Biden dönemi: ABD ve dünyayı ne bekliyor?

Joe Biden döneminde, Obama benzeri bir dış siyaset görebiliriz. Paris İklim Antlaşması’na geri dönüş, İran’la ilişkilerin yeniden kurulması, AB ile buzların erimesi, Ortadoğu ve Asya’da daha aktif bir dış politika, Çin’e ve Rusya’ya daha güçlü direnen bir ABD ortaya çıkabilir.

Seçimlerin bir hafta sonrasında Joe Biden’in yeni başkan olmasına kesin gözüyle bakılıyor. Birkaç kritik eyalette oyların sayımı henüz bitmedi. Örneğin, Georgia eyaletinde fark çok yakın olduğu için yasa gereği oylar yeniden sayılacak. Fakat aradaki fark 12.600 civarında ve yeniden sayımın tarihsel tecrübeye göre etkisi en fazla  +/- 500 oy civarında. Yani Biden beklenmedik bir şekilde Güney eyaletlerinden Georgia’yı bile almak üzere. Kazanması için tek başına yeterli olan Pennsylvania’yı da kesin almış görünen Biden, kendisine yeterli olandan daha fazla delege sayısına ulaştı. 

Yabancı ülke başkanları, Trump’a yakın bilinen Boris Johnson ve Benjamin Netanyahu dahil olmak üzere Biden’i tebrik ettiler. Tüm medya kuruluşları Biden’a “seçilmiş başkan” olarak hitap ediyor. Buna rağmen Başkan Trump ve bazı destekçileri sonucu kabul etmeye razı ve hazır değiller. Mahkemelerde dava üstüne dava açarak yolsuzluk iddialarında bulunuyorlar. Fakat seçim sonuçlarını değiştirecek kadar yanlış veya sahte oy kullanılmadığı için, delil yetersizliği gerekçesiyle, mahkemeler bu iddiaları reddediyorlar. Buna rağmen sürekli yeni davalar açılıyor. Konu sonunda Yüksek Mahkeme’nin kararına kalacak gibi görünüyor. Yüksek Mahkeme’nin vereceği kararı ise bugünden kestirmek kolay değil. 

Tarihi rekor
ABD tarihinin en yüksek katılımlı başkanlık seçimi gerçekleşti. Biden 75 milyondan fazla oy alarak bir başka rekora imza attı. Öte yandan Trump da aldığı 71 milyon oy ile tarihte ikinci en çok oyu alan başkan adayı oldu. Bu da ayrıca düşündürücü. Trump’ın sonuçlara bu kadar direnmesinin ardında da bu yüksek oy oranı önemli bir motivasyon olarak işlev görüyor. Trump’ın bu kadar yüksek oy oranına ulaşmasının ilk nedeni, 2018’de kendisine tam destek veren Evanjelist Hıristiyan oylarını tekrar ve hiç fire vermeden almış olması. Ayrıca Küba, Venezüela gibi sosyalist ülkelerden gelen Latin göçmenlerin oylarını da büyük ölçüde Trump aldı. Protesto gösterilerinden, yağmalardan ürken seçmenler de Trump’a oy verdi.

Anlaşılması zor olan, Trump’ın Afro-Amerikan kökenli kadınlardan aldığı oy oranını yüzde 4’ten yüzde 8’e çıkarmış olması. Siyah erkeklerde ise bu oran yüzde 13’ten 18’e çıktı. Kamala Harris’in ilk siyah kadın başkan yardımcısı adayı olması, ırkçı polis şiddeti, Biden’a desteğin yüksek olacağına işaret ediyordu. Ancak böyle olmadı. Pandemi öncesi ekonominin iyi gidiyor olması, azınlıkların işsizlik oranında yaşanan düşüş, Trump’ın oylarına olumlu yansıdı. Her şeye rağmen Biden seçimi kazandı. Bunda en önemli etken katılımın çok yüksek olmasıydı. 

Yeni dönem
20 Ocak 2021’de başkanlığı devralması beklenen Biden’ın önünde zor bir süreç var. Trump, gelenekleri yıkarak, kazandığı varsayılan ‘yeni başkan’a geçiş dönemi için verilen maddi desteği durdurdu. Örneğin, 2000 yılında tartışmalı geçen Bush-Al Gore seçiminde Yüksek Mahkeme nihai kararını verene kadar, dönemin başkanı Clinton, Bush ekibinin geçiş dönemi kadrosuna devlet desteğini kesmedi. Ayrıca başkana sunulan istihbarat raporları her iki adaya da sunulmuştu. Trump ise bunun tersini yaptı. Biden’ın ekibinde dışişleri tecrübesi olan, Anthony Blinken, Jake Sullivan gibi deneyimli uzmanların olması bunu bir ölçüde telafi ediyor. 

