Önümüzdeki dönem neler olacak? Efendim, ben “astronom”um, “astrolog” değil. Ama biri kötü biri iyi, iki şey söylemek zor değil.
Kafalar karışık. Netleştirmek için şöyle bir özet önereyim:
1) Erdoğan, iktidarına en büyük engel olarak gördüğü darbecileri, yani adlı adınca Ergenekon’u tasfiye etmek istiyordu.
Bu Ergenekon, şimdiye kadar, Menderes’ten ve hatta 40’ların sonunda İnönü’den başlayarak bütün sivil iktidarların başına bela olmuştu. Bu açıdan Erdoğan tamamen haklıydı.
(Hemen parantez: “Yukarıdan Devrim” 1 tek kere yapılır. 1923’te yapıldı ve iç dinamikler medeniyet yönünde tetiklendi. Ondan sonra artık on yılda bir çomaklamak olmazdı. İç dinamiklerin kendini oluşturup oturmasını beklemek lazımdı.
Çomaklandı, çünkü 1930 modeli Kemalist elitin laikçilik yapacağım diye kendi kendini tatmin etmesi lazımdı. Sonuçta iç dinamikler yalama oldu. Bu sistemin kendi ayağına, hatta şakağına ateş etmesi anlamındaydı. Etti nitekim.
Ve sonuç şu oldu ki; 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 rezillikleri R. T. Erdoğan’ın Tek Adam Rejimi’ni iktidara getirdi; kendi şakağına ateş daha nasıl olsun? Parantezi kapatıyorum)
***
2) Erdoğan’ın gücü, Ergenekon’u tasfiyeye yetmezdi. Çünkü hem hareketinin sicili kötüydü, hem de daha önemlisi, elinde elit (kadro) yoktu. Elinde Anadolu kasabalarından kopup gelmiş ikinci-üçüncü sınıf politikacılar ve akraba-eş-dost filan vardı; zaten şu anda da, Erdoğan’a itiraz yükselten uzmanlar tasfiye edilince piyasa bunlara emanet. Bu yüzdendir ki Erdoğan ne yaparsa, tekrar ediyorum, saymakla bitmeyeceği için örnek vermiyorum, ne yapsa eline yapışıyor.
Tabii, bu meyanda ihmal etmemek lazım: Kendisinin dayandığı ideolojik yapı, Ortaçağ Avrupası’nın ekonomi, hukuk ve siyaset düzeniyle öz kardeş. Ekonomi derken, Papalık faizi yasaklamıştı. Hukuk ve siyaset derken, kendisine karşı çıkanları zamanın Yargı’sı olan Engizisyon’a yaktırırdı.
3) Erdoğan’ın harekete geçebilmesi için, kendisine elit lazımdı. Yurt dışında okumuş, modern dünyayı ve teknikleri bilen, yabancı dile vâkıf, içeride ve dışarıda çok farklı kesimlerle ve bu arada demokratlarla oturup konuşabilen…
İşte bunlar, Fethullahçılar idi.
Erdoğan + Fethullahçılar ittifakı, HSYK üzerinden Yargı’yı ele geçirmek suretiyle, Ergenekon duruşmaları sonucu Ergenekoncuları tasfiye etti. Yaktı.
***
Yalnız, bu arada birbirinden kötü iki şey de oluverdi: a) Bîgünah insanlara da çok fena dokundular; b) Hukuk denen şeyi sıfırladılar.
(Tekrar parantez: Ergenekon gibi bir belanın tasfiyesi işini bizler beceremezdik; ne haddimize. Zaten içimizden bazıları, yani Ulusolcu denenler Ergenekoncularla aynı yumurta ikizi idi.
Bu sebeple, açıkça ve dürüstçe söyleyelim, Erdoğan + Fethullahçılar ittifakı çok hayırlı bir iş yapmış oldu. Zararlı zararlıyı yemiş oldu. Parantezi kapatıyorum).
***
4) Erdoğan’ın taşeronu Fethullahçılar bunları yaparlarken, Lord Acton’ın taa 1887‘de formüle döktüğü çok evrensel bir kural devreye giriverdi: İktidar Bozar, Mutlak İktidar Mutlak Biçimde Bozar”. Kuvvetler Ayrılığı’nın (checks and balances) olmadığı her rejim mutlaka canavarlaşırdı. Stalin komünizmi öyle değil miydi?
Sonuçta Fethullahçılar kendilerini kadiri mutlak gördüler. Dr. Frankenstein’ın Canavarı kendisini ortalığa salana saldırdı.
17-25 Aralık ortaya dökülünce, Erdoğan zaten MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın 07.02.2012’de ifadeye çağrılmasından beri niyetlendiği gibi, Fethullahçılara (ve bu sefer, can havliyle) saldırdı. Nankörlük eden ortağını yok etmeye girişti.
5) Bu durumda Fethullahçılar + Darbesever Kemalistler/Ergenekoncular ittifakı 15 Temmuz’a teşebbüs etti. Yani FETÖ doğdu. Ve Erdoğan tarafından beşiğinde boğuldu.
Sonuç olarak, biz demokratlar bu Fethullahçıların tasfiyesi işini asla beceremezdik; ne haddimize. Erdoğan çok hayırlı bir iş yapmış oldu; ellerine sağlık. Bir kere daha, zararlı zararlıyı yemiş oldu.
Zaten, 15 Temmuz trajedisinin komediye dönüşmesi de bu acayip ittifakın kan uyuşmazlığından değil miydi? Tabii ki şu anki bilgilerimiz çok yetersiz, bu işin nasıl böylesine gülünçleştiğini tam bilemiyoruz, Erdoğan’ın erkenden öğrenmesi önemli veya belirleyici olmuş olabilir; zaten yarın ortaya çıkar ve fakülte ders kitaplarına yazarız.
***
6) Erdoğan, “Allah’ın lütfu” dediği bu 15 Temmuz felaketini fevkalade ustaca “fırsat”a çevirdi. Şu anda da, bitmez tükenmez gözüken bu madeni işletmeyi tam kapasite sürdürüyor. Tüm stratejisi de bunun üzerine kurulu.
Bu madenciliği de tek başına yapamazdı Erdoğan. Daha önce Fethullahçılarla ittifak kurarak tasfiye ettiği Ergenekoncularla ittifak kurarak yürüdü. Halen yürüyor.
(Yine parantez. Fethullahçı denilenlerin en alttaki takımı yani taşrada öğretmen, memur, polis eşleri vs. meslekten dışarı ve/veya hapisten içeri atılarak açlıkla ve hatta intiharlarla baş başa bırakılmış vaziyette. Buna karşılık; Ordu’da, Bürokraside, TBMM’de ve özellikle Yargı’da en üstteki takımın o zaman kurmuş olduğu haksızlık düzeni yükselerek ve genişleyerek ilerliyor. Ciltler tutar diye örnek vermiyorum; sadece “Dua” kod adlı gizli tanığın Brunson davasındaki lafları yeter ve artar .
Bu nedendir dersiniz? Yoksa Erdoğan’ın itirazı hukuk’un bu hallere getirmesine değil de, Fethullahçılar tarafından getirilmesine miydi? Parantezi kapatıyorum).
***
Başka bir soru: Fethullahçılar gibi Ergenekoncuların da şimdi kalkıp kendisini düşürmek istemelerinden korkmuyor mu CB Erdoğan?
Hayır, korkmuyor. TSK’nin bu kanadı artık bundan sonra kolunu kaldıramayacak hale geldi, getirdi kendini, geçmiş olsun. Bir bütün olarak TSK bile öyle durumda: Askerî okullar kapatıldı, Boğaziçi’ndeki tarihî binalarına bile el kondu, kent içindeki askerî alanlar AVM ve rezidans yapılmak üzere TOKİ’ye devredildi.
Zaten Genelkurmay, başına 15 Temmuz’un tartışmalı ismi Org. Hulusi Akar’ın getirildiği Milli Savunma Bakanlığına bağlandı.
***
Şimdi tarihî sıra, Erdoğan’ın kendi kendini tasfiyesinde. CHP başta olmak üzere muhalefet felce uğramışken bu, kendisinin Türkiye Cumhuriyeti’ne yapıp yapacağı bütün iyiliklerin taçlandırılması olacak. Şu anda da onu yapmakla meşgul zaten.
Meşgul, çünkü Erdoğan’ı da fena vurdu Lord Acton. T.C.’de iktidarı bu kadar mutlak ve kontrolsüz hiçbir yönetici görülmedi bugüne kadar; Atatürk kesinlikle dahil.
Bu durumda Erdoğan, Her Şeyi Bilen ve Her Şeye Muktedir Tek Kişi. Fakat “Büyük Başın Derdi Büyük Olur”muş ya, kendisi onulmaz bir açmaz içinde:
Birincisi, batmakta olan ekonominin parasal ve finansal tedbirlerle düzeltilmesi artık hayal. Üstelik, daha işin başındayız
İkincisi, fevkalade inatçı kişiliği kendisini sırtından hançerliyor. Mesela hâlâ faizlerin yükseltilmesine yâ sabır çekiyor . Mesela, 3. Havalimanını 29 Ekim’e yetiştirme kompleksi yüzünden işçilerin mangalar halinde öldüğü bir durumda açılışı 31 Aralık’a erteleme haberlerini yalanlıyor ; şimdi ne kadar uluslararası işçi federasyonu varsa başına toplayacak. Kanal İstanbul gibi inanılmaz saçmalıkta bir yatırımın üç yıl için durdurulacağı haberi geldi ya şimdi , yakında eyy deyip onu da yalanlayabilir.
Üçüncüsü ve çok daha önemlisi: Tek çarenin hukuka ve demokrasiye dönmek olduğunu görüyor, ama yapamıyor. Hem İslamcı ideoloji ve otokratik rejim ayağına dolaşıyor, hem de, esas, 17-25 Aralık’ın kurcalanması olasılığı çözümü imkansız kılıyor.
***
Önümüzdeki dönem neler olacak? Efendim, ben “astronom”um, “astrolog” değil. Ama biri kötü biri iyi, iki şey söylemek zor değil:
1) Önümüzdeki 1-2 yıl demokratlar için çok zor geçecek gözüküyor çünkü Erdoğan yukarıda söylediğim açmaza gömüldükçe sertleşeceğe benzer;
2) Bundan sonra artık, “Ah, bi bizim Müslümanlar iktidara geliveeese, ah bi geliveeese her bişeyler şipşak halloluvercek!”lere geçmişler olsun. Nasıl askerî darbelerin mezalimi sayesinde askerî vesayete karşı aşılandı isek, şimdi çektiğimiz bu acılar-ateşler de sivil vesayete karşı aşılanmakta olduğumuzun göstergesidir.