Erdoğan ve AKP bu intikam siyaseti olmadan iktidarlarını sürdüremeyeceklerini düşünüyor olmalılar. Kendi başına bile tehlikeli olan bu siyasetin bizi getirdiği yer ise, anayasal bir hak olan ‘protesto’nun suç, AKP rejiminin destekçileri dışında kalanların ise sokağa çıktıkları anda şiddete maruz kalması meşru insanlar haline getirilmesidir. Yani aslında Portakal’ın şahsında tehdit edilen, AKP’li –ve MHP’li– olmayan herkestir.
FOX TV Ana Haber Spikeri Fatih Portakal’ın Cumhurbaşkanı tarafından hedef haline getirilmesi, zaten pek kalmamış olan basın özgürlüğü açısından hayli tehlikeli bir durum oldu.
Neydi olay? Fransa’daki ‘Sarı Yelekliler’ eylemleri tüm dünyayı meşgul ederken, Türkiye’de iktidar çevreleri benzer bir olayın burada da yaşanmaması için açıklamalar yapıp tehditler savurup durmakta idiler. Gezi protestoları defterini hâlâ kapatmamış olan AKP için Fransa’daki eylemler hem Gezi’yi yeniden karalama fırsatı yaratmış, hem de sokağa çıkmanın artık bir hak olmaktan çıktığı ülkemizde toplumsal muhalefeti sindirme imkânı olarak görülmüştü. Bu hava içinde Portakal geçtiğimiz hafta bir ana haber bülteni sırasında şunları söyledi:
“Hadi bakalım, barışçıl bir eylem için zamları protesto edelim, doğalgaz zamlarını. Hadi bakalım, yapalım. Yapabilecek miyiz? Kaç kişi çıkacak sokağa korkudan, endişeden? ‘Dayak yerim’ vesaire. ‘Hakkımı arayacağım ama ne yaparım, başım derde girer mi, girmez mi?’ Kaç kişi çıkar, Allah aşkına söyler misiniz? İşte bu şekilde toplumsal muhalefeti, bireysel ve toplumsal muhalefeti baskı altına almaya, yıldırmaya çalışıyorlar...”
Bu sözlere karşı Erdoğan’dan hayli sert bir tepki geldi. Şunları söyledi Erdoğan: “Çıkmışlar sokağa davet ediyorlar, bu ne terbiyesizliktir ya. Bir tanesi TV ekranlarından kendini bilmez, haddini bilmez, edep yoksunu bir tanesi çıkmış sokağa davet ediyor. Ahlaksıza bak, ahlaksıza bak. Bu ne terbiyesizliktir? Zaten bunlara yargı gereken cevabı verecektir. Ben buna inanıyorum. Sen ne yapıyorsun? Burası Paris mi? Gezi olaylarında zaten herkes dersini aldı. 15 Temmuz’da zaten herkes dersini aldı. Bu ülkede bundan sonra bu tür olaylara girişenler bunun bedelini ağır öderler.”
Portakal’ın sözlerine baktığımızda, sokağa davet yok. Sadece içinde bulunduğumuz durumu gayet net tarif eden bir saptama. Bu niye ahlaksızlık, terbiyesizlik olsun? Neden yargı harekete geçsin?
Ama iş burada kalmadı. Erdoğan konuyu sürdürdü ve sonraki günlerde bir de şu açıklamayı yaptı: “Birileri çıkmış, Portakal mıdır, mandalina mıdır nedir, sokağa çağırıyor. Haddini bil haddini. Bilmezsen haddini, bu millet patlatır enseni. Buldun ekranı, bu ekrandan milleti sokağa çağırmak. Bu ülkede benim milletimin onuruyla oynanmaz, hesabı ağır olur.”
Bu sözler açıkça, Fatih Portakal’ı hedef göstermek anlamını taşıyor. Zaten basın meslek örgütleri de ortak açıklamalarla bu duruma tepki gösterdiler. Tehlikeli bir süreçtir bu.
Ne yazık ki, Erdoğan ve AKP, toplumun bir kesiminden intikam alma üzerine kurulu siyasetini güçlendirerek sürdürüyor.
Mağlup ettikleri kesime karşı hâlâ yürüttükleri bitmeyen bu ‘intikam siyaseti’ hem rejime, hem de AKP’nin kilit seçmenine bir enerji veriyor, burası açık ve bu konunun üzerinde sık sık duruyorum.
Erdoğan ve AKP bu intikam siyaseti olmadan iktidarlarını sürdüremeyeceklerini düşünüyor olmalılar. Kendi başına bile tehlikeli olan bu siyasetin bizi getirdiği yer ise, anayasal bir hak olan ‘protesto’nun suç, AKP rejiminin destekçileri dışında kalanların ise sokağa çıktıkları anda şiddete maruz kalması meşru insanlar haline getirilmesidir. Yani aslında Portakal’ın şahsında tehdit edilen, AKP’li –ve MHP’li– olmayan herkestir.
Bu zihniyetin geçtiğimiz yıllarda Türkiye’yi sürüklediği yer bellidir. Bunların yeniden yaşanması mı isteniyor? Bir seçim uğruna kimler topun ağzına sürülmek isteniyor?