Asıl sorun, ABD anayasasına göre çok detaylı ve her aşamada zorluk çıkartmak için fırsatlar sunan bir delege tayin ve tescil süreci. Bu, Ocak 2021 başlarına kadar devam edebilir. Cumhuriyetçiler Trump’ın arkasında kenetlenirlerse ABD’yi yine küresel arenada küçük düşürecek krizler yaşanabilir. Buna rağmen eninde sonunda Biden 20 Ocak 2021’de yeni başkan olarak yemin edecektir. 

Dünyayı ne bekliyor?
Biden döneminde, Obama benzeri bir dış siyaset görebiliriz. Paris İklim Antlaşması’na geri dönüş, İran’la ilişkilerin yeniden kurulması, AB ile buzların erimesi, Ortadoğu ve Asya’da daha aktif bir dış politika, Çin’e ve Rusya’ya daha güçlü direnen bir ABD ortaya çıkabilir. Fakat Biden’ın Obama olmadığını unutmayalım. Obama çok yetenekli, zeki ve iyi eğitimli olmasına rağmen, seçildiğinde özellikle diplomaside tecrübesi zayıf bir senatördü. Biden ise 1973’ten bu yana senatör. Ayrıca başkan yardımcılığı gibi bir tecrübeye de sahip. Biden, halen ABD’nin en tecrübeli siyasetçilerinden birisi olarak görülüyor. Obama daha çok danışmanlarına güvenirken, Biden kendi çizgisini kendisi belirleyebilir. Her ne kadar Biden ve Harris göreve geldiklerinde, Koronavirüs mücadelesi ve ekonomi gibi iç sorunlara öncelik verecek olsalar da dış politikada da büyük bir değişim beklenebilir. Örneğin, Biden’ın Obama’dan farklı olarak İran’la teke tek değil, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ı da katarak görüşmesi bekleniyor. 

Türkiye’yle ilişkiler
Obama’dan daha muhafazakâr ama Trump’tan daha aktif dış politika izleyecek olan Biden, Türkiye ile  ilişkilerinde Trump’tan daha sert davranabilir. Örneğin, Ermeni Soykırımı’nı tanıma sözünü tutabilir. Bu,  bir süre için ilişkilerde soğukluk yaratsa da iki tarafın da çıkarları doğrultusunda ilişkiler kopma noktasına gelmez. Sonuçta, ABD, Türkiye ile müttefikliğini göz ardı etmez. 

Biden, Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinde daha aktif rol alabilir. Kısa süre önce Trump’a Azerbaycan’a verilen askeri desteği durdurma çağrısı yapan Biden, son gelişmelerden sonra Rusya’nın Kafkasya’da sahaya tümüyle hakim olmasına karşı bir tepki gösterebilir. 

78 yaşındaki Biden, ABD’nin en yaşlı başkanı olacak. Ancak yanında da Demokrat Parti’nin ilerici kanadını temsil eden Kamala Harris var. Harris, ABD’nin ilk kadın ve ilk siyah başkan yardımcısı olacak. Biden-Harris ikilisi, tam ortadan ikiye bölünmüş bir ülkeyi yeniden birleştirmek için çaba göstermek zorundalar. Kongre de ikiye bölünmüş durumda. Seçimin hemen sonrasında Temsilciler Meclisi’ndeki çoğunluğu zayıflamış olan Demokratlar gergin ve tartışmalı bir toplantı yaptılar. Çevre koruma yasaları ve sağlık hizmetlerinin kamulaştırılması ılımlı Demokratlardan destek bulmayacaktır. Cumhuriyetçiler büyük olasılıkla Senato’daki çoğunluğu koruyacaklar. Bu durum, borsaların sevdiği, ‘bölünmüş devlet yönetimi’nin yani başkanın ve Senato’nun başka partilerden olması tablosunun  süreceğini gösteriyor. Uzlaşma gerektiren bir siyasi ortam, iyimser ve müşfik kişiliğiyle tanınan, Senato’da önemli bir tecrübesi olan Biden’ı bu dönem için en uygun başkan olarak ön plana çıkarıyor. 



Kategoriler

Güncel


Yazar Hakkında