Son durumu biliyorsunuz. Güvenlik güçlerinin aşırı güç kullanmasını kınayan (ve iddiaların aksine PKK’yı asla övmeyen, adını bile anmayan) “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisi hakkında 786 akademisyene 58 ayrı mahkemede tek bir kopyala-yapıştır iddianameyle dava açılmış ve bugüne kadar 204 bilim insanı mahkum edilmişti (www.barisicinakademisyenler.net). Son AYM kararı bu kınama bildirisinin ifade özgürlüğüne girdiğine karar verdi.
Bazı “üniversite”ler bu AYM kararını hiç beğenmediler. Bildirinin ifade özgürlüğüne girmediğini, terör karşısında devleti zayıflattığını ileri sürdüler. Recep Tayyip Erdoğan Üni. gibi bazılarının rektörlüğü karşı-bildiriler yayınladı. Ağrı İbrahim Çeçen Üni., İstanbul Üni., İstanbul Medeniyet Üni. ve İstanbul Aydın Üni. gibileri de kendi personellerine yazı yollayarak karşı-bildiri yayınlamalarını bildirdi.
Son olarak Bezm-i Şabalak Üniversitesi’nin hazırladığı karşı-bildiri metni daha yayınlanmadan elime geçti. Aynen aşağıdaki gibidir.
***
Aziz Türk Milletine:
Kendilerine “akademisyen” adını veren kimi şahıslar, sanki devlet suç işleyebilirmiş gibi, “Bu suça ortak olmayacağız” başlığı altında Ocak 2016’da sözde bir “barış bildirisi” yayınlamışlardı.
Bu ihaneti de, PKK terörünü yok etmek için devletimizin her türlü çabayı sergilediği bir dönemde yapmışlardı.
Örneğin JÖH ve PÖH kuvvetleri, Ekim 2015’te etkisiz hale getirdikleri Hacı Lokman adlı teröristi boynundan iple bağlayıp zırhlı aracın ardından sürüklerken araç içinden çektikleri videoyu, teröristleri caydırmak maksadıyla internete yüklemişlerdi. İşte kendine akademisyen diyen bazı kişilerin bu sözde bildirisi, bu caydırıcı etkiyi azaltmak maksadıyla bu olayın ardından yayınlanmıştır.
Maalesef, Anayasa Mahkememiz geçtiğimiz hafta skandal bir karara imza atmış, devletimizi suçlamaya yeltenen bu varakpareyi dünyanın hiçbir yerinde olmayacak biçimde ifade özgürlüğü gibi değerlendirerek şehit ve gazilerimizin hatırasını zedelemiş, maşeri vicdanda büyük yara açmıştır.
O Anayasa Mahkemesi ki, hain darbe teşebbüsünün ardından, devletimizin terörle mücadelesini desteklemek için cansiperane çabalar sergilemişti. Kanunlarda değişiklik yapan ve birçoğu TBMM’ye sunulmadan uygulanan OHAL kararnamelerinin iptali talebini, yerleşik içtihadından cayarak ve Anayasa’yı böyle durumlarda yapılması gerektiği gibi vatanseverce yorumlayarak reddetmiş, bunların OHAL sonrasında bile uygulanmasını mümkün kılmıştı.
Üniversitelerimiz ve elemanları, terörü meşrulaştırma sonucu doğuran son AYM kararını kınamak ve kutsal devletimizi desteklemek için büyük bir protesto hareketine girişmiş, Anadolu’nun Malazgirt’le Türkleştirilmesini simgeleyen 1071 imzalı bir bildiri yayınlamışlardır.
Çok esef vericidir ki, bu yerli ve milli girişimi yapan üniversitelerimizi sabote etme hezeyanları derhal başgöstermiştir.
Örneğin, ilk protestoyu yayınlayan Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, daha önce Ağrı ve Konya’da topladığı uluslararası sosyal bilimler kongresinin üçüncüsünü Bangkok Tayland’da düzenlemiştir. Bu bilimsel girişim, toplantıya yabancı ülkelerden 4, Türkiye’den ise 33 kişinin katılmasını söz konusu eden kötü niyetli şahıslarca karalanmak istenmiştir. Zaytung adlı haber sitesi “YÖK incelemesi nedeniyle bir süredir Tayland'a gidip rahatlayamayan üniversite yönetiminde gerginlik büyüyor” diye manşet bile atmıştır.
Yine örneğin, kimi dönek imzacılar, 1071 gibi kutsal bir tarihi bozmak amacıyla, imzalarının habersiz konmuş olduğunu iddia etmeye başlamışlardır.
Bu durumda imzacı sayısı 1066’ya inince, vatan ve millet aşkıyla dolu üniversitelerimiz kampanyayı daha da geliştirmeye ve 1071 imza yerine, yine Anadolu’nun Türkleştirilmesini simgelemek üzere sayıyı 1915 imzaya çıkarmaya karar vermişlerdir.
Türk üniversiteleri, devletimizin terörü ne pahasına olursa olsun bitirme çabalarının yanında olmuştur, daima olacaktır ve “ifade özgürlüğü” sözde aldatmacasına daima karşı duracaktır.
Tanrı Türk’ü Korusun. Selam ve Dua ile…
Bezm-i Şabalak Üniversitesi Rektörü Dilber Turanlı