Yolu ve sözü çok da dolandırmaya gerek yok. Her zaman söylüyoruz. Bu kaostan seçim ile çıkılır. Yok, toplumumuzdaki kimi etkili isimler vakıf seçimlerinde oy verecek olan Ermeni halkına güvenmediği için bu seçimler yapılmıyorsa, bu çıkmaz sokaklarda çok dolanırız.
Türkiye Ermeni toplumu yine hareketli günler yaşıyor. Bu hareketliliğin merkezileştiği alan ise vakıf yönetimleri ve seçimleri...
Vakıf seçimleri hala yapılamıyor, bilindiği gibi. Neden yapılamadığı görünüşte bir muamma. Yakın zamana kadar toplumumuzun yetkili mercileri tarafından deniyordu ki, “Bazı vakıflar yeni sistem için Ankara’ya farklı teklifler sundu, idarenin kafası karıştı, o yüzden yapılamıyor”
Bu versiyon bir dönem kabul edildi ancak bunun altından çok sular ve yıllar geçti. İdare tarafından son verilen mesajlarda ise “Yönetmelik hazır, Beştepe’nin onayı bekleniyor” deniyor.
Ancak görünen manzara o ki durum pek de öyle değil. Bunu elbette kanıtlayamam ancak benim anladığım kadarıyla vakıflarımızda etkili konumda olan ve Ankara’da yüksek makamlarla diyalog içinde olan bazı isimler bu seçim işini epey ağırdan alıyor, kimi hesaplarla. Ve süreç uzadıkça merkezkaç kuvvetler de devreye giriyor.
Önceki hafta Beyoğlu Üç Horan Kilisesi yönetimi için bazı hamleler yapıldı, Vakıflar Genel Müdürlüğü nezdinde... Hatırlanacaktır önce Üç Horan yönetiminin seçimler yapılana kadar Surp Pırgiç’e devredilmesi önerilmiş, bu teklif tartışma yaratınca da “Beş Geleneksel Kurum” (Hink Hasdadutyun) formülü Patrik Maşalyan tarafından VGM’ye sunulmuştu.
Manzara öyleydi ki VGM de bu teklifi benimsemiştir. Zaten Üç Horan Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı da konuyu görüşmek üzere Ankara’ya VGM’ye davet edildi.
Görüşmeden şimdilik bir sonuç çıkmış değil. Yaklaşık iki haftadır bir sonuç çıkmamasını neye bağlamak gerekir, bilemiyorum. Belki de fikir olarak kamuoyunda kimi kesimlerce mantıklı bulunan bu formülün de hukuki sakıncaları vardır.
Üç Horan için bekleyiş sürerken bu sefer de Büyükdere ve Ortaköy atamaları geldi. İki kilisenin yönetim kuruluna, yönetim kurulu başkanlarının akrabalarının atanması doğal olarak tepki ve tartışma yarattı.
Ruhani Meclis de son toplantısında bu konuyu gündemine aldı ve bu atamalarla ilgili olarak şu ifadeyi kullandı:
“Ruhani Meclisimiz de cemaatimizin kaygılarını taşımakta olup bu hassasiyetleri ilgili mercilere iletmiştir. Devletimizin denetimine tabi Vakıflarımızın idare şeklinde ortaya çıkan aksaklıklar, gerekli mercilerin dikkatinde olup konunun en acil şekilde çözüme ulaştırılması yönünde çalışmalar yapılıyor olduğundan...”
Doğrusu burada tablo biraz karmaşıklaşmakta. Bu atamalar Vakıflar uhdesinde yapıldığına göre ilgili merciler de muhtemelen Vakıflar Genel Müdürlüğü oluyor. Peki VGM böylesi hassasiyetlerden haberdar değil mi?
Zira biliyoruz ki eski adıyla VADİP yeni adıyla ERVAB (Ermeni Vakıflar Birliği) Başkanı Bedros Şirinoğlu da bu atamalara (hemen seçim yapılsın diye değil elbette) pek taraftar değildi. Ve açıkça biliyoruz ki Patrik Maşalyan da bu atama sürecine karşıydı, hala da karşı.
Ancak Beyoğlu Üç Horan da kendi açısından atamalar talep etmişti. Görünen o ki VGM Üç Horan’ın atamalarını kabul etmedi ama ERVAB ve Patriklik makamının “Beş Geleneksel Kurum” formülü de henüz işlemedi.
Tüm bu tablonun ortasında Büyükdere Kilisesi yönetimi de Vakıflar Bölge Müdürlüğü le yaptığı bir yazışmayı kamuoyu ile paylaştı. Buna göre Büyükdere, Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne “ERVAB adında resmi bir kurum var mı?” diye sormuş, Bölge Müdürlüğü de “Kayıtlarımızda böyle bir bilgi yok” yanıtı vermiş. Bu yazışmanın ERVAB’ın hükmi şahsiyeti açısından ne anlam taşıdığı konusunda hüküm vermek zor zira zaten VADİP’in de bir resmiyeti yoktu hatta Patrikhane’nin de hala tüzel bir kişiliği yok.
Merkezkaç eğilimlerden kastımız da bu zaten. Ermeni toplumunun otoriteleri, yani her ne kadar tartışmalı bir seçim süreci yaşanmış olsa da toplumun oylarıyla seçilen Patriği ve idareye en yakın vakfının başkanı ile, kimi vakıf yöneticileri arasında çözülmez bir uzlaşmazlık görüntüsü var.
Bu uzlaşmazlık, görüntünün de ötesinde artık gizlenemez bir olgu halini aldı. Bunu çözmek için kapalı kapılar ardından çok sayıda girişim, pazarlık olduğunu tahmin edebiliyoruz.
Öyle sanıyorum ki Patrik Maşalyan da otoritesini zedeleyen bu tablodan hiç de memnun değildir. Ancak yolu ve sözü çok da dolandırmaya gerek yok. Her zaman söylüyoruz. Bu kaostan seçim ile çıkılır. Yok, toplumumuzdaki kimi etkili isimler vakıf seçimlerinde oy verecek olan Ermeni halkına güvenmediği için bu seçimler yapılmıyorsa, bu çıkmaz sokaklarda çok dolanırız.
Bir an önce seçimin niçin yapılamadığı açıklanmalı ve seçimlerin hızla yapılabilmesi için hayati adımlar atılmalıdır. Tabii Patrik seçimlerindeki gibi, seçmen iradesine ket vuran yönetmelikler olmadan.