Arap bilim adamları günümüzden yaklaşık 500 yıl önce çok önemli bir şeyi keşfettiler: Şarabı ısıtmaya başlayınca ilk buharlaşan şey ne suydu, ne de şarap.Damıtma adı verilen bu işlemle sanki simya gibi bir şey yapıp şarabı bambaşka bir şeye çeviriyorlardı. Bu ürettikleri yeni şeyin adına ‘al-kohl’ dediler. Ne su, ne şarap olan ve insanı sarhoş eden bu sıvıyı alabilmek için ateşin sıcaklığı sürekli olarak sabit tutulmalıydı. Bunun için de ateşle sürekli oynanıyor, bu da koyu bir kurum ve is oluşmasına sebep oluyordu. Rengi, göz kapaklarını boyamak için kullanılan sürme tozuna benzeyen bir kurumdu bu. O nedenle, yaptıkları bu sıvıya, sürme tozu yani‘al-kohl’ adını verdiler.
Arap bilim insanları bu içeceği keyif verici bir madde olarak değil, ilaç olarak kullanmışlar başlangıçta. Hıristiyan Avrupa’ya yayıldıkça bizim gibi kullanılmaya başlasa da, Avrupa’da da pek çok tıp okulunda kullanılan bu mucizevi sıvıya Latince ‘aquavitae’ (yaşam suyu) adını vermişler. Montpellier Üniversitesi’nden, damıtmanın temel ilkelerini yazan Villanova’lıArnauld, bu sıvının ilaç olduğuna inananlardandı. “Biz buna ‘aquavitae’ diyoruz. Bu son derece uygun bir addır, çünkü gerçekten de bir ölümsüzlük suyudur bu. Ömrü uzatır, kötü sıvıları temizleyip atar, kalbi canlandırır ve gençliği sürdürür” diye yazmış profesör.
Şarabı yada birayı belirli bir ısıyagetirdiklerinde içkinin ruhunu ayırdıklarını düşünen başkaları ise, bu içeceğe ‘spirit’yani ruh demişlerdi.
Bugün içtiğimiz yüksek alkollü tüm içkilerin isimlerinin kökenlerinde işte bunlar var. Arapların ‘alkol’ kelimesinin ve yüksek alkolün mucidi olması yeterince ironik gelmediyse, başka bir malumatfuruş bilgi daha vereyim. Araplar rakıyı da ilk bulanlar; hatta ‘rakı’ sözcüğü de Arapçadan gelir. Rakı damıtılırken, terler gibi damla damla akar. Belki bu yüzden, kelime, Arapçada ter anlamına gelen ‘arak’ kelimesinden türemiştir. Sağlığınızı bozmadan tüketirken aklınızda bulunsun...
Yani rakı dendiğinde aslında çok yerli ve millî bir içkiden bahsetmiyoruz. Akdeniz çanağında neredeyse her ülkede değerli olan anasonla beraber damıtılarak üretilmiş, rakıya benzeyen içkiler var. Hepsinin ortak özelliği, anason sayesinde, bu içkilere su katıldığında renklerinin süt beyazına dönmesi. Lübnan ve Suriye’de arak, Yunanistan’da uzo, Balkanlarda rakia, İtalya’da sambuca, Fransa’da pastis adıyla anılan içkilerin hepsi bir cins rakı, anlayacağınız.
Sicilya adasının,benim hiç tatmadığım, kendine has bir rakısı daha varmış. Seyyar satıcıların testiden soğuk suyla karıştırarak servis ettiği, içenin yanında bir şey yemeden hayatına devam ettiği‘aquadizammu’da, anlatıldığı kadarıyla, bir rakı. Bizim Osmanlı’da ayaküstü rakı satan koltuk meyhanelerinin çok benzeri bir içme âdeti...
Rakıyla alakalı olarak, ille sahiplenici bir detay arıyorsak, en yerli ve millî olanı,biizm rakımızın aksine, yıldız anason ve sakızla üretilen Yunan içkisi uzo… Bizim neden sahiplenmemiz gerektiğine gelirse, uzoyu ilk defa üreten kişi, Osmanlı Ordusu mensubu bir tabip albay.Mucidi bir ordu mensubu ise, daha millî olacak tabii.
O yüzden, av yasağı bitmek üzereyken güzel bir balık sofrası kurarsanız, uzoyu bulan Tabip Albay KriosStavrakis’e bir kadeh kaldırın.
Şerefe!