LEVON BAĞIŞ

Levon Bağış

OBUR

Lübnan şarabı

Oysa Lübnan inatla yaşamayı, hem de iyi yaşamayı seçenlerin de ülkesi.

Barış istemiyorsa felek, işte savaş; 
İster serseri deyin bana, ister ayyaş; 
İşte şarap, duruyor ortada, kıpkızıl; 
İçmeyen taşa çalsın başını, işte taş! 
Ömer Hayyam (çev. Selahattin Eyüboğlu)

Bir zamanlar, sınırlar kapatılmamış, şehirler yerle bir olmamışken taksiyle Halep’e gitmişliğim vardır. Şahane çarşısı, Ermeni mahallesi ve yediğim olağanüstü yemekler aklımdadır hâlâ. Sonra Halep’te taş taş üstünde kalmadı. Bu hafta yaşanan patlamayla, çok sevdiğim bir şehir daha mahvoldu. Zaten hayatın yıllardır çok zor olduğu bir coğrafyada yine acılar yaşanması ve bu coğrafyanın sadece ölümle, acıyla anılması çok üzücü. 

Oysa Lübnan inatla yaşamayı, hem de iyi yaşamayı seçenlerin de ülkesi.

1930 yılında, adı geçtiğinde herkesin aklına terör, uyuşturucu kaçakçılığı, savaş falan gelse de belki de dünyanın en güzel yerlerinden biri olan Bekaa Vadisi’nde kurulmuş bir şaraphane var; Chateau Musar. 
Deniz seviyesinden 1000 metre yükseklikte yer alan Bekaa Vadisi, uzun ve kuru yazları, yağışlı kışları ve toprak yapısıyla, en kaliteli şarapların hammaddesi olarak kullanılan üzüm türleri için uygun bir ortam oluşturuyor. 

Chateau Musar’ın kurucusu Gaston Hocar ve oğulları Serge ve Roland, 1980’lerde yaşanan acımasız iç savaş sırasında gösterdikleri dirençle, dünyanın gözünde efsanevi bir statü kazanmışlar. Savaş sırasında, bazen ateş altında, bağın bakımıyla ilgilenmiş, üzümlerini hasat etmişler. Hatta, üzümleri bağdan imalathaneye götürürlerken cepheden geçirmek zorunda kaldıkları bile olmuş. 

Yalnızca 20-30 kilometre güneyinde bulunan Beyrut’un yıkılmasına rağmen, Chateau Musar ayakta kalmayı başarmış. Savaş devam ederken, 1979 Bristol Şarap Fuarı’nda, dönemin önde gelen şarap uzmanları tarafından ‘yılın keşfi’ olarak lanse edilmiş. Birkaç sene sonra da dünyanın en önemli şarap dergilerinden Decanter, hâlâ devam ettirdiği ‘Yılın Şarap Kişisi’ ödülünü ilk olarak Serge Hocar’a vermiş.

Chateau Musar o tarihten beri, kalitesinden ödün vermeden üretime devam ediyor. Güneşte olgunlaşmaya bırakılmış şarap sıraları, artık Bekaa’da alışıldık bir görüntü. Şii gerilla grubu Hizbullah’ın kalesinin yakınlarında köy lokantaları açılıyor, şarap ve üzüm tadım turları düzenleniyor. Vadi çehre değiştiriyor. 

Lübnan şarapçılığı dünya endüstrisi içinde okyanusta bir damla gibi kalsa da, ülkede üretim hızla artıyor. Bölgedeki karışıklıklar devam ediyor ama Chateau Musar, üretme ve ‘normal’ ile bağını kopartmama konusunda ısrarlı.
Chateau Musar’ı bu kadar efsanevi hâle getiren Serge Hocar, birkaç yıl önce vefat etti – tarafı olmadığı bir savaşın gerçek kazananı olarak... Hamasi sözlerle yaratılmış, propaganda işi, çakma kutsallar yerine, Fenikelilerden bugüne süren 6000 yıllık bir mirası, yeryüzünün gerçek ‘kutsal’ emanetlerinden biri olan Lübnan Şarabını kurtardı. 

Yıkmak yerine üretmeyi seçenlere selam olsun...