LEVON BAĞIŞ

Levon Bağış

OBUR

İyi bir roze iyi bir şaraptır

‘’Bulut geçti, gözyaşları kaldı çimende
Gül rengi şarap içilmez mi böyle günde?
Seher yeli eser yırtar eteğini gülün
Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün
Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye
Kimse bilmez, kimse bilmez’’
Ömer Hayyam



Ömer Hayyam bu şiiri pembe güle mi, kırmızı güle mi bakarak yazmış bilinmez ama şarabın rengini tarif etmek için en çok kullanılan benzetme hep ‘gül rengi’ olmuş. Büyük ihtimalle Hayyam da ‘gül rengi’ derken koyu bordo ya da kırmızıdan bahsediyordu. Antik Çağ’dan günümüze koyu ve yoğun kırmızı şaraplar hep daha çok tercih edildi. 
Tarih boyunca, çok büyük bir haksızlık eseri, pembe renkli roze şaraplar hep ikinci sınıf muamelesi görmüş, bazen şarap olmamakla itham edilmiş, hatta en sıkı şarapseverler tarafından bile, nasılsa, doğru düzgün bir şarap olmadığına hükmedilip içine buz, meyve falan atılmasına bile ses çıkarılmamıştır.
Ama aslında kırmızı üzümlerden yapılan bu açık renkli şaraplar tam da yazın ruhunu yansıtıyor. Kolay içimli, eğlenceli ve çok lezzetli... Tek kusurları, tıpkı yaz gibi gelip geçici, hadi şarap terminolojisiyle söyleyeyim, biraz ‘kısa’ şaraplar olmaları.
Kırmızı şarap kadar yoğun ve gövdeli, beyaz şaraplar kadar asitli olmamasından herhalde, rozelere karşı bir önyargı oluşmuş ki bu da, neredeyse tüm önyargılar gibi, haksız. 
Roze şarap, tıpkı kırmızı şarap gibi kırmızı üzümlerden yapılır. Şırası kırmızıya yakın ya da çok koyu renkli üzüm cinsleri olsa da, şarap üretiminde kullanılan ve suyu da kırmızı olan tek bir üzüm var: Alicante Bouschet. Genelde ‘boyacı’ olarak kullanılan bu üzümden şarap yapmayacaksanız, üzümünüzün kabuğuna ihtiyacınız var demektir. Kırmızı şaraba rengini veren renk pigmentleri ve tanen maddesi üzümün kabuğunda bulunur ve kabuk ile üzümün şırasının beraber bekletilmesiyle elde edilir. 
Tanen maddesini aslında yakından tanıyoruz. Demli çaya rengini ve burukluğunu veren bu maddedir. Tıpkı çay demlenirken, çay yaprakları suya temas ettikçe rengini ve lezzetini suya geçiriyorsa, üzümün kabukları da yavaş yavaş şıraya renklerini, burukluklarını ve lezzetlerini geçirirler. Kırmızı şarap yapılırken renk maddelerinden fazlasıyla faydalanılmak istendiği için şıra ile kabuğun beraber bekletilmesi yani ‘maserasyon’ işlemi uzun tutulur, günler sürer. Roze şaraplarda bu süre genelde 8-12 saat arasıdır; sonrasında kabuklar ile şıra ayrılır. 
Bu sayede, somon renginden başlayarak bazen gülkurusuna, hatta koyu pembeye varan bir renk geçişiyle üretilen rozelere rastlayabilirsiniz. 
Kırmızı şarapların oda sıcaklığı olan 16-18 derecelerde, rozelerin ise daha soğuk servis edilebilir olmasını sağlayan da tanen maddesidir. Demli çay, malum, soğuyunca içilmeyecek bir hal alır, çünkü çayın en önemli maddesi olan tanen soğudukça acılaşır. Bu nedenle soğuk çay yapmak için epey açık çay kullanılır. Kırmızı şaraptaki tanenler de soğudukça acılaştığından, oda sıcaklığında servis etmek her zaman doğru bir tercih olur. Çok az tanen barındıran dolayısıyla acılaşma gibi bir sıkıntısı olmayan rozeleri gönül rahatlığıyla soğutabilirsiniz. 
Bu açık renkli şarapları üretmeye başlayan ve bu alanda ciddi bir teknik geliştiren ilk bölge Fransa’nın Champagne (Şampanya) bölgesidir. ‘Şampanya’ denince herkesin gözünün önüne gelen, köpükler içindeki beyaz şarapların yapımında kullanılan üç üzümden ikisi, aslında kırmızı üzümdür. Kırmızı üzüm cinsleri olan Meunier ve Pinot noir’dan direkt presleme yöntemiyle, sanki beyaz üzüm işlermiş gibi, kabukla hiç temas ettirılmeden alınan şıralar hemen hemen tamamen beyaz şarap olurlar. ‘Blanc de noir’ yani kırmızıdan beyaz üretmek adı verilen bu yöntemle ülkemizde de çok üst seviyede şaraplar üretiliyor. Özellikle Kalecik Karası üzümlerinden yapılan bu tür şaraplar kendine has aromaları, kolay içimliliği ve lezzetiyle göz dolduruyor.