Greta Thunberg 16 yaşında, İsveçli bir kız çocuğu. Okul kırmayı bir eylem haline getirip, dünya çapındaki iklim hareketinin sembolü haline geldi. Okulunu boykot etmekle başladı macerası. İklim değişikliğinin dünyanın sonunu getirmekte olduğu gerçeği ve elinde güç bulunduranların bu gerçek karşısında kayıtsız kalması onu dehşete düşürmüştü.
Birçoğumuzun aksine, daha 16 yaşındayken kendini bir şeyler yapmak zorunda hissetti. Ve yapabileceği belki de tek şeyi yaptı.
Ocak ayının sonlarında Davos’ta yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı: “Benim her gün hissettiğim korkuyu sizin de hissetmenizi istiyorum. Tıpkı kriz anlarında olduğu gibi harekete geçmenizi istiyorum. Eviniz yanıyormuş gibi… Çünkü olan bu.”
Kıymetli işlerle ilgilenmemekle eleştirilen, hor görülen bir kuşak, şu anda en önemli şeyin yani gezegenimizin geleceğini düşünerek harekete geçiyor.
1 Mart’ta dünya liderlerine gönderdikleri mektup, ne kadar ciddi olduklarının kanıtı.
Guardian’da yayımlanan mektup diyor ki, “Gençler dünya nüfusunun yarısından fazlasını oluşturmakta. Bizim kuşak iklim kriziyle büyüdü ve biz ömürlerimizin sonuna kadar bununla baş etmek zorundayız. Buna karşılık, büyük çoğunluğumuz yerel ve küresel karar alma sürecine dahil edilmiyor. Biz, insanlığın sessiz geleceğiyiz. Korku ve perişanlık içinde geçecek bir hayatı kabul etmiyoruz. Bizim de hayallerimizi ve umutlarımızı yaşama hakkımız var.”
fridaysforfuture.org adlı internet sitesinde örgütlenen birçokları, okul grevlerini ve kendilerini bu siteye kaydediyor.
‘Youth Strikes for Climate’ [Gençlik İklim İçin Grevde] hareketi 15 Mart’ta, tüm dünyada şimdiye kadar yapılanlardan çok farklı bir eyleme kalkışıyor.
“Biz birlik olduk, 15 Mart’ta ayağa kalkıyoruz ve (...) iklim adaletinin gerçekleştiğini görene kadar ayaklanmayı sürdüreceğiz. Dünyanın siyasi karar alıcılarının sorumluluğu üstlenmelerini ve bu krizi çözmelerini talep ediyoruz. Geçmişte bizi yüzüstü bıraktınız. [Ama] bu dünyanın gençleri harekete geçti artık ve bir daha durmayacağız.”
Herkesin sustuğu bir dünyada konuşma sırası çocuklara geldiyse, çok büyük bir sorunumuz var demektir.
20-30 yıl sonrasının emeklilik planlarını yapan, onlarca yıllık kredi borçlarıyla daha iyi bir gelecek için yatırımlar yapan, hep daha fazlasını kazanmaya çalışan bizler için haberler kötü. Bindiğimiz gemi batıyor. Gemi battıktan sonra, ne kadar zengin olduğumuzun önemi kalmayacak. Çok klişe olacak ama, Titanic bu konunun en iyi örneklerinden biri. Batan Titanic denizin metrelerce dibinde, dünyanın en iyi mahzenine sahip. Kimsenin sahip olamayacağı bir mahzen...
Hiç akıllanmayan bizler, batan Titanic’te çalmaya devam eden orkestra gibiyiz. Battığımızı görüyor ama yapmayı bildiğimiz tek şeyi yani kendi pisliğimizde boğulmayı seçiyoruz. Belki gemi yine batacak ama keman çalmak yerine dolan suyu boşaltmaya çalışanlardan olmanın zamanıdır.
Çocuklara kulak verin.
Bu gezegen yok olduğunda gidilecek bir ‘Gezegen B’ yok…