LEVON BAĞIŞ

Levon Bağış

OBUR

‘Türkiye’de Balık ve Balıkçılık’

Çocukken babamın okuduğu kitapları okumak en büyük keyfimdi. Onun kitapları her zaman daha çekici gelirdi bana. Ya ona kendimi beğendirme çabası ya da kendime büyük adam olduğumu kanıtlama çabasıydı bu ama okuduğumu anlamasam da, sadece okumuş olmaktan bile keyif alırdım. Bugün hâlâ, başladığım bir kitabı hiç sevmesem bile kendimi zorlayarak bitirmemin altında bu dönem yatıyor sanırım.

Babam benim Rus klasiklerini falan okuma mücadeleme bıyık altından gülerken, mamamın bu konuya hiçbir dahli olmuyordu. Ta ki bir gün okula Mıgırdiç Margosyan’ın ‘Gâvur Mahallesi’ kitabını götürene kadar... O güne kadar ne okuduğuma hiç karışmayan mamam, bu kitabı okula götürmeme çok kızmıştı. Babamınsa hoşuna gittiğini biliyordum. Müthiş bir zevkle okumuş, benim de okumamı istemişti.

Aras Yayınlarıyla o kitap aracılığıyla tanıştım. O günden beri neredeyse bastıkları her kitabı alıp sakladım. Kütüphanemde düzenli duran tek yer Aras kitaplarının dizildiği raflar.

Aras’ın o ilk kitabının üzerinden 25 yıl geçti. Dünya Kitap bu sene yayıncılık alanında yılın yayınevi ödülünü Aras’a verdi.

Ama bugün, bundan daha da heyecanlı bir haber aldım: Karekin Deveciyan’ın ‘Türkiye’de Balık ve Balıkçılık’ı (Türkiye’de yazılmış, balıklarla ilgili, uzak ara en iyi kitaptır) yedinci baskısını yapmış. Denizlerimiz ve balıklarımız hakkında müthiş bilgilerle doludur. Mesela şöyle paragraflar barındırır:

“Her boydan torikler Hıdrellez günü Karadeniz’e geçer. Palamut ise bir ay önce geçer. Bu balıklar kısmen Marmara Denizi’nde, kısmen de Karadeniz’e geçerlerken Boğaziçi’nde yumurtlar. Temmuzun sonuna doğru, sardalye kadar boyu olan bazı küçük yavrular görülür. 15 Ağustos’a kadar boyları iri bir kolyoz kadar olur, bunlara çingene palamudu denir. 15 Eylül’de bu balıklar normal bir palamudun boyuna erişir ve Boğaziçi’nden düzgün olarak geçmeye başlar.”

“Palamut ve toriğin iki ayrı tür olduğunu iddia edenlerin düşüncesi mutlak surette yanlıştır. Palamut, torik, sivri, altıparmak ve pişotanın hepsi aynı tür balıklardır ve isimleri büyüdükçe değişir.”

Reşat Ekrem Koçu, İstanbul Ansiklopedisi’nde bu kitabı şu sözlerle över:

“İstanbul Balıkhanesi eski merkez müdürlerinden Karekin Bey Deveciyan tarafından telif edilmiş millî kütüphanemizin büyük eserlerinden biridir; İstanbul Ansiklopedisi'nin tam güven ile istifade eylediği zengin bir kaynaktır. Eser, eski Düyun-u Umumiye idare Meclisi tarafından takdir edilmiş, müellif ikramiye ile taltif edilmiş ve adı geçen idare tarafından bastırılmıştır. Büyük kit’ada 440 sahife olan bu muhalled [sonsuza kadar değeri eksilmeyecek] eserinde Karekin Bey Deveciyan mesela mevkilerini, hudutlarını, devam müddetleri ile her mevsim ne zaman kurulduklarını, ne cins balık tutulduğunu ve kadimden beri devam edegelen teamüllerini [eskiden beri süregelen geleneklerini] yazarak İstanbul sularında 42 dalyan adı veriyor ve yalnız Boğaziçi'nde eskiden beri devam edegelen teamül ve âdetleriyle 59 voli yerinin mevkiini tespit ediyor... ‘Balık ve Balıkçılık’ millî kütüphanemizde benzerine ender rastlanan muazzam eserlerdendir; kendi mevzuunda ise tek eserdir. Pek az sayıda basıldığı muhakkaktır. İstanbul sahaflarında kolay bulunmaz. Elden düşme olarak mesela 1937'de bir nüshasının 15 liraya satın alındığı ve akabinde ikinci bir nüshasının 50 liraya aranıp da bulunamadığı görülmüştür.”

Bu kitap, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ‘Huzur’ kitabında da rol alır. Romanın kahramanı Mümtaz, aşk acısı çekmekte iken “Karekin Efendinin kitabı ile karşılaşır”...

Satın alıp en çok hediye ettiğim, sürekli olarak elimin altında olan, müthiş bir kitaptır. Öyle didaktik değildir, okuması çok eğlencelidir. Yedinci baskısı da bitmeden alın derim.