Salgın sonrası için çözüm önerisi: ‘Evrensel Temel Gelir’

Araştırmacı Giray Kömürcü’nün ‘Nasıl Bir Gelecek?’ kitabı Aganta Kitap’tan çıktı. Kitap, Koronavirüs salgınından kısa süre önce çıkmış olsa da salgınla birlikte gündemin ön sıralarına tırmanan pek çok soruna dikkat çekiyor. Bu nedenle Giray Kömürcü’yle ‘salgın sonrası’nı konuştuk.

Kitabınızın ana konularından biri küreselleşme olgusu. İki görüş var: Birincisi salgın sonrası küreselleşmenin daha etkinleşeceği ve yaygınlaşacağı yönünde. İkinci görüş ise salgın sonrasında ulus devletlerin içe kapanacağı ve küreselleşmenin geri çekileceği yönünde. Siz hangi görüşe daha yakınsınız?

Salgının başladığı ilk andan itibaren küreselleşmenin daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir darbe yediğine şahit oluyoruz. Sınırların kapatılması, uçuşların durması, ticaretin önemli ölçüde aksaması küreselleşmenin geleceğini de tartışılır hale getirdi. Bu süreçte ülkelerin yaptığı açıklamaların geleceğe dair önemli ipuçları verdiğini düşünüyorum. İlk olarak ucuz iş gücünden faydalanmak üzere Çin’in bir üretim üssü haline gelmesine destek olan Batılı ülkelerin, tedarik zincirinde yaşanan aksamaların kendi ekonomilerini de etkilediğini görüp bu durumdan duydukları pişmanlığı dile getirdiğini görüyoruz. Dolayısıyla gelecekte pek çok ülkenin özellikle kritik ihtiyaçlarının hiç değilse bir bölümünü kendi topraklarına üretmeye yöneldiklerine şahit olabiliriz. Bunun yanında ABD başta birçok ülkeden yükselen virüsün Çin tarafından geliştirilip yayılmış olabileceği iddialarıyla Çin’in virüsün ABD ordusu tarafından ülkeye sokulduğu iddiası da ülkelerin birbirine olan güvensizliğini ortaya koyuyor. Virüs öncesi dünyanın ana gündemlerinden birini oluşturan ticaret savaşlarını da göz önüne aldığımızda dünya ticaretinin olumsuz yönde etkileneceğini tahmin edebiliriz. Bir yandan da AB’nin bile çatırdadığını görüyoruz. İtalya ve İspanya’dan AB’nin salgın sırasında yeterince yardım etmediği gerekçesiyle yükselen öfke, AB bayraklarının yakılmasına kadar vardı. Tüm bu olayları göz önüne aldığımızda ulus devletlerinin biraz daha içe kapanıp kendi kendine yetme yönünde adımlar atmaları şaşırtıcı olmayacaktır. 

Korona benzeri bir salgınla ilgili senaryoların yaklaşık 20 yıldır önemli ve saygın kurumlar ve kişiler tarafından dile getirildiğini biliyoruz. Bu tür senaryoların yıllardır dile getiriliyor olmasını bilimsel anlamda nasıl değerlendirebiliriz? Ayrıca bu konudaki komplo teorileri hakkında ne düşünüyorsunuz?
İnsanlık tarihine baktığımızda doğal yollarla ortaya çıkan salgınların binlerce yıldır yaşamımızın bir parçası olduğunu görüyoruz. Son dönemlerde ise ‘SARS’, ‘MERS’, ‘Ebola’ gibi virüs salgınlarının dünyayı kısa süreli de olsa paniğe sevk ettiğine şahit olduk. Yine ‘Deli Dana’ ve ‘Kuş Gribi’ gibi hastalıklar hayvanlarda ortaya çıkmış olsa da insanları da tehdit eder nitelikteydi. Diğer yanda da süregelen savaşlarda nadir de olsa kullanılan biyolojik silahlar dikkatleri bu yöne çeken bir diğer olgu. Bazı devletlerin yasadışı olarak biyolojik silahlara sahip olduğu, hatta halen geliştirmeye çalışıyor oldukları iddiaları da tabii ki medyada kendine sık sık yer bulan salgın senaryolarını besler nitelikte. Ara ara dünyayı meşgul eden bu salgınlar ve biyolojik savaş riskinin daha tehlikeli senaryoları da gündeme getirmesini doğal karşılıyorum. Korona özelinde bakarsak da ‘Science’ gibi saygın bilimsel dergilerde yayınlanan araştırmaların virüsün insan marifetiyle yaratıldığı iddialarını desteklemediğini görüyoruz. Şahsen ben de hemen her gün farklı konularda karşımıza çıkan komplo teorilerinin çok az bir bölümünün gerçekle bağdaştığını düşünüyor ve pek prim vermemeyi tercih ediyorum. 

Kitabınızda tıp teknolojisi ve buna bağlı olarak sağlık alanında dünyada yaşanan gelişmelere dikkat çekiyorsunuz. Korona salgını karşısında bu alanda önümüzdeki dönemde ne tür gelişmeler yaşanabilir?
Sağlık sektörü sürekli kendini geliştirmeyi başaran bir sektör. Yeni geliştirilen teşhis ve tedavi metotları sayesinde uzayan ve kalitesi artan ömürler bunun bir yansıması. Son dönemde yapay zekâ da bu alanda kendine geniş bir kullanım alanı bulmuş durumda. Gerek ilaç, gerekse aşı geliştirme çalışmaları da bu alanlardan ikisi. Koronavirüs salgını bu alanlarda şimdiden hızlı bir çalışmayı tetiklemiş durumda. Salgın bittikten sonra da bu konuda çalışan laboratuvarlara ayrılacak araştırma geliştirme bütçelerinin artmasını bekleyebiliriz. Moleküler düzeyde yürütülen ve yoğun işlem gücü gerektiren bu araştırmaların yapay zekâ ve daha güçlü süper bilgisayarların da devreye alınmasıyla hızlanmasını, bu sayede de insanlığın bir sonraki olası salgına daha hazırlıklı yakalanmasını umabiliriz. Keza yine bu araştırmalar sayesinde henüz tedavisi bulunamamış rahatsızlıklar konusunda ilerleme kaydetmemiz de kuvvetle muhtemel.

Giray Kömürcü

Kitabınızda küresel işsizlik sorununa karşı ‘Evrensel Temel Gelir’ uygulamasını savunuyorsunuz. Koronavirüs salgını sonrasında bu uygulamanın gerekliliği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Koronavirüs salgını maalesef tüm ülkelerde çok ciddi boyutta işsizliğe sebep olmuş durumda. ABD’de işsizlik sigortasına başvuranların sayısı 22 milyonu geçti. Büyük Buhran sırasında bile yüzde 10’u geçmeyen işsizliğin yüzde 20’yi bulabileceği tahminler arasında. 2008 krizinden edindiğimiz tecrübe bu süreçte yaşanan iş kayıplarının telafisinin uzun yıllar alacağını söylüyor. Ayrıca işsizlik hepimizin bildiği gibi bu virüsle ortaya çıkmış bir olgu da değil. Kapitalizmin bir türlü çözemediği, hatta çözümün yanına bile yaklaşamadığı bir yara. Son dönemde otomasyon ve yapay zekânın her alanda kendini göstermesi ile birlikte iş gücü ihtiyacının da düştüğünü, yeni yaratılan işlerin sayıca kaybolan işlerin yerini almakta zorlandığını görüyoruz. Tüm bunlar göz önüne alındığında gelecekte tam istihdama ulaşmayı bir kenara bırakalım, işsizliği kabul edilebilir seviyelere indirmek bile çok daha zor olacaktır. Tüm insanlara temel insani ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bir gelir sağlamak anlamına gelen Evrensel Temel Gelir bu şartlar altında daha da önem kazanan bir kavram. İspanya’nın Koronavirüs salgını sonrasında Evrensel Temel Gelir uygulamasına geçeceğini açıklaması da ilerleyen dönemlerde bu kavramla çok daha sık karşılaşacağımızın bir göstergesi. Dünyaya gelen tüm insanların doğal kaynaklar üzerinde hak sahibi olduğunu ve en azından temel ihtiyaçlarının karşılanmasını hak ettiğini düşünen biri olarak ben de bu uygulamanın devreye alınması gerektiğine inanıyorum.


Giray Kömürcü kimdir?

1982 doğumlu olan Giray Kömürcü, 2005’te Sabancı Üniversitesi Mikroelektronik Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. Aynı alandaki doktora çalışmalarını 2014’te Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamlayan Kömürcü, halen TÜBİTAK-BİLGEM-YİTAL’de tümdevre tasarım sorumlusu olarak çalışıyor. 

Kategoriler

Güncel


Yazar Hakkında

1967 İstanbul doğumlu. Agos yazı işleri müdürü ve kitap eki Kirk'in editörü; güncel politika, dini akımlar, tarihle ilgili güncel tartışmalar ve yeni çıkan kitaplar hakkında haberler yapıyor.