YETVART DANZİKYAN
Yazar Tecelli Sercan Sırma’nın ilginç bir hayat hikâyesi var. Kitapta yer alan bilgilere göre 1956 yılında Pervari’de doğmuş. Hatay, Siirt ve Eskişehir’de il tarım müdürlüklerinde çalışmış. 1980’de Pervari’de ‘Kara Çadır’ adlı öyküsünün sahnelenmesi üzerine sürgüne gönderildiği Eskişehir’de görevinden istifa edip İstanbul’da özel sektöre geçmiş. İngiltere’de dil eğitimi görmüş. Su ekonomisi ile ilgili yurtdışında çalışmalar yapmış. 2003-2017 yılları arasında Kuzey Irak’ta, Türk-İngiliz ortaklı bir petrol şirketinde ülke müdürü olarak çalışmış. 2011 yılında Wansa adlı bir öykü kitabı yayımlanmış. Yazarın diğer eserleri şöyle: Berfin (1987), Botan (1989), Ferman (1991), Kasaplar Deresi (1992), Nurhak (1997).
Ağacın öyküsü
2018 yazında basılan elimizdeki kitabın ismi ise ‘İyiyi ve Kötüyü Bilme Ağacı’. Kitap aynı ‘Wansa’ gibi yine İletişim Yayınları’ndan çıktı. İngiliz ordusunda görev yapan Glasgowlu bir askerin I. Dünya Savaşı’na katılması ve Irak’ta kalmaya karar vermesi, hikayenin temel ekseni. Yazar kitabın girişinde sözkonusu askerin hatıralarından yola çıkarak hikayeyi oluşturduğu söylüyor. Son derece ilginç bir hayat Arthur’unki. Ama ona gelmeden önce Tevrat’ta geçen ‘İyiyi ve Kötüyü Bilme Ağacı’ nedir, ona bakalım:
“Bilgi ağacı (iyiliği ve kötülüğü bilme ağacı), Tevrat’a göre hayat ağacı ile beraber (Tekvîn, 2/9) veya tek başına (Tekvîn, 3/3) cennetin ortasında bulunmaktadır ve Tanrı Âdem’e onun meyvesini yasaklamıştır. Ölümsüzlük bahşeden hayat ağacı olduğu halde, Tanrı niçin bilgi ağacını yasaklamış ve Âdem’e ondan yediği takdirde öleceğini bildirmiştir? Bazılarına göre bu iki ağaç aynıdır. Süleyman’ın Meselleri’nde (3/18) hayat ağacı ilâhî hikmetle aynı sayılmıştır. Diğerlerine göre ise hayat ağacına ulaşmak kolay değildir. O, ancak iyi ve kötünün bilgisini yani hikmeti elde etmekle bulunabilecektir. Hayat ağacı, Gılgamış’ın okyanusun dibinde aradığı ölümsüzlük otu gibi gizlidir. Ona ulaşabilmek için hikmete sahip olmak, hikmeti elde etmek için ise bilgi ağacından yemek lâzımdır. Tekvîn’de (2/22) bilgi ağacı, hayat ağacının yerini bildiren bir unsur olarak belirtilmektedir.” (T. Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, ‘Adem’ maddesi)
İyiliği ve kötülüğü bilme ağacı kitabın ekseninde önemli bir yer tutuyor. Ama hikaye bundan ibaret değil. En başa dönelim: Kahramanımız Arthur Glasgow’da kendi halinde ilk gençliğini yaşamaktadır. Ama hayli sancılı bir ilk gençliktir bu. Tüm ailesini kaybetmiş, küçük kardeşi ile birlikte teyzesinin evine yerleşmiştir. Ancak teyzesinin kocasından pek de iyi muamele gördüğü söylenemez. Kahramanız ve kardeşi bu sıkıntılı günlerde Glasgow sokaklarında bir oyun keşfetmişlerdir. Tabelaları ve tabelalardaki resimleri izlemek, anlamlarını bulmaya çalışmak, o resimler hakkında hayaller kurmak. Ancak kahramanımız küçük kardeşinin (kendi kendini de suçladığı) kaza ile ölümüne tanık olduktan sonra hayata iyice küser. Tek amacı küçük kardeşi ile birlikte tabelasına bakıp bakıp hayaller kurdukları Hindistan’daki Simla’ya gitmektir. En iyi yol orduya yazılmak olarak görünür ona. Yazılır. Posta servisinde çalışmaya başlar. Ve gerçekten Simla’ya gider. Orada Budizm ile tanışır. Ama savaş onu Irak’a götürecektir.
Böylece I. Dünya Savaşı ve sonrasındaki Irak’ın çok canlı bir panoraması ile karşılaşırız. Kut kuşatması, meşhur Lawrance, yine meşhur ‘Çöl Kraliçesi’ Gertrude Bell, Kürt isyanı, Süryanilerin 1915 intikamını alma girişimleri, İngilizlerin arabuluculuk ve bölgeyi dizayn çabaları ve bütün bunların ortasında kahramanız Athur’un Yahudi arkadaşı Yusuf vasıtasıyla önce çok iyi Arapça öğrenmesi, sonra hem Müslümanlıkla hem de bölgedeki halkların ve inançların tarihiyle hemhal olması, yakınlaşması.
İyiyi ve kötüyü bilme ağacı da bir bilmece olarak karşısına çıkıyor kahramanımızın. Dicle ile Fırat’ın birleştiği Basra yakınlarındaki El Kurna’da görev yaparken gidip gelmeye, vakit geçirmeye başladıkları, simgesel olarak ‘Adem’in Ağacı’ adı verilen bir türbede tanıştıkları ihtiyar onlara “Adem’in ağacı burada, peki iyiyi ve kötüyü bilme ağacı nerede?” diye sorar. Bulamazlar yanıtı. İki hafta sonra yanıtı öğrenirler, hiç akla gelmeyen bir yanıttır bu.
Bundan sonra kahramanımızı Bağdat, Musul ve Erbil maceraları bekleyecektir. Bu maceraları okurken biz de Irak’ın yakın tarihine tanık oluyoruz elbette. Ve bir aşk, hem de hiç kolay olmayan bir aşk, kahramanımızı Irak’ta kalma kararını vermeye sevkedecektir. Bundan sonrasını ise kitaba saklayalım.
Çok akıcı bir dille kurgulanmış, bilhassa Ortadoğu’nun yüz yıl önceki çok dilli, çok inançlı tarihine meraklı olanların ilgiyle okuyacağı bir kitap, ‘İyiyi ve Kötüyü Bilme Ağacı’. Yazarın bölge kültürüne hakimiyeti de her satırdan hissediliyor. Yahudiler, Ermeniler, Araplar, Süryaniler, Kürtler, Türkler, Ezidiler ve bu toprakların bilumum halkının yüz yıl önce Irak’ta neler yaşadığını ustaca anlatıyor Tecelli Sercan Sırma. Bilhassa muhteşem at Roksana’nın hikâyesi, muhtemelen 1915’i, Seyfo’yu bilen Süryani okurların da ilgisini çekecektir.
İyiyi ve Kötüyü Bilme Ağacı
Tecelli Sercan Sırma
İletişim Yayınları
260 sayfa.