AK Parti Milletvekili İsmet Uçma, 1915’te masum Ermenilere zarar verildiği ve bunun büyük bir trajedi olduğunu söylüyor.
LİLİT GASPARYAN
AK Parti İstanbul Milletvekili İsmet Uçma, geçen Ekim’de TBMM kürsüsünden söylediği “Okullarda üç dinin kutsal kitabı da öğretilmeli” sözleriyle gündeme gelmişti. Uçma ile, basında farklı yorumlara neden olan sözlerinden yola çıkarak Türkiye ve dünyada ifade özgürlüğü, azınlık hakları konusunda konuştuk. Söz Ermenilere ve 1915’e geldiğinde, İsmet Uçma bugüne kadar hiçbir AK Parti milletvekilinde rastlamadığımız bir tutum takındı.
• Meclis’te yaptığınız bir konuşmada üç dinin kutsal kitabın da seçmeli ders olarak okullarda okutulmasını önerdiniz. Bu öneriniz basında farklı yorumlara yol açtı. Bu öneriyle neyi amaçladınız?
Bu kitaplar mukayeseli olarak okutulursa, yani Müslümanların, Hıristiyanların, Yahudilerin kutsal kitapları öğretilirse, kim neyi istiyorsa ona inanır ve bunu da bütün dünyaya örnek olarak gösterebiliriz. Bu aslında büyük bir projedir. Büyük bir kalkış için ben bunu söyledim.
Ama basın bunu modern tabiriyle “çarpıttı”. Bu projeden hareketle yeryüzünde yoksulluğu, zulmü bitirebiliriz. Kardeşliği yeniden tesis edebiliriz. Ve yeryüzünde bütün insanları kutsal metinlerin ifade ettiği gibi kardeş olarak bir araya getirebiliriz.
• Türkiye’deki din dersi kitaplarında Hıristiyanlık bir-iki sayfada anlatılıyor. Üstelik doğru da anlatılmıyor.
Çok doğru... İslam da, Yahudilik de, Hıristiyanlık da doğru anlatılmıyor. Alevilik de doğru anlatılmıyor. Bunlar masaya yatırılmalı, ciddi anlamda sorgulanmalı. Ders kitaplarının yeniden yazılması şart.
• Yeni Anayasa çalışmalarından ne tür beklentileriniz var?
Türkiye 1876’dan beri iyi kötü bir anayasa deneyimi olan bir ülke. 1921 Anayasasına bakın; İnsan haklarına aykırı hiçbir yönü yoktur. 1924, 1960 ve 1980 anayasaları ise böyle değildir. Sivil bir anayasa bu toplumda ilk defa yapılıyor. Bu büyük bir fırsat. Ama eğer devletçi tavırlarla ve herkes kendini merkeze koyarak, ötekini periferi haline sokarak bir ön tanımlamayla anayasaya başlarsa, oradan sivil bir anayasa çıkmaz. Bence anayasanın temelinde ‘kendin için istemediğini başkası için isteme’ ilkesi yatmalı. Bu bütün dinlerde de böyledir. Gerisi teferruattır. Bana göre anayasa 20 maddeyi de geçmemeli. Bu söylediğim ana maddeler olmalı. Diğerleri teferruattır. Hiç kimse insanın doğuştan getirdiği hak ve özgürlükleri kısıtlama hakkına sahip değildir. Ta ki bu özgürlükler bir baskı aracına dönüşmedikçe. Baskıya dönüştüğünde de yargı var, güvenlik kuvvetleri var. Dolayısıyla siz hem yargıç olacaksınız, hem güvenlik kuvveti olacaksınız, hem de anayasa yapıcısı olacaksınız. Böyle şey olmaz.
• Azınlıkların yeni anayasayla haklarına kavuşacaklarına inanıyor musunuz?
Tabii inanıyorum, çünkü bizim medeniyetimizin kodlarında ötekileştirmeme ve hak ettiğini verme anlayışı vardır. Adalet dediğimiz de budur. Azınlık tabiri de beni rahatsız ediyor. Hiçbir etnisiteye ve dini ayrılığa atıf yapmadan bütün kutsallar bize “Ey Ademoğulları” diyor. O zaman insanlar dediğimizde biz geneli kapsamış oluyoruz. Birisi taşa tapmak istiyorsa, taşın önündeki engeli kaldıracaksınız. Birisi sığıra tapacaksa, sığırın önündeki engeli kaldıracaksınız. Birisi kiliseye gitmek istiyorsa kilisenin önündeki engeli kaldıracaksınız.
• Dersim’de hükümetin geçmişle yüzleşme adımı atması çok önemli bir gelişmeydi. Türkiye’de ne değişti?
Türkiye’de 10 yıl içinde değişen şudur: Karanlık yapılanmalar kobra yılanı gibidir. Eğer siz bunları hoş görürseniz, bunlara anlayışla bakarsanız hedefi bittiğinde sahibine döner. Türkiye de bu tuzağa düşmüştür. Ama 2002’den bu yana AK Parti iktidarıyla durum değişti. Artık bu karanlık yapılanmaların sonu gelmiştir.
• Peki 1915 ile de yüzleşecek misiniz?
1915 büyük bir trajedidir. Bir çete olayı varsa, o çeteyle mücadele etmek gerekir. Yanlış olan, bu çeteyle mücadele etmek yerine masum halka zarar vermekti. 1915’te bu olmuştur.
Ben bunu soykırım olarak tanımlamıyorum ama tehcirde halkın sürülmesi çok büyük yanlıştır. Bu anlamda Ermeni halkından özür dilerim, hakikaten özür dilemek lazım. Silahlı çeteyle mücadele etmek ayrı bir şeydir, masum halka yönelmek ayrı bir şeydir.
• Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu 1915 ile ilgili olarak bir tarihçiler komisyonu kurulmasından söz ediyor. Sizce bu komisyon işe yarar mı?
Tarih doğrudan çözüm üretemez. Çözümü siyaset üretecektir. Ama tarih komisyonu da bize tarihsel süreçlerde yaşadıklarımızı resmedecektir. Uluslararası siyaset alanında 1915 ile ilgili bir mutabakata ulaşılması gerekiyor diye düşünüyorum.
• Türkiye’nin dış politikası yeni Osmanlıcılık olarak değerlendiriliyor, buna katılıyor musunuz?
Hayır, biz isteseler de yeni Osmanlıcı olmayız. Çünkü bizim politikalarımız Osmanlı’nınkilerden daha iyi. Daha özgürlükçü ve gelişmeye açık politikalardan yanayız.