YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

24 Haziran'dan 23 Haziran'a

Bir yıl geçti. Yani o zaman da bunların olmayacağı ayan beyan belli idi ama şu geride kalan bir yıla bakıldığında bu sistemin hiç de öyle Türkiye’yi şaha kaldırmadığı ortaya çıktı. Özellikle ekonomide varolan krize karşı çözüm yaratılamadığı gibi, alınan kararlar ve uygulanan politikalar krizi daha da derinleştiriyor gibi gözükmektedir.

Bu Pazar yani 23 Haziran günü yine seçim var. Malum, YSK’nın iptal ettiği İstanbul seçimleri. Hani şu meşhur  “Bu 20 liranın 5 lirası bozuk” esprisiyle özetlenen karar sayesinde iptal edilen seçimler.
Beklendiği sert bir seçim kampanyası yürütülüyor. Daha doğrusu bu sert kampanyayı yürüten AKP ve Erdoğan cephesi. Zira öyle görünüyor ki Ekrem İmamoğlu lehinde bir rüzgar var, seçime nasıl yansıyacağını bilmesek de. Hal böyle olunca AKP de kendi projelerine odaklanmak yerine İmamoğlu’nu yakın markaja alıp her türlü negatif propagandayı deniyor. Haftalarca Pontus meselesi ile uğraştık, son günlerde de İmamoğlu’nun geçen Pazar günü yapılan yayının moderatörü İsmail Küçükkaya ile pek de gizli görünmeyen buluşması ile uğraşıyoruz. 
Tabii bu süreçte ilave olarak HDP’nin İmamoğlu’na verdiği destek de karalama konusu yapılabiliyor. Sanki böyle bir suç varmış gibi. Yani şunu düşünün HDP olur da AKP adayına destek verseydi ne diyecekti acaba Cumhurbaşkanı Erdoğan? Siyasette böyle şeyler oluyor, özetle. Bir hamle yaptığınızda bunun sonuçlar yaratması kaçınılmaz. HDP’li siyasetçileri tamamen siyasi sebeplerle hapse attığınızda ne olmasını bekliyordunuz, size teşekkür etmelerini mi? 
Seçim yaklaşırken birkaç noktaya daha değinmekte fayda var. Pazar akşamı yapılan tartışma programı birçok izleyiciyi memnun bırakmadı. Gerek programın formatı gerekse konulara derinlemesine girilmeyişi ve sürekli saniye hesabı yapılması neredeyse bir  bilgi yarışması programı havası yarattı. Bu doğru. Beri yandan iki adayın karşılıklı bir programa çıkması da önemli elbette. Bu tabii AKP’nin geride olduğunu düşünmesinden kaynaklandı. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi AKP galibiyetten emin olsa hiç böyle işlere girişmezdi. 
Programda açıkçası benim bilhassa İmamoğlu cephesinden beklentim 3. Köprü, 3. Havalimanı, çevre tahribatı, sınırsız yapılaşma gibi gelişmelerden hareketle İstanbul’un nasıl yaşanmaz bir hale geldiğini ve bunun aslında bir ekonomi-politik olduğunu vurgulaması idi. Ayrıca seçim sonuçlarının nasıl ve neden iptal edildiği konusunda biraz tutuktu. 
İkinci olarak yazının bu kısmında 23 Haziran’dan 24 Haziran’a gitmek isterim. Yani tam bir yıl öncesine. Hatırlanacağı gibi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk Cumhurbaşkanı’nı tam bir yıl önce seçtik. Muharrem İnce ile Erdoğan arasındaki yarıştan söz ediyorum. Bu seçimle Türkiye resmi olarak da adı konmamış bir başkanlık sistemine geçti.
Hatırlanacaktır bu seçim öncesinde AKP’nin en önemli argümanı bu sistemle Türkiye’nin şahlanacağı, kararların daha hızlı alınacağı, bilhassa ekonomide yüksek irtifaya geçileceği idi. 
Bir yıl geçti. Yani o  zaman da bunların olmayacağı ayan beyan belli idi ama şu geride kalan bir yıla bakıldığında  bu sistemin hiç de öyle Türkiye’yi şaha kaldırmadığı ortaya çıktı. Özellikle ekonomide varolan krize karşı çözüm yaratılamadığı gibi, alınan kararlar ve uygulanan politikalar  krizi daha da derinleştiriyor gibi gözükmektedir. 
Keza partili bir cumhurbaşkanın -zaten mümkün olmayan- Türkiye’yi kucaklaması bir yana mevcut gerilimleri daha da derinleştirip keskinleştirdiği ortada. Her şey çok hızlı geliştiği için unutuyoruz ama daha birkaç hafta önce bu ülkenin ana muhalefet lideri hayatını kaybeden bir askerin cenazesinde yumruklandı. Ve bu büyük ölçüde iktidar cephesinin muhalefeti ısrarla “terör” ile yanyana sunma politikasından kaynaklanmaktaydı. 
Bu olaydan sonra bu yönteme biraz ara verilir gibi oldu  ama aradan birkaç hafta geçince bu konulara yine dönüldü. Bu yazı yazılırken son örnek: Mısır’da uzun yıllardır cezaevinde olan  ve geçtiğimiz günlerde duruşma sırasında ölen Müslüman Kardeşler çizgisinden eski Cumhurbaşkanı Mursi’nin ölümünden bile neredeyse İmamoğlu sorumlu tutulacak. Erdoğan son konuşmalarından birinde “Pazar günü Sisi ile (Mısır’ın darbeci lideri) Binali Yıldırım arasında bir yarış olacak” dedi ve seçmenlerine din ve mezhebe dayalı   bir politikadan başka bir şey teklif edemez halde olduğunu yinelemiş oldu. 
Yazının sonuna geldik. Seçim sonuçları memlekete huzur getirsin diyerek bitirelim.