Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Bahçeli uzun süre TTB le uğraşıp durdular. Peki ne oldu şimdi? Uzmanların söyledikleri doğru çıktı. TTB’den özür dileyen var mı? Yok.
Türkiye’de hükümetin COVİD-19 sürecini doğru yürüttüğünü söylemek çok zor. Bu hafta başında açıklanan önlemleri ele alalım mesela, ilk olarak. Tüm uzmanlar Eylül-Ekim aylarında vakalarda yeni bir yükseliş yaşanacağını öngörmekte idiler. Ancak bu uyarılar dikkate alınmadığı gibi okullar kısmi olarak açıldı, Haziran’da normalleşmeye geçildi, AVM’ler açıldı, sanki salgın hiç yokmuş gibi davranıldı.
Bununla da kalınmadı, takriben Ekim ayından itibaren vakalar öngörüldüğü gibi artmaya başlayınca da hiçbir şey yapılmadı. “Maske takın, mesafeye dikkate edin” uyarıları ile yetinildi, böylesi bir salgınla başa çıkma uğraşı topluma bırakıldı.
Ancak vakalar artık gizlenemez biçimde artınca bu kez Cumartesi- Pazar günleri 20.00’den sonra sokağa çıkma yasağı gibi, hiçbir işe yaramayacağı baştan belli olan uygulamalar devreye sokuldu. Yine bütün uzmanlar bu tür bir önlemin işe yaramayacağını ısrarla vurguladılar.
En sonunda bu hafta başında yapılan toplantıyla, hafta sonları için tamamen, hafta içi için de 21.00’den sonra sokağa çıkma yasağına karar verildi. Ancak çok açık ki bu, çok geç alınan bir önlem. Haftalardır hastanelerde yer kalmadığı, yoğun bakım ünitelerinin dolu olduğu söyleniyor, yazılıyor, çiziliyor. Çok açık ki eğer bu hafta başında alınan önlemler daha önce alınsaydı hem salgın bu derece yaygınlaşmayacak, hem hastaneler bu kadar dolmayacak, hem de tükenme noktasına gelen sağlık çalışanlarının üstüne bu kadar yük binmeyecekti.
Bununla bağlantılı bir diğer anlaşılmaz uygulama ise vaka sayıları. Geçtiğimiz aylarda öğrendik ki Sağlık Bakanlığı günlük vaka sayılarını açıklarken o gün testi pozitif çıkan tüm vakaları değil, sadece semptom gösteren, hasta sayılabilecek kişilerin sayısını açıklıyor. Dolayısıyla açıklanan 2.000-3.000 gibi sayılar, tablonun tamamını göstermiyor.
Bu yöndeki eleştiriler de artınca Sağlık Bakanlığı geçtiğimiz hafta tüm vaka sayılarını açıklamaya başladı. Ve o zaman gördük ki günlük vaka sayıları 28.000’ler civarındadır. Dikkatinizi çekerim, günlük sayılar bunlar. Böylece Hükümet’in çok kritik bir bilgiyi toplumdan aylarca sakladığı ortaya çıktı. Burada şunu da hatırlatmak lazım ki günlük vaka sayılarının açıklananın çok üzerinde olduğunu ısrarla söyleyen Türk Tabipleri Birliği de bu süreçte “terörist”, “vatan haini” ilen edildi, kurumun kapatılması için çağrılarda bulunuldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Bahçeli uzun süre TTB le uğraşıp durdular.
Peki ne oldu şimdi? Uzmanların söyledikleri doğru çıktı. TTB’den özür dileyen var mı? Yok. Ve yeni açıklanan bu toplam vaka sayıları ile Türkiye uluslararası sıralamada birkaç basamak birden yükseldi. Ancak mesele şu ki bu sıralamalar önceki vaka sayıları ile yeni açıklanmaya başlanan toplam vaka sayıları toplanarak hesaplanıyor. Yani baştan beri toplam vaka sayıları açıklansaydı Türkiye muhtemelen dünyada bu açıdan ilk sıralarda yer alacaktı. Zaten Fransa, İtalya gibi nüfusu Türkiye’ye yakın ülkeler günlük 30 bin civarında vaka sayısı açıklarken Türkiye’nin 3.000 civarında vaka açıklaması son derece tuhaf görünüyordu. Şimdi Sağlık Bakanlığı’nın yapması gereken, geriye dönük olarak da toplam vaka sayısını açıklamak. Ancak bu yolla gerçekçi bir tablo elde edebiliriz.
Bir diğer soru işareti ise aşı konusunda yaşanıyor. Türkiye, Çin aşısını almaya karar verdi. Kimi çevrelerde soru işaretleri var. Bu konu geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya da soruldu. Bakan Koca gazetecilerin sorularını yanıtlarken “Aşı güvenilirliği nedir? Koruyuculuğuyla ilgili çeşitli spekülasyonlar var” sorusuna şu cevabı verdi: “Bu aşıların sonuçta bir değeri var. Bu aşıları üreten geri planda firmalar var. Dolayısıyla bu anlamda herkesin farklı bir stratejisi olabilir. Biz vatandaşımıza, özellikle güvendiğimiz ve etkinliğini bildiğimiz aşıyı daha çok tercih etmek zorundayız. Bunu bilebilecek, bu konuyla ilgili yaklaşımı ve bilgilendirmeyi yapabilecek olan da zaten Bilim Kurulumuz olacak. Dolayısıyla, Bilim Kurulu’nun kendisi için istediğini, önerdiğini, tabii ki vatandaşımız için de istemiş olacağız ve gereğini yapacağız.”
TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut ise “Çin'de iki grup var; bu iki grupta da herhangi önemli, kayda değer kötü sonuç henüz gözlenmedi. Bilimsel makale olarak yayımlanmadı. Biz bilim insanları olarak istatistiklere bakarız. Binde bir ya da binde bir buçuk komplikasyon görüldü ve bu ölümse o aşının hiç uygulanmayacağı anlamına geliyor. Ama ateş yükseldi, baş ağrısı oldu, aşı yapılan yerde kızarıklık oldu, bunlar kabul edilebilir komplikasyonlardır. Aşılarda olur. Bir hastalık değildir çünkü aşının çalıştığını gösteren bulgulardır” dedi. (Bu konuda BBC Türkçe servisinde yayınlanan şu kapsamlı habere bakılabilir)
Aşı meselesinde açıklamalar bu yönde olsa da şüphe bulutları dağılmış değil. Tabii bir diğer mesele de bu aşının nasıl dağıtılacağı, kolaylıkla bulunup bulunmayacağı… Bekleyip göreceğiz.