LEVON BAĞIŞ

Levon Bağış

OBUR

Yeni yıl dileğim

El kadar mezeye ufak bir servet istemesin. Rakıyı, alış fiyatını en fazla ikiyle çarpıp satarken, şarabı beşle çarpmasın. Menüsünde bolca rakı çeşidi olsun. Kadeh alternatifleri de olsun. Menüsünde bir-iki iyi şarap ve bira bulundursun.

Hava balık ve rakı kokuyordu İstanbul’da
Bir kış günüydü kendimde değildim
Uzakta bir pencere duruyordu
Ben pencereye bakıp ağlamıştım
İlhan Berk

İstanbul’a, hele de İstanbul’un kışına en yakışan yerler meyhaneler belki de. Anason ve mezelerin, kavrulmuş soğan ve sarımsaktan oluşan kendine has rayihasıyla aralı kapısından insanı öyle bir çağırır ki meyhane, hiç hesapta yokken rakıyı akla düşürür. O nedenledir ki, çok fazla övgüye değer bulunmuştur.
IV. Murad’ın Şeyhülislamı Zekeriyazade Yahya Efendi, bir beyitinde, meyhaneyi şöyle övüyordu: “Mescitte riyamişler etsin ko riyayı / Meyhaneye gel kim ne riya var ne mürai.” (Bırak mescitte ikiyüzlüler devam etsin riyakârlığa / Sen meyhaneye gel ki orada ne riya var ne riyakâr) 
Tabii, zamanla yeme-içme alışkanlıkları, hayatın akışı değiştiğinden, meyhaneler de değişti. Modern ya da yeni nesil meyhanelerin ortaya çıkması, bu nedenle çok normal. 
Modern, yeni nesil, salaş balıkçı, kebapçı, ne olarak adlandırılsa adlandırılsın, benim meyhaneden, daha doğrusu oturup keyifle rakı içeceğim yerlerden, çok basit bazı isteklerim var.
Birincisi, yemek kadar önemlisi, bir defa meyhanen mahallende olacak. Eve gelirken önünden geçip kafayı içeri uzatabileceksin. Sonra içeride bir-iki tanıdık, tanıdık değilse bile göz aşinası olduğun birileri olsun.
Adam gibi bir müziği olsun ama bağırmasın. Bir de, artık lütfen sadece Rumca çalmasın. İkrah geldi. Yunanistan’da bile çoğu yer bizim cemaatin gittiği yerlerden daha az Rumca çalıyordur. Bu arada, yanlış anlama olamasın, Rumca müzik severim ama bir yere kadar. Gerçi Rumcadan sıkılınca arada alternatif olarak sadece eski Türkçe pop şarkılar çalıyorlar. Sadece o da olmasın. İyi müzik çalsın.
Zorlamadan dekore edilmiş, mümkünse karanlık değil ama loş bir yer olsun.
El kadar mezeye ufak bir servet istemesin. Rakıyı, alış fiyatını en fazla ikiyle çarpıp satarken, şarabı beşle çarpmasın. Menüsünde bolca rakı çeşidi olsun. Kadeh alternatifleri de olsun. Menüsünde bir-iki iyi şarap ve bira bulundursun.
Mutlaka beyin, çiroz, tarama, şap gibi olmayan turşu, iyi pastırma olsun. Dolma dediğin ağırlığından yana yatmış, kalın sarılmış olsun ve yanında bol cevizli bir çerkestavuğu olsun. 
Filmlerden çıkma, beyaz serpuşlu bir meyhaneci aramıyorsak da, adap bilen bir işletmeci hiç fena olmaz hani.
Garsonlar servis ettikleri yemeklerin tadını bilsin, ara çayı falan gibi garip âdetlere itibar etmesin,
burun sızlatan ter kokusuyla çalışmasınlar.
Zor mu? Bilmem ama benim de yeni yıldan dileğim bu olsun. Tabii ki, bol muhabbet ve sağlıkla beraber...
İyi seneler!