LEVON BAĞIŞ

Levon Bağış

OBUR

Bozcaada, yine gelecek ben

Geçen haftasonu Bozcaada Caz Festivali’nde bir tadım yaptırmak için gittim Bozcaada’ya. Son gidişimin üzerinden neredeyse 10 yıl geçmiş. Sevindirici olan, ilk bakışta adada görsel bir değişiklik olmaması. Ama son yıllarda adaya bir şeyler olduğunu anlamak da pek zor değil.

Adada olma hissini çok severim. Garip bir özgürlük ve hatta güvenlik hissi verir bana. Çok sonraları öğrendim ki adalar pek çok kişide tam tersi bir his uyandırırmış. İstedikleri zaman terk edemeyecekleri bir yerde hapis olma hissi... Bense, bir yer deniz kıyısındaysa, oradan her yere gidebilirmişim gibi hissederim.
Sonradan adalara çöreklenenlerde olmasa da, adaların yerlilerindeki sakinlik de beni hep etkilemiştir. O yüzden, hangi adaya gidecek olursam olayım hep bir mutluluk dolar içime.
Geçen haftasonu Bozcaada Caz Festivali’nde bir tadım yaptırmak için gittim Bozcaada’ya. Son gidişimin üzerinden neredeyse 10 yıl geçmiş. Sevindirici olan, ilk bakışta adada görsel bir değişiklik olmaması. Ama son yıllarda adaya bir şeyler olduğunu anlamak da pek zor değil. Memleketin beğenmediğimiz bütün huyları orada da mevcut. 10 sene önce adanın balık halinde bulup ‘Feridun’ ismiyle taltif ettiğimiz, neredeyse beş buçuk kiloluk bir ıstakozu afiyetle yemiştik. Şimdiye kadar yediğim en iyi ıstakozdu. Artık adada böyle şeyler pek mümkün gibi durmuyor. Adı Rumca, yemekleri garip, popüler mekânlar var. Ama genelde her yerde gördüğünüz yoğurt ve yoğurt bazlı çeşitli mezelerin sunulduğu, ortalama meyhanelerden geçilmiyor ortalık. Bir şarap üreticisi, sahip olduğu meyhanede pek şarap satmaya çalışmadan iş yapmaya çalışıyor. Kendi şarabının yanlış rekoltesinin artık eskimiş bir beyaz şarabını pahalıca bir fiyata satıyor. Herhalde rakı satmaktan daha fazla keyif alıyor. 
Bozcaada bin yıllardır şarap üreten bir ada. Roma döneminin ünlü şaraplarından bazıları burada üretililirmiş. Belki vardır bilmiyorum ama adadaki tüm üreticilerin şaraplarını barındıran, onları makul bir fiyatla satan bir restoran görmedim.
Ben ilk gittiğimde tam kalenin arkasında, denize çok yakın, yıkık bir şaraphane vardı. Beton tank odaları, tank kapakları ve çatısı ayaktaydı. Yerinde şimdi çok zevksiz bir otel var. Eskinin tenha ada sokaları ise ağzına kadar insan dolