Evet Hrant Ahparig, seni aramızdan almalarının üzerinden 14 yıl geçti. Her yıl olduğu gibi yine sana kısa da olsa bir rapor yazmak üzere masanın başına oturdum.
Çok ağır bir 2020 geçirdik. Hem insani, hem de siyasi açıdan. Ve geçirmeye devam ediyoruz. 2021’de biraz nefes alsak diyorduk ki 10 Ocak’ta Oşin Abi’yi, Oşin Çilingir’i kaybettik. Çok yakın olduğun biriydi, Agos’un temel direklerindendi, bilhassa gazeteyi yayımlamaya başlamamızdan sonra. Ama kime anlatıyorum ki... Sana onu anlatmama herhâlde gerek yok. Acısı yüreğimize oturdu. Sanki bir dönem daha kapandı. Belki yukarıda buluşursunuz, hasret giderirsiniz. Bizim hasretimiz ise daha da koyulaşıyor.
Dava konusundan biraz bahsetmek icap ediyor elbette. Başkanı toplamda dört kez değişen mahkeme, davayı hızlandırmak niyetinde. Tüm kararlarından bu anlaşılıyor. Ama bu aslında çok da iyi bir şey değil. Çünkü avukatların soruşturmanın, dosyanın genişletilmesi yönündeki tüm talepleri reddedildi. Şöyle bir örnek vereyim: Seninle İstanbul Valiliği’ndeki “Haddim bildirilmek istendi” dediğin o malum görüşmeyi yapan MİT mensuplarının en azından dinlenmesini talep ediyordu, Dink ailesinin avukatları. Önce bu talep kabul edildi ama yazışmalara MİT yanıt dahi vermedi. Mahkeme de kendi kararını tekzip ederek “Gerek yoktur” dedi. Seni 19 Ocak öncesinde mahkeme önlerinde hedef gösterenler de soruşturulmuyor. Dolayısıyla, bir aceleyle karara doğru gidiyoruz. Bu kararın hiçbirimizi tatmin etmeyeceğini söylemeye de gerek yok.
2020 çok ağır geçti demiştim. Bir savaş daha yaşandı Karabağ’da, Azerbaycan ile Ermenistan arasında. İki taraftan da binlerce genç öldü. Bunun kadar ağır olan, Türkiye’nin Azerbaycan’la kurduğu çok yakın ittifakın sonucu olarak Türkiye’de milliyetçiliğin ve Ermenistan düşmanlığının körüklenmesiydi. Tek sesli bir haber bombardımanı yaşadık. Aksi yöndeki tüm göstergelere rağmen, iktidar ve medya “Savaşı Ermenistan başlattı” demekle kalmadı, Ermenistan her fırsatta düşmanlaştırıldı, nefret dalgası her yanı sardı. Türkiye’deki Ermeniler ve Ermenistanlılar nefes alamaz hâle geldi. Hepsi değil ama bazı Ermenistanlılar ülkelerine döndü.
Savaş, Türkiye ve Azerbaycan’ın istediği şekilde sona erdi. Ancak savaş sonrasında estirilen bayram havası, binlerce genç daha yeni toprağa verilmişken ayrıca düşündürücüydü, acıydı. Böylece, yıllardır tuğla üstene tuğla koyarak örülen, sınırlı da olsa bir ilerleme kaydeden yüzleşme, diyalog çabaları çok büyük bir darbe aldı. Artık daha da yalnızız sanki.
Memlekete gelecek olursak; AKP-MHP koalisyonu direksiyonu her geçen gün daha da milliyetçiliğe doğru kırıyor. Yargı tamamen rejimin yörüngesinde. Osman Kavala hâlâ hapiste tutuluyor, Selahattin Demirtaş ve diğer Kürt siyasetçiler de öyle. AİHM’nin “Hak ihlali vardır” yönündeki tüm kararlarına rağmen. Üstelik, bu dalga daha da sertleşecek gibi görünüyor; geriye dönük yeni suçlamalar yaratılıyor, yeni iddianameler ve fezlekeler düzenleniyor.
Gazeteciler üzerindeki baskı devam ediyor, haber yapanların üzerindeki Demokles kılıcı daha da hızlı dolanıyor. Erkek şiddeti de, hızını artırarak sürüyor, kadınlar her gün erkek şiddetinin kurbanı oluyor, cinayetlerdeki gaddarlık dozu daha da yükseliyor.
Pandemi yüzünden de çok can kaybettik. Sana hiç iyi haberler veremedim ama son olarak şunu da söylemek isterim: 2020’nin son günlerinde Sebuh Sırpazan’ı yani Malatya’dan hemşerin Sebuh Çulciyan’ı da pandemi nedeniyle kaybettik. Türkiye Ermeni toplumu için ağır bir kayıp daha oldu. Ya da belki bunu da biliyorsun zaten, yukarıda buluşmuş olabilirsiniz.
Pandemi yüzünden, bu yıl seni her zamanki gibi binlerce kişi yan yana gelip anamayacağız. Bu yıl anma etkinlikleri canlı olarak internetten yayınlanacak. İsteyenler www.hranticinadaleticin.org sitesine girip hem anmayı izleyecek, hem de “Buradayım Ahparig” diyerek sana sembolik bir çiçek ya da afiş gönderebilecek.
Bu yılın raporu da böyle oldu. Ama sen de biliyorsun, umut tükenmez, hele ki dayanışma sürdükçe. Kararmasın yeter ki sol memenin altındaki cevahir.