı”nı en çarpıcı örneklerle dünyaya ilan etmiş bulunuyor.
Diğer yandan gazeteler ve gazetelerin internet siteleri de, televizyonlar ile gazetelere ait olmayan diğer internet sitelerinden haber ve yorum kullanabiliyor, en azından ilham alıyorlar.
İnternet sitelerinin gazetelerden aldıklarıyla, gazetelerin internet sitelerinden aldıklarını karşılaştırdığım sanılmasın. Biliyoruz ki, arada hacim farkı var. Ancak, gazetelerin yazı işlerinde, muhabir ve editörlerin önünde, güvenilen ya da kayıtsız kalınamayan haber sitelerinin açık olduğunu da biliyoruz.
Bağımsız internet gazetesi olarak üç yıldır yayın yapan T24, çok sayıda haberi, yorumu, dosyası ve söyleşisi medya yelpazesinin tamamında kullanılmış bir mecra olarak, gazetelerin ortak deklarasyonununu neden ölçüsüz buluyor?
Tam metnini T24'te duyurduğumuz deklarasyondaki şu satırları birlikte okuyalım:
“(...) Gazetelerin içerikleri; yani, haberler, yorumlar, köşe yazıları, yazı dizileri, fotoğraflar, çizgi, grafik, sayfa tasarımı ve benzeri bütün unsurların tek sahibi gazetelerdir.
Bu unsurların şimdiye kadar gazetelerin izni olmaksızın, fikir ve emek hırsızlığı yapılarak bazı internet siteleri tarafından çalınması eylemi 'gazetecilik' olarak nitelendirilemez.
(...)
Bu itibarla,
Ürettiğimiz ve bütün hakları bize ait olan; haber, yorum, köşe yazısı, fotoğraf, karikatür, grafik, çizgi ve sayfa dizaynı gibi materyallerin hiçbir şekil ve hacimde kullanılmasına izin vermeyeceğiz. 1 Ekim 2012 tarihinden itibaren, hiçbir televizyon kanalı, internet sitesi ve haber portalı, aşağıda imzası bulunan gazetelerin içeriklerini kaynak göstererek dahi kullanamayacaklardır...”
“Haksız rekabet” vurgusu da taşıyan deklarasyonun temel hareket noktasının, gazetelerin tirajı ile gazete sitelerinin ziyaretçi sayısını artırmak olduğunu biliyoruz.
Peki; gazetelerdeki “hiçbir haber ve yorumun, hiçbir şekil ve hacimde, kaynak gösterilerek dahi kullanılmasına izin vermeyeceğiz” diyen gazeteler dediklerini yapıyorlar mı?
Misal; bu deklarasyonun altına imza atan gazeteler, diğer gazete, internet sitesi ve televizyonlardan haber kullanmıyor mu?
Cevabı, daha birkaç gün önce El Arabiya'nın, Türk pilotların Suriye tarafından öldürüldüğü iddiasına sayfalarında uzun uzun yer veren bu gazetelerin kendisinden verelim.
Bu yazı için, bazı imzacı gazetelerin, ortak deklarasyonu yayımladıkları sayfaların yanıbaşındaki sayfalarına hızla göz attım. İşte, bu gazetelerin sadece bugün (1 Ekim 2012) haberlerini kullandığı diğer gazete, televizyon ve sitelerin birkaç dakikada ortaya çıkan listesi:
Hürriyet: Corriere Della Sera gazetesi, El Hurra televizyonu.
Milliyet: Financial Times, Corriera Della Sera, Al Monitor internet sitesi ve “Somali basını.”
Zaman: To Vima
Cumhuriyet: New York Times
Vatan: El Arabiya, Al Monitor internet sitesi, Star Kıbrıs gazetesi, “Dubai'den televizyon kanalı.”
Sabah: Yergramas gazetesi, Al Manar TV, Corriere Della Sera
Habertürk: Al Monitor internet sitesi, El Arabiya, La Vanguardia gazetesi, Daily Mail
Yeni Şafak: The Age, The Independent, Ittılaat (İran), Eş Şuruk (Mısır), The Jerusalem Post, Star Telegram.
Liste uzuyor, ama bu kadar yeter. “Gazetelerin içeriği sadece gazetelerindir” başlığıyla yayımladıkları ortak deklarasyonda “haberlerinin hiçbir şekil ve hacimde kullanılmasına izin vermeyeceklerini” ilan eden gazetelerin durumu bu.
Aslında normal olan da bu. Açın BBC'nin, Deutsche Welle'nin, Amerika'nın Sesi'nin sitelerini, dünya basınından özetler göreceksiniz.
Mesele, internette kayıt dışı çalışan, nereden ve nasıl yayın yaptığı bilinmeyen, gazetelerdeki yorumları uyarılara rağmen birebir ve link vermeden yayımlayan sitelerse, tamam. Ancak mesele, kendisi de içerik üreten bağımsız mecraları boğmaksa, geleneksel medyadaki grup hâkimiyetini internette de inşa etmeye kalkmaksa, bu iş zor.
Gazeteler, tirajlarını, internette güç kazanan bağımsız mecraları sindirmeye çalışarak artıramazlar. Yapmaları gereken, o mecraların neden güç kazandığı üzerinde düşünmek.
Huffington Post, demiştik. Arriana Huffington'ın, “bizden aldığı haberlerle bizim tirajlarımızı düşürüyor” diyen gazetelere, 2009'da “internet Oscar'ı” olarak bilinen “Webby” ödülünü alırken ne cevap verdiğini hatırlıyor musunuz?
“Hayatım, gazeteleri ben öldürmedim!..”
T24