Ulaştırma Bakanlığı sosyal medyaya müdahalenin söz konusu olmadığını söylese de müdahalenin gerekçesini nefret söylemi olması üzerine tartışma sürüyor. Alternatif Bilişim Derneği nefret söyleminin teknik bir sorun olmadığına vurgu yaparak, 'Nefreti önlemek istiyorsak barış için çaba göstermeliyiz. İnsanların dil, din, ırk, mezhep, cinsiyet vb. aidiyetleri nedeniyle ayrımcılığa uğramayacakları bir toplum yaratmak için çabalamalıyız' dedi.
Alternatif Bilişim Derneği, Facebook ve Twitter gibi sosyal paylaşım ağlarına anlık müdahale edilmesiyle ilgili bir çalışma yapıldığı haberlerinin çıkması üzerine açıklama yaparak gerekçe gösterilen nefret söyleminin teknik bir olgu olmadığına dikkat çekti.
Sosyal medya sitelerine müdahale edileceği yönündeki haberde, Gaziantep'teki saldırının ardından sosyal medya sitelerinde yükselen nefret söyleminin müdahale için gerekçe olarak gösterildiği bildirilmişti.
Alternatif Bilişim Derneği açıklamasında, 'Yakın zamanlarda sosyal medya ortamlarında artan ayrımcı, saldırgan ve nefret söylemi içeren kullanıcı türevli içeriklerin asıl nedeni veya kökeni, bizatihi gündelik yaşamdaki siyasetin ve kültürün hoşgörüsüz ve ayrımcı dilidir' diyerek bu sorunların öncelikle gündelik hayatta çözülmesi gerektiğine işaret etti.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile Bilgi Teknolojileri ve Kurumu bünyesinde yürütüldüğü belirtilen çalışma için bakanlık haberlerin basına yansımasının ardından bir açıklama yaparak, sosyal medya sitelerine herhangi bir şekilde sansür uygulamalarının söz konusu olmadığını söylemişti. Açıklamada, 'Bakanlık bünyesinde sosyal medya sitelerine müdahale edilmesine yönelik herhangi bir çalışma yapılmamaktadır. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından sosyal medya sitelerine herhangi bir şekilde sansür uygulanması söz konusu olamaz' denilmişti.
Alternatif Bilişim Derneği'nin açıklaması:
Sansürün bahanesi bu kez nefret söylemi
'Yaygın medyayı çeşitli yollarla baskı altında tutan Hükümet, halkın tepkisini en rahat dile getirebildiği sosyal medyayı sansürleme derdinde. Bu kez sansüre gerekçe son dönemde artan nefret söylemi. Kamuoyunun bildiği gibi 20 bini aşkın sitenin engellenmesinin bahanesi çocuk ve aileyi korumaktı. Çıkarılan 5651 sayılı yasa ile youtube, wordpress, blogspot, googlesites gibi sitelerin de içerisinde olduğu binlerce siteye erişim engellendi. Şimdi de nefret söylemi bahanesiyle sosyal medyanın kontrol altına alınmasının girişimi ile karşı karşıyayız.
Kamuoyuna yansıyan haberlere göre Ulaştırma Bakanlığı başta Twitter ve Facebook olmak üzere sosyal medyaya, ‘kamu güvenliğinin gerektirdiği ve zorunlu kıldığı’ durumlarda anlık ya da saatlik olarak erişimi kısıtlamayı öngörüyor.
Nefret Söylemi teknik bir sorun değildir
Yakın zamanlarda sosyal medya ortamlarında artan ayrımcı, saldırgan ve nefret söylemi içeren kullanıcı türevli içeriklerin asıl nedeni veya kökeni, bizatihi gündelik yaşamdaki siyasetin ve kültürün hoşgörüsüz ve ayrımcı dilidir. Gündelik yaşamda sorunlar çözülmediği sürece, bu sorunların sosyal medya ortamlarına yansısının ve oradan yeniden dolaşıma sokulmasının önünün “erişim engeli”, tabir-i caizse “sosyal medyanın fişinin çekilmesi” ile çözülmesi girişimi, gerçeklere perde çekmektir ve toplumsal-siyasal-kültürel ve ekonomik düzlemde “gerçek” sorun çözücülüğü yoktur.
Toplumumuzda ayrımcılığın, nefret söyleminin ve nefret linçlerinin çözümü için “barış” kültürünün tesisi gereklidir. Bunun yolu da her yaşta her düzeyde eğitimdir. Sosyal medya kullanımında farkındalık, bilinç ve “nefret söylemi”, ani parlama üretmenin nelere yola açacağının kullanıcı düzeyinde öğrenilmesi ve öğretilmesi gereklidir. Teknik çözümler ile topluma ne “barış” ne de “birlik, dirlik ve kardeşlik” gelmez. Gerçekleri örtülmüş, gizlenmiş kamusal alanda “sanal barış ve birlik-dirlik” olduğu yanılgısı içinde, Godot’u bekleriz.
Sosyal medya hükümeti rahatsız ediyor
Geleneksel medyayı siyasi ve ekonomik zorla baskı altına almayı başaran hükümet, sosyal medyanın özgürlük ortamından oldukça rahatsız. Çünkü sosyal medyada gerçekler, geleneksel medyanın yanıltıcı prizmasından kırılarak değil, doğrudan kaynağından, yurttaşların twitlerinden ulaşıyor bizlere.
Ne nefret söyleminin ne çocuk pornosunun ne de diğer risklerin çözümü sansür değildir. İnternet toplumun aynasıdır. Nefreti önlemek istiyorsak barış için çaba göstermeliyiz. İnsanların dil, din, ırk, mezhep, cinsiyet vb. aidiyetleri nedeniyle ayrımcılığa uğramayacakları bir toplum yaratmak için çabalamalıyız. Ancak o zaman İnternet'e başka görüntüler yansıyabilir.
Bu girişim tek kelimeyle devlet sansürüdür. Sorunları çözmeyecek aksine katmerleştirecektir. Tüm yurttaşları kendi medyalarına; bilgiye ve habere dolaysız ulaşma hakkına sahip çıkmaya çağırıyoruz.'