Sanasaryan Han niçin Ermeni toplumuna geri verilmiyor? İhale için neden Anayasa Mahkemesi’nin kararı beklenmiyor? Bu konuda kapalı kapılar arkasında alınmış kararlar, yapılan pazarlıklar mı var? Patrikhane’nin bu konudaki açıklaması-itirazı resmî makamlarca neden görmezden gelindi? Milletvekillerinin verdikleri soru önergelerine niçin yanıt verilmiyor?
Ermeni toplumunu yakından ilgilendiren iki konuda bazı gelişmeler oluyor ve yetkililerden pek ses çıkmıyor. İlki, Diyarbakır Suriçi’nde yaşananlar. Geçen haftaki Agos’ta da yer vermiştik; Diyarbakır Mimarlar Odası ve bir grup sivil toplum kuruluşu uzun bir mücadeleden sonra Sur bölgesinin giriş-çıkışa kapalı bölgesine girdiler ve gördüklerini bir rapor haline getirip kamuoyuyla paylaştılar. Çok sayıda çarpıcı tespit var. Bunlardan en önemli olanlar arasında Ermeni ve Keldani kiliselerinin olduğu sokağın caddeye dönüştürülmüş, her iki kilisenin avlu duvarlarının yok olmuş ve Surp Giragos Ermeni Kilisesi’nin dükkânlarının yıkılmış olması da var. Raporda dikkat çekici bir unsur daha yer alıyor: Giriş-çıkışın yasak olduğu bölgedeki tarihî yapılar definecilerin kazılarına maruz kalmış ve tahrip edilmiş.
Bütün bu bulgular çok çarpıcı; giriş-çıkışın yasak olduğu bölgede define kazısı yapılmış olması daha da iç acıtıcı. İnsanın aklına ister istemez şu soru geliyor: Kiliselerdeki bu define kazıları güvenlik güçlerinin gözetiminde mi yapıldı?
HDP milletvekili Tuma Çelik bu gelişmelerle ilgili olarak üç bakanın da yanıtlaması talebiyle soru önergeleri verdi. Bakalım bu önergelere nasıl yanıtlar gelecek.
Öte yandan, uzun süredir, bölgeden, Diyarbakır’da özellikle Surp Giragos Kilisesi’nin tahrip edildiği yönünde bilgiler alıyor ve bunu okurlarımızla paylaşıyorduk. Söz konusu raporla, tüm bu haberler bir kez daha doğrulanmış oldu. Evet, Surp Giragos’un restorasyonuna başlanmış durumda ancak devlet gözetiminde yapıldığı belli olan bu tahribatla ilgili sorulara bir yanıt beklemek de hakkımız ve bunun sorumlularının ortaya çıkarılması gerekiyor. Yoksa tüm o “Hakları veriyoruz, gerekenleri yapıyoruz” sözleri bir kez daha havada kalmış olacak.
Bir diğer önemli gelişme de, Sirkeci’deki Sanasaryan Han’la ilgili. Bu konuyu da gündemde tutmaya çalışıyoruz, zira han, Ermeni toplumunun el konan en önemli mülklerinden biri. Gelirlerinin Ermeni öğrencilerin yararına kullanılması şartıyla vakfedilmişti, Mıgirdiç Sanasaryan tarafından. Ancak daha sonra el kondu. Yargı kararlarına karşı yürüyen hukuki süreç ve Ermeni toplumundan gelen itirazlar hiçe sayılarak, VGM tarafından, basına kapalı bir ihale yapıldı ve han kiralandı. Bu, mülkiyet haklarına saygılı bir tutum değil. Ancak itirazlara ve soru önergelerine resmî makamlar tarafından herhangi bir yanıt da verilmiş değil. Dolayısıyla bu durum da önümüze yepyeni bir tablo koyuyor.
Sanasaryan Han niçin Ermeni toplumuna geri verilmiyor? İhale için neden Anayasa Mahkemesi’nin kararı beklenmiyor? Bu konuda kapalı kapılar arkasında alınmış kararlar, yapılan pazarlıklar mı var? Patrikhane’nin bu konudaki açıklaması-itirazı resmî makamlarca neden görmezden gelindi? Milletvekillerinin verdikleri soru önergelerine niçin yanıt verilmiyor?
AKP iktidarı uzun süredir böyle konularda atılım içinde olunduğunu, bundan önceki iktidar dönemlerinde görülmemiş adımların atıldığını söylüyor. Birçok vakıf başkanımız ve Patrik Maşalyan da bu görüşü paylaşıyor.
Evet, bazı adımlar atıldı, bazı mülkler geri alındı ancak Sanasaryan –ve Suriçi– konusundaki bu tutum manzaranın pek de göründüğü gibi olmadığını gösteriyor.
Çok açık ki bu konularda daha fazla şeffaflığa ve Ermeni toplumunda yönetici konumunda olanların daha yoğun çabalarına ihtiyaç var.
Not: Bu yazı kaleme alındıktan sonra Van’da meydana gelen çığ felaketi haberleriyle karşılaştık. Son gelen bilgilere göre ilk çığda beş, ikinci çığda 33 olmak üzere toplam 38 kişi hayatını kaybetti. Ölenlere rahmet, yaralılara acil şifa diliyoruz.