1915 sayısını duyunca aklınıza ilk olarak ne geliyor? 1, 9, 1 ve 5 rakamlarının yan yana gelişmesiyle oluşmuş, sıradan bir sayıdan başka şeyler, değil mi?Yüz yıldır verdiğimiz kurbanlara adalet borcumuz var. Biz adil olmazsak, küçük çıkar çatışmaları ve garip iktidar hırsımızla kendi içimizde haksızlık yapmaya devam edersek nasıl adalet talep edebiliriz ki?
Ya da, artık sakız gibi uzayan bir davaya dair haberlerde Hrant Dink’in adı geçtiğinde ne hissediyorsunuz?
Ya Kamp Armen gasp edilmeye çalışıldığında?
Atalarınızın şehirlerini gezerken, dedenizin doğduğu topraklara uzaktan bakarken, sizden hiçbir izin kalmadığı, artık birer yıkıntıya dönmüş şehirlerde ne hissediyorsunuz?
Ya da şöyle sorayım: Neyin eksikliğini hissediyorsunuz?
Kendi adıma söyleyebilirim ki, tüm bunlar bana derin bir hukuksuzluğu, teknik lafları bir kenara bırakırsak, insanın en büyük ihtiyacı olan adaletin eksikliğini hissettiriyor.
Adaletin eksikliği hiçbir şeyin eksikliğine benzemiyor. Adalet olmayınca diğer her şey daha silik, daha anlamsız bir hale geliyor. Adaletsizliğe inanç ise, işte o çürümeyi en derinlere indiriyor. Adaletsizliğin normal olduğu yerler, yeryüzü cehennemleri. O yüzden, “yaşadığımız cehennemi cennete çevirmek”* istiyorsak adalet talep etmeliyiz.
100 senedir tarihin en akıl almaz haksızlığına uğramış bir topluluğun tek bir derdi olmalı; adalet.
Yüz yıldır verdiğimiz kurbanlara adalet borcumuz var. Biz adil olmazsak, küçük çıkar çatışmaları ve garip iktidar hırsımızla kendi içimizde haksızlık yapmaya devam edersek nasıl adalet talep edebiliriz ki?
Kişilerden, makamlardan bağımsız bir düşünce yapısına girmek zorundayız. Adı üzerinde, teamüllerimizde ‘doğal aday’ olarak görülen kişilerin patriklik makamı gibi önemli bir seçimde aday olamamalarına itiraz etmeliyiz.
Bizden önce, aynı şartları haiz olanlar itiraz etmeli. Görevi sağlıklı bir seçim yapılması olanların, adayların belirlenmesindeki sağlıksızlığa karşı çıkması gerekir.
Şaibeyi kendi içimizde yaşatmamak gibi basit ve temel bir düsturla hareket etmeliyiz. Onun için, adalet istemeliyiz. Pazarlıklara, içinde bulunduğumuz narin durumlara falan bakmadan, sadece adalet istemeliyiz.
Çünkü biliyoruz ki, kendin adaleti sağlamazsan, artık adalet talep edemezsin. Adaletsizliğin yanında taraf olanlar bir şekilde suç ortaklarına dönüşür. Suç ve kötülük bulaşıcıdır.
Adalet istemeliyiz, yoksa biz de kirleneceğiz.
*Hrant Dink’in son yazısından.