Mayrig

Zor dönemlerde, zor zamanlarda ailenin orta direğidir Mayrig, yani anne, yani ana. Direncin sembolü.
Mayıs Alanı Anneleri, Cumartesi Anneleri, Barış Anneleri gibi. Maksim Gorki’nin kutsadığı “Ana” karakteri.
Pearl Buck’un 1920’ler Çin’ini dile getirdiği “Ana”yı anımsıyorum şimdi.
Başka bir örnek: Fransız yönetmen Henri  Verneuil  harika bir kitap yazmıştı, “Mayrig” diye. Soykırımdan sağ kurtulan bir ailenin Fransa’da kendini yeniden toparlamasının ayakları üstünde yükselmesinin öyküsü. 
Çevirtip yayınlamak istedim bu kitabı olmadı. Umarım birileri yapar bunu.
Filmini de yaptı Verneuil, Claudia Cardinale ve Omar Sharif ile. Ödüller aldı film, daha sonra dizi de oldu.

Mayrig Meryem’i yitirdik, Meryem Ekmekçioğlu. Maryam Hastpanyan.

Nelere tanık olmadı Mayrig: soykırımdan arta kalan ailelerden yükseldikleri Adıyaman’da, daha sonra 6-7 Eylül olaylarının oralara da uzanmasından sonra, biraz olsun nefes almak için yerleştikleri İskenderun’da. O zor koşullar altında çocuklarının üstüne kapandı. 

Eşi Kevork da ona yaraşır yiğit bir adamdı.  Direngen, haksızlık karşısında sesini yükselten, hakkını arayan. TİP’in kuruluşu ona umut verdi. Zaten İskenderun’da solun kökleri, ta eski zamanlara uzanırdı. 45 sonrası Antep gibi, solun hemen filizlendiği bir yer olmuştu.
Dişi tırnağı ile savunmuştu, gasp edilmek istenen Hay Mezarlığını.

Sonra 70’lerin iç savaşı geldi. Boy hedefi olmuştu faşistlerin. Çocukları da direnişin, işçi sınıfı hareketinin bir parçası. Böyle babaya böyle oğul! Sonunda Satenik ve Sarkis’i 80 darbesi yaklaşırken Almanya’ya atmayı başarmıştı.
Ama General Kenan Evren diktasında, başı soyadından dolayı iyice derde girecek, nice zor günler geçireceklerdi. Sonunda Kevork baba da uzun uğraşlar sonrası ulaşacaktı kızının yanına Maryam ile birlikte.
Kevork Baba, 2010 yılında yaşamını yitirdiğinde oğlu Sarkis (Hatspanyan) Erivan’da hapisteydi. Görüşmeleri mümkün olmadı. Özlem içinde yumdu gözlerini.
Kolay değil Hastpanyan olmak, haksızlık karşısında susmak, tepki göstermemek, sosyalist olmak.
Bu yılın Şubat ayında yitirdik sevgili Sarkis’i o melun illetten.
6 ay sonra da annesi Maryam’ı. Samatya’da Surp Kevork Kilisesinden yolcu edildi sonsuzluğa, Kevok Baba ve oğul Sarkis ile buluşmak üzere. Haberini HDP’nin Bakırköy sitesinden aldım.
Ah, Sarkis, onca katkıda bulunduğun Erivan’daki muhteşem demokratik devrimi göremedin. Büyük katkın olacaktı, yeni demokratik bir evin inşasına. 
*
Kızgın bir yazdan sonra sonbahar erken iniyor. İktisat Fakültesinden arkadaşım Yalçın Sayın ölmüş. Benden yaşça hayli büyüktü. Türkiye solunun kişilerini, üstü örtülü tarihini onun sayesinde eşelemeye başladık hayli erken bir tarihte. Üzerinden silindir gibi geçilen 1930’lar solunun farklı sesi Kerim Sadi’nin bizlere ulaşmasını o sağladı. O dönemin yayınları ve efsanelerinin de. İnanılmaz bir arşivi vardı. Beylikdüzü’nde 5 kişi kaldırmış cenazesini, 68’lilerden. İÜ İktisat Fakültesi Talebe Cemiyeti başkanı  Şuayip Dilmen, Mehmet Dik, Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünden gazeteci Necati Doğru, İÜ Hukuk Fakültesinden avukat Tamer Erdoğan ve Şemsi Ercan. Onun gibi kitap kurdu olan Uğur Güraçar, “özel ve güzel bir insandı” diye not düşmüş. Evet, aynen öyle.  Anısı bende hep canlı kalacak.
*
Ve yine o ilk uyanış günlerinin özel ve güzel” insanlarından Kenan Kerimo’yu da yitireli dün gibi ama 2 yıl geçmiş aradan.  30’unda Södertalje’de anılacak. Mezapotamya Özgürlük Partsisinin bu vesile ile yayınladığı açıkladığı üzere: “Böylesi değerli insanlar nadir olur toplumlarda, yanlız toplumuna, toplumlara derinlikli anılar bırakırlar… “ Açıklamanın bütünü için bk: https://www.artigercek.com/yazarlar/ragipzarakolu/unutulmaz-aci-kayip-degerli-insan-kenan-kerim



Yazar Hakkında