Elde bir sürü uçak, ihası, sihası, tihası, tillahı/ hiç biri yaramıyor söndürmeye yangını/ yangın görünce açılıyor yaralarımız/ belki de söndürmeye madımaktan başlamalıyız
Yazmak lazım Yalçın Abi. Yazmak “filim icabı”.
Hasılatı senle toplamak küçüklükten alışkanlık
Ben nicedir senin “bilinç akışı”na yazılıyorum
Format lazım Yalçın Abi, format filim icabı.
Devam zorunluluğumuz var, gelip dolduruyoruz işte salonu
Kaydırak mübarek sıralar, yine bizde küçüklük
“durun ben doktorum” diyor Saydam, “adı ne bunun?”
‘Türk Evi’ miydi, ‘Osmanlı Evi’ mi derken ‘soykırım’
‘Türkiye taziye evi’nde Xent’in kör karanlığa yaktığı ateşi
Gözümüze tutan var görünmesin diye ötesi
Bir de dünyanın dört bir yanından gözü yaşlı koca filler teşrifte
Küçük taburelere oturmaya çalışan nazikçe
Göynümüzde sonsuz sayıda küçük tabure var
Kabul etmek lazım Yalçın Abi. Kabul, filim icabı.
Bunaldıysan dolu gidip boş dönen trenlerden ‘amen’na
Al o zaman sana senlik bir soru:
Biz mi zamanın içinden geçeriz yoksa zaman mı içimizden?..
Bir de tutup Güldal Mumcu hissime tercüman
“içimden geçen zaman” diye yazmaz mı
İşte o zamanı aşırıyorlar gene Cumartesi Anneleri’nden
Zaman suça dâhildir hâlbuki
Nasıl ki “ayrılık sevdaya dâhil”
“Az önce öldüresiye dövdüğümüz Cemil Kırbayır”
(eli bağlı gözü bağlı anadan üryan)
“sence nereye kaçmış olabilir?” buz gibi
Sormak lazım Yalçın Abi. Sormak filim icabı.
Yerusağem yukarı, Yeriko aşağı
Yuvarlanıp gidiyoruz Yalçın Abi
Sözün itibarını yerlerde sürüyenlerin sözleri bol
Celladı “dur” diye azmettirir elleri arkasında bağlı fil
Yahut jonglör gibi elinde çeviren bir eşek
Sahtebizdüşleri rengine boyalı topları
Bak attı şimdi Siyonizm’i, şimdi tuttu Turan’ı
(sahi hangi berberde olduydun subay tıraşı)
Denizden denize Yalçın Abi. Denize filim icabı.
Böyle sesli düşünmeler tahammülfersa kimileyin
Düşün de sonra söyle be kardeşim
Ya bir de devlet sesli düşünürse ne halt ederiz
Cadılık görülemeyeceğinden doğası gereği
Ve görülemediğinden Osman Kavala’nın cadılığı
Bak işte gördün mü yine buz gibi kanıtı
İllerine kayyım, dillerine parmaklık bin Kürt içeride
Bir o kadar gazeteci ve mücadeleciyle
Kaynıyor fokur fokur “cadı kazanı”
Karıştırmak lazım Yalçın Abi. Karıştırmak kazanı.
Bir akparti varyantı çıktı böbürlendi bir de
Şehirleri tarumar ettiği “meskûn mahal” operasyonları ile
Hani ‘hendek’ kazarak ‘saldırmışlardı’ ülkeye
Bilmez mi o “mahal” dediği
Bodrumlarda çoluk çocuk ölünen
Sonra apar topar delilleri yok edilen “olay mahali”
Al çok istiyorsan senin olsun vebali
Sevemedim gitti şu toledoyu
Gitmek lazım Yalçın Abi. Gitmek filim icabı.
Mecburiyet halk partisi ve varyantlarını da
Endişelendiriyor ‘anadili’nde eğitimin pedagojikliği
Hayır, çocuklara yazık, yoksa dükkân bizim
Bak nelere dönüyor asimilasyona dönmeyen dilleri
Sesler lazım Yalçın Abi. Sesler ilim icabı.
Nevşehir’de bir bakkal dükkânında Yalçın Abi
Kafamızdaki tüm soruların cevabı saklı olabilir
Ne büyük bahtsızlık yolunun düşmemesi Hawking’in
Orada mıydı değil miydi Schrödinger’in devleti
Azmettiricilere ne oluyor, nedir zamanın şekli
Işık uzayda nasıl bükülüyor sessizlik nasıl örgütleniyor
Soft mu box mı seviyesindeki seçimlerimiz
Evrenimizi nasıl biçimlendiriyor
Kapaksız Yalçın Abi. Yumuşak değil.
Yine beklenen yönden geldi kurşun. Buz gibi.
Yine beklenen yerimizden vurdu.
İzmir’de katliama kalkışan zihin, Deniz Poyraz’ı aldı
Götürdü biz yine seyirci, Devlet yine aynı rol icabı
‘aptal olmak’la ‘katil olmak’ arasında
Keşke aptal olsa Yalçın Abi. Aptal olsa, pa!
Bizim ‘cemaat’ ise bildiğin gibi,
Seçim yapmamızın önünde engel kalkmış
Ama yine de bir devlet babaya sormak lazımmış
Diyor babalar boy boy, peki ya patriyarka ran
Evren, baba içinde baba bir matruşka
Karanlık Yalçın Abi, bu fraktal babuşka
Sıcaktan mı bilmem, döşenen boruları görünce
dünyanın kazan dairesinde gibi hissetmişim
“bunların hepsi altyapı” deyivermişim
şehrin sudaki yansıması salyasına bakarken
şekil benzerliğinden fikrim gelmiş
biz de beton salgılayan bir başka tür olmayalım
Düşünmek lazım Yalçın Abi, düşmek filim icabı.
kendimi suyun içinde bulmuşum
suyun içinde oltanın ucunda yine
yem miyim yoksa av mı diye soru kancalarında
“oltaya gelmemek lazım” diyor bildik ahali
her balığın bildiği sır değildir oysa
balıkçıya giden en kısa yoldur olta
Geometri bu Yalçın Abi, bu da misina
En son yine bir gerekçeli karar
Neresinden tutsan elinde kalan terazi
Bunu kime nasıl anlatayım şimdi
Yapıldı yine tablolar falan termit duası
Ben konuşuyorsam adalet yoktur mesela
Kasa yanıyor ‘tam o esnada’, gerçi hep kasa kazanır
Elde bir sürü uçak, ihası, sihası, tihası, tillahı
hiç biri yaramıyor söndürmeye yangını
yangın görünce açılıyor yaralarımız
belki de söndürmeye madımaktan başlamalıyız
burada dilim dondu, filim koptu
Format lazım Yalçın Abi, ya da kapatıp aç bi istersen.