YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Mesele Çin olunca

Peki, Azerbaycan-Ermenistan ihtilafında, Ermenilerin uğradığı haksızlıkları görmeyip Azerbaycan’ın yanında tutum alan ve her fırsatta Ermenistan’ı düşmanlaştıran Türkiye siyasetinin, Doğu Türkistanlılar konusundaki bu temkinli tutumunu bu açıdan nasıl değerlendirmek gerekir?

Uygur Türklerinin Çin yönetiminden gördüğü zulüm, dünyanın gündeminde. Türkiye hariç. Bu çok ilginç bir durum. Şöyle diyelim, Mesut Özil transferini bile buna bağlayabiliriz. 

Arsenal’in as oyuncusu Mesut Özil’in Fenerbahçe’ye transferi hayli gündem yarattı. Almanya’da yetişen, Real Madrid de dâhil olmak üzere, Avrupa’nın büyük kulüplerinde oynamış bu oyuncunun Türkiye’ye gelmesi büyük olay. Peki, Özil neden Arsenal’de kadro dışı kalmıştı? Bu pek irdelenmiyor. Yaygın görüş o ki, Özil geçen yıl sosyal medya hesabından Uygur Türklerinin durumunu mesele eden bir paylaşımda bulununca, İngiliz Arsenal kulübü bu durumdan hoşlanmamış. Özil’in kadro dışı kalması da bu tarihlere denk geliyor. Medyada yer alan haberlere bakılırsa, Arsenal’i elinde bulunduran sermaye grubunun Çin’le büyük ticari bağlantıları vardı ve kadro dışı kararı bu yüzden alındı. Çin televizyon kanallarının o dönemde Arsenal’in maçlarını yayınlamadığı, yayınlasa bile Özil’in ismini zikretmediği de haberlere yansıdı. 

Durum gerçekten böyle midir bilinmez ama Mesut Özil gibi as bir futbolcunun kadro dışı kalmasının da başka bir izahatı yok. Ancak gerçek şu ki Çin, ekonomik ve siyasi açıdan ulaştığı seviyeyle, epey bir zamandır, genel olarak ‘iyi geçinilmesi gereken ülke’ konumunda. 

Türkiye de, öyle görünüyor ki, ‘kendini Çin’le iyi geçinmek zorunda hisseden ülkeler’ arasında. Zira Uygur Türkleri meselesine baktığımızda Avrupa ve ABD’den yükselen seslerin Türkiye’den pek yükselmediğini görüyoruz. Mesela Avrupa Parlamentosu (AP) birkaç ay önce, Uygur Türklerini Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde, ‘eğitim merkezi’ adı altında faaliyet gösteren kamplarda toplaması nedeniyle Çin’i kınadı. AP Genel Kurulu’nda el kaldırma yöntemiyle kabul edilen kararda, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde temel hakların ihlalinden sorumlu Çin yetkililerinin mal varlıklarının dondurulması istendi.

İngiltere Dışişleri Bakanı Dominic Raab da geçen hafta, Çin’in Uygur Türklerine yönelik muamelesinin barbarlık olduğunu belirterek, zorla çalıştırmayla elde edilen ürünlerin ithaline yasak getirileceğini söyledi. Parlamentoda yaptığı konuşmada “Bugün uygulanan bu barbarlığı geçmişte bıraktığımızı umuyorduk” diyen Raab, Uygurlara dayatılan doğum kontrol önlemlerine, işkenceye, zorla çalıştırılmalarına, siyasi eğitimden geçirilmelerine ve kamplarda zorla tutulmalarına  değindi. ABD yönetiminin de sık sık bu konuyu gündeme getirdiğini biliyoruz.

Türkiye’nin en azından hükümet olarak bu konuda çok daha ‘temkinli’ bir tutum izlediğini söylemiştik. Bu yazının yazıldığı 27 Ocak Çarşamba günü ilginç bir olay oldu. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener TBMM’de grup toplantısında konuşma yaparken, Doğu Türkistanlı Nursiman Abduraşidi’yi kürsüye davet etti, ancak Abduraşidi kürsüye çıkarken TBMM Televizyonu yayını kesti.

Türkiye’nin bu konudaki politikası hesaba katıldığında bu hayli dikkat çekici bir durum. Batı’nın, bilhassa ABD’nin tutumu dikkate alındığında belki şu söylenebilir: ABD Çin’le siyasi ve ekonomik olarak büyük bir rekabete girmiştir, dolayasıyla Çin yönetimine yönelik tepkiler bir ölçüde bu açıdan değerlendirilebilir. Evet bu ileri sürülebilecek bir görüş ancak bağımsız insan hakları kuruluşlarının da, Uygur Türkleri veya Doğu Türkistanlıların uğradığı kötü muamele hakkında raporları olduğunu hatırlatalım. 

Buradan belki daha kritik bir yere gelebiliriz. Milliyetçilik, İslamcılık ve Türkçülük konusunda dozu sürekli artıran rejim, böyle bir konuda niçin ‘sessiz’ denebilecek bir pozisyonu benimsiyor? Bilemiyoruz, ancak belirttiğim gibi, Çin belki de Türkiye için ‘iyi geçinilecek ülke’ konumundadır. 

Peki, Azerbaycan-Ermenistan ihtilafında, Ermenilerin uğradığı haksızlıkları görmeyip Azerbaycan’ın yanında tutum alan ve her fırsatta Ermenistan’ı düşmanlaştıran Türkiye siyasetinin, Doğu Türkistanlılar konusundaki bu temkinli tutumunu bu açıdan nasıl değerlendirmek gerekir? 

Bu soruya da verilecek tahminî bir yanıt var. Belli ki Türkiye böyle konularda ‘dişine göre ülke’ sıralaması yapıyor ve Ermenistan’ı ‘dişine göre’ olarak değerlendiriyor. Elbette, bir diğer etken de, yıllarca Ermenistan’a karşı yürütülen düşmanlık politikası.
Açıkçası, benim aklıma başka bir seçenek gelmiyor.