Belki de Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve seküler Baas rejiminin en büyük silahı, rejimin, inançlarına ve dinlerine bakılmaksızın tüm Suriyelilere açık olduğu imajıdır.
MIgIrdİçyan – Beyrut
van.meguerditchian@dailystar.com.lb
Belki de Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve seküler Baas rejiminin en büyük silahı, rejimin, inançlarına ve dinlerine bakılmaksızın tüm Suriyelilere açık olduğu imajıdır. Müslümanların çoğunlukta olduğu bir ülkede dini çeşitlilik ve Hıristiyan inanışının özgürlüğü, Şam rejimin elinde kalan tek barışçıl silahtı.
Fakat son zamanlarda, Suriye rejimi, bu barışçıl silahını bile kaybetmek üzere. Bu kaybın en canlı örneği, inançlar arası diyalogun güçlü savunucularından bir keşişin ülkeden gönderilmesi.
Suriyeli yetkililer, barışçıl misyonunu bırakmaya zorlamadan önce, Peder Paolo Dall’Oglio, 1600 yıllık bir manastırda yaklaşık otuz yıldır hizmet veriyordu. Katolik bir Cizvit olarak misyonu, Ortadoğu’daki farklı inançlara diyaloğu telkin etmek ve Hıristiyanlar ile Müslüman arasında sonsuz kadar sürecek bir gönül birliği inşa etmekti.
30 yıl aynı manastırda
İtalyan Cizvit Peder Dall’Oglio, 1960’larda Roma’daki Papalık Gregoryen Üniversitesi’nde karşılaştırmalı dinler ve İslam çalışmaları üzerine doktorasını vermiş. Daha sonra, Arapça öğrenmek ve Lübnan, Filistin, Suriye ve İsrail’de kullanılan Arapçaya aşina olabilmek için Ortadoğu’ya gelmiş. Ders vermek ve kendini vakfetmek için bir yer ararken, Peder’in bir arkadaşı Mar Musa Manastırı’na gitmesini önerir.
Onun inancı ve adanmışlığı tarihte büyük bir iz bıraktı. Peder, on yıllarca süren ataletinin ardından manastırı adeta yeniden canlandırdı. Manastır binasını yorulmak bilmeden restore etti ve 1982’de, Kafkaslar’dan, Afrika’dan ve Ortadoğu’dan gelen ilk Hıristiyan keşişlerine sığınak olmuş manastırın kapılarını yeniden açtı.
Şam’ın 80 km kuzeyinde- ki manastır, Süryani kasabası Nebk’in yanında bir vadide kurulmuş. Burası, 5. yüzyılda Habeş Kralı’nın oğluna ev sahipliği yapmasıyla tanınıyor. Bölgede yaşayanlara göre, bu Habeş Kralı’nın oğlu, ülkesinden kaçarak buralara gelen ve babasının tacını reddederek “Tanrı’nın Krallığı”nı arayan Habeşli Aziz Musa.
Peder Paolo, Suriye Hıristiyanları ve Müslümanları arasındaki ününü, Suriye ve İtalya hükümetleriyle işbirliği içinde canlandırdığı bu yere borçlu. 2006’da, Aziz Musa adına yaptığı inançlararası diyalog çalışmalarından ötürü, Anna Lindh Euro-Med Ödülü’nü kazandı.
Peder Paolo’yla birlikte çalışan din adamları sadece Hıristiyan değildi, Müslüman din adamları sık sık manastırı ziyaret ederdi. Manastırın kilisesinden ve camisinden yükselen dua sesleri, her gün Nebk’ten duyulurdu.
‘Ülkemiz tehlikede’
Peder Paolo, kendini siyasetten uzak tutarken, nadiren Suriye halkının uzlaşma ihtiyacı üzerine yazılar yazar ve Suriye’nin birliğinin önemini vurgulardı: “Bölünmüş Suriye ayakta kalamaz.”
Bu yılın başlarında yazdığı bir yazının başlığı ise, “Ulusal Birlik Uğruna Demokrasi Uzlaşımı”ydı. Fakat Suriye rejiminin Peder’in çalışmalarına baskısından ötürü, bu yazıya artık manastırın internet sitesinden ulaşılamıyor.
Suriye’de ayaklanmanın başladığı son 10 ayda, Peder Paolo, Suriyeli yetkililere, ülkeden gönderilmesini engellemek i-çin, siyasetle ilgilenmediğini ve kendini ruhani meselelere adamak niyetinde olduğunu defalarca açıkladı. Fakat Kasım’da yayınladığı Noel mesajı, Esad rejimi için bardağı taşıran son damla oldu, çünkü Peder, Allah’ın hükmünün rejiminkinden üstün olduğunu dillendirmişti.
Peder, haftalık Popoli Society of Jesus dergisine yazdığı yazıda, “Ülkemiz tehlikede. Bazılarımız bir tarafta, geriye kalanlar diğer tarafta. Kendimize soralım: İncil’e biat eden bir toplum olarak görevimiz nedir? Dün olduğu gibi bugün de, uyum ve uzlaşı için konuşmak değil midir?” diye belirtmişti.
Peder, Ortadoğu’da çoğulcu toplumların savunucusu olarak, Hıristiyanların rolünün, iki hasım arasında arabulucu olmak ve uzlaşıyı sağlamak olduğunu sürekli tekrarladı.
Manastırdaki altı keşişten biri olan Peder Paolo, gerçeğin çoğulcu medya ve özgürlükten doğacağına inanıyordu. Arap medyasına ve uluslararası özgür medyaya, Suriye halkının yaşadığı acıları belgelemeleri ve Suriye’deki silahlı çatışmanın bitmesine destek vermeleri için defalarca çağrı yapmıştı.
1058 yılında inşa edilen Mar Musa Manastırı’nın ilk kilisesi, Peder Paolo’nin çabaları sayesinde, kırılgan ve sonsuz anlaşmazlıkla dolu bir coğrafyanın göbeğinde, barışın sembolü haline geldi. Kudüs, Batı Şeria, bir yanıyla Beyrut ve diğer taraftan Irak’ın arasında yer alan manastır, tüm inançlar arasına döşenmiş bir köprü işlevi görüyor.
Peder Paolo, misyonuna devam etmek için Suriye’ye dönecek mi? Veya şu andaki ayaklanma, onun uyardığı bir iç savaşa dönüşecek mi? Bu soruların yanıtını zaman verecek…