Çok açık ki iktidar, yani AKP-MHP koalisyonu, Kürt siyasi hareketinin üzerine giderek ve muhalefet blokunu parçalayarak 2023 seçimlerine gitmek istiyor. Bunun için de daha önce denenmiş ancak hiçbir sonuç alınamamış yöntemleri uygulamak yolunu seçiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından önceki hafta açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı, bu hafta açıklanan Ekonomi Planı ile taçlanırken, memlekette olup bitenler ne yazık ki baskı rejiminin hızlanarak ve ağırlaşarak sürdüğünü göstermekte.
HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekilliği 17 Mart Çarşamba günü Meclis’te düşürüldü. Gergerlioğlu hakkında milletvekili olmadan önce bir haber paylaştığı gerekçesiyle dava açılmış, söz konusu davada veriler hüküm, Yargıtay tarafından onanmıştı. Bu tip durumlarda teamül bu kararların bekletilmesi yönündedir. Üstelik Gergerlioğlu’nun paylaştığı haber hakkında da herhangi bir tahkikat yoktu. Ancak öyle olmadı. Yargıtay kararı hiç bekletilmeden TBMM’de okundu ve Gergerlioğlu’nun vekilliği düşürüldü. Demokrasi açısından bir utanç hamlesidir bu.
Zaten hak mücadelesinden gelen Ömer Faruk Gergerlioğlu vekil seçildiğinden bu yana her türlü hak ihlaline karşı canını dişine takarak mücadele etmiş bir isim. Bunu yaparken mağdurun kimliğini hiç sorgulamadı, kimin başı dara düştüyse elinden geldiğince yardım etmeye çalıştı. İktidarın onu hedef haline getirmesi ise Kuzey Irak’ta hayatını kaybeden 13 kişi için daha önce yürüttüğü çabalar ve devletin yürüttüğü operasyonu eleştiren paylaşımları. Öyle görünüyor.
Gergerlioğlu vekilliğinin düşürülmesinden sonra bunun siyasete yönelik bir darbe olduğunu söyledi. Haklıdır. Bu hamle başka türlü açıklanamaz. Acı olan ise Gergerlioğlu ve HDP’li vekiller TBMM’yi terketmeme eylemi kararı alırken diğer muhalefet partilerinin vekillerince yalnız bırakılmalarıdır. İktidar bu hamleyi yaparken de zaten HDP-CHP-İYİ Parti arasındaki gevşek ve kırılgan ittifakı parçalama niyetindeydi. Hamle bu aşamada amacına ulaşmış görünüyor. Gergerlioğlu şimdi Meclis’ten bir de yaka paça atılmaya çalışılacak mı, göreceğiz. Açıkçası böyle bir şey olmaz da diyemiyoruz ne yazık ki.
Tüm bunlar yaşanırken akşam saatlerinde bu kez de HDP hakkında kapatma davası açıldığı haberi düştü ajanslara. İlk haberlere göre Yargıtay Başsavcısı’nın iddiası “HDP üyelerinin beyan ve eylemleriyle devletin milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı, ortadan kaldırmayı amaçladıkları" yönünde. Çok açık ki iktidar, yani AKP-MHP koalisyonu Kürt siyasi hareketinin üzerine giderek ve az evvel de bahsettiğimiz gibi muhalefet blokunu parçalayarak 2023 seçimlerine gitmek istiyor. Bunun için de daha önce denenmiş ancak hiçbir sonuç alınamamış yöntemleri uygulamak istiyor.
Bunun için Kürt halkını ve 6 milyonluk HDP seçmenini dışlamak da göze alınmış. Ne uğruna? Seçimleri kazanmak uğruna mı? HDP’nin kapatmaya konu olacak eylemleri nedir? Meclis’te meşru siyaset yapmaktan başka ne yapıyorlar? Meşru siyaset yolunun da Kürt siyasetine kapatılması ülke için nasıl bir fayda sağlayacak?
Elbette biliyorum, bunlar artık biraz naif kalan sorular. Siyasal alan olabildiğince daraltılıyor, baskı mekanizmaları artırılıyor, o malum mengene daha da sıkılıyor. Oysa 100 yıllık tarihimizin bize öğrettiği bir şeyler olmalıydı. Hayır, tarihten ders alınmıyor. Aynı hatalar tekrar ediliyor. İktidarla aynı dalga boyunda olmayan herkese hayat dar ediliyor. Ve bu hataları tamir etmek yıllar yıllar alıyor.
Şimdi ister istemez dikkatler muhalefete, özellikle de ana muhalefete çevrilecek. CHP’den bu ağır havayı dağıtmaya yönelik bir hamle gelecek mi? Keşke olsa, ama hiç sanmıyoruz.
2023’e kadar bu ip sonuna kadar daha da gerilecek, çok belli. O malum dizeyi günümüze uyarlayacak olursak: Bir seçim uğruna ya rab, ne ilkeler çiğneniyor. Nasıl bir çıkış yolu bulacağız? Bunun da kesin ve net bir formülü yok. Demokratik siyaset için direnmek, dayanışmak ve çabalamaktan başka bir çıkış yolu yok ama. Orası kesin. Çok yorucu olacak. Orası da kesin.