BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

Erdoğan ve Soylu: Kim kimden korkmalı?

Otuz yıldır yurt dışında yaşayan bir arkadaşımla Skype’ta sohbetteyiz, dedi ki: 

“Facebook’ta konuşuluyor, Galatasaray meydanında Arat Dink’i ‘Gel lan buraya!’ diye çekiştire çekiştire gözaltına almaya çalışan polis, Ogün Samast’la resim çektiren karakol polisiymiş. Terfi etmiş”.

Ne Twitter izliyorum, ne de Facebook. Üstelik, sosyal medyadaki iddiaların doğruluğuna ilişkin kanaatim hiç olumlu değil.

Ama bu iddia zerre kadar doğru değilse bile, epey akla yatkın.

***

Akla yatkın, çünkü polisin tepe amiri Süleyman Soylu, 700. Cumartesi Anneleri buluşmasının insafsız bir polis saldırısıyla sonuçlanmasını cansiperane savundu ve evladının kemiklerini isteyen analara “paçoz terör örgütleri” sıfatını yapıştırdı:

“Bu millet 100 yıl önce bunların ağababalarına bu ülkeyi teslim etmemişti, bugün onların paçoz terör örgütlerine de teslim etmez".

Bunu söylerken, mağduriyet algısı sayesinde iktidara gelmiş bir AKP’nin, bu acılı insanları dostun düşmanın gözünde mağdur duruma düşürdüğüne hiç aldırmadı…

***

Yalnız, bir dakika…

Acaba aldırmadı mı, yoksa çok korktuğu Reisine yaranmak telaşı içinde mi yaptı bu hatayı?

İkincisi çok daha muhtemel. Çünkü kendisini Reis’e durmadan affettirmeye çalışması, sadakatini her an yeniden ispat etmesi gerek: 2008-2009’da DP genel başkanıyken, Reis’i ve şimdiki partisi AKP’yi hakarete varan sözlerle fena halde aşağılamıştı. Bunlardan bazıları:

Bu ülkenin herkese çatan ve kaos yaratan bir Başbakanı var ki, akşam evine gittiğinde evdekilerin yüzüne nasıl bakıyor?” (20.04.2008).

AKP’nin paçalarından yolsuzluk akıyor” (10.12.2008). 

“[Filistin konusunda] Ey Recep Tayyip Erdoğan, boyun eğdin, emir eri oldun, milletin ümitlerini boşa çıkardın. Boyan döküldü Tayyip Erdoğan” (31.12.2008).

Bu ülkeyi rant ülkesi yapmayacağım dedi sayın başbakan, rantın babasını getirdi” (25.02.2009).

***

Bunları söylemiş bu şahıs, Eylül 2012’de törenle AKP’ye katıldı ve ödüllendirildi. Hemen MKY’ye seçildi, ardından gn. bşk. yrd. yapıldı, Çünkü en iyi bekçiler böylelerinden olur.

7 Haziran 2015 seçimlerinden önce “Allah şahittir ki bütün bedenim kan gölüne dönse de Erdoğan'dan ayrılmayacağım” deyince de bakan yapıldı.

Sultan Abdülhamid Han da böyle yapardı. Muhaliflerine maaş bağlardı.

Nitekim ortada başkanlık sistemi yokken, 03.02.2013’te Malatya’da konuşuyordu Soylu: “Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin ilelebet ve ebedi başkanıdır”.

Sırtında böylesi bir bagaj taşıyan birinin, en koyu Erdoğan destekçisi olması çok doğal. Çünkü tüm mevcudiyeti buna bağlı.  

***

Bağlı olduğu için, devletin arşivleri ne yazarsa yazsın, Soylu belli bir ezberi okumak zorunda.

1995’te yayımlanan TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Raporu’nda yüzlerce kaybedilen insanın işkenceyle öldürüldüğü ortaya konulmuştu.

O dönemlerde TBMM Araştırma Komisyonu, “Komisyonumuz, Cemil Kırbayır’ın gözaltındayken işkence sonucunda hayatını kaybettiğine ve cesedinin kaldırıldığına inanmaktadır” dedi. Hasan Ocak’ın öldürüldüğü dönemin devlet bakanı Algan Hacaloğlu, “Ocak’ın devlet tarafından kimsesizler mezarlığına gömüldüğü bilgilerine ulaşılmıştı” diye açıkladı. Hacaloğlu, Türkiye’nin bu konuda AİHM’de mahkûm olduğunu da hatırlattı.

Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın Ocak 1998 tarihli Susurluk Raporu da, faili meçhul cinayetler arşivinin devletin elinde olduğunu yazmıştı.

***

Soylu, devletin arşivlerine aldırmamakla kalmıyor, Reisine yaranmak telaşı içinde, Reis’in yakın geçmişte söyleyip yaptıklarına da aldırmıyor:

Dönemin Başbakanı Erdoğan, Cumartesi Anneleri’ni 2011’de makamına davet etmişti. İki saat süren toplantı başbakanın “Acınızı dindireceğiz”, Emine Erdoğan’ın da “Acılarınızı paylaşıyorum” demesiyle sonuçlanmıştı. Erdoğan bunu TBMM kürsüsünden anlatırken AKP’li bazı milletvekilleri ve bakanlar ağlamışlardı.

***

Daha ilgincini söyleyeyim, Soylu bizzat kendi söylediklerine bile aldırmıyor:

Çünkü 07.03.2014 Midyat’ta AKP gn. bşk. yrd. olarak konuşurken, devletin faili meçhul sabıkasına vurgu yapmıştı: “Birileri eski Türkiye’yi istiyor, faili meçhullerin olduğu Türkiye’yi istiyorlar”.

***

Yazının başlığına dönerek bitirelim.

Evet, sırtında böylesi bir bagaj olan kişinin Erdoğan’dan korkması çok doğal.

Fakat bana kalırsa, bu kadar gel-git’li birinden Erdoğan’ın korkması daha akıllıca olur.

Çünkü böyle birisi yarın Erdoğan’dan başka bir odaktan korkmaya başladığında ve bu sefer oraya yaranmak ihtiyacı duyduğunda, şu andaki Reisini fena harcayabilir. Bu, bu tür insanların doğasının temelidir. 

Akıllı liderler, kendilerine kayıtsız şartsız pohpohlayanlardan korkarlar.

Mesela, Atatürk’ün bütün devlet dairelerine asılı fotoğraflarını yıllar yılı “puta tapmak” olarak görmüş bir zihniyetin temsilcisi olarak Erdoğan, kendisinin portrelerini resmî dairelerin girişine astırmak için genelge yollayan bu bakandan korkmalıdır.

Kısacası Erdoğan, Soylu gibi “dost”lardan korkmalıdır. O meşhur atasözünün ikinci kısmını hatırlayarak, “… akıllı düşmanın olsun” demelidir.

***

Not: 09.08.2018 tarihli yazımda bir yanlışlık yaptım. MTV’yi ödediğim halde gecikme zammı yürütüldüğünü yazdım. Oysa verginin tamamını ödüyorum sanarak yarısını ödemişim. Sizlerden ve Maliye’den özür dilerim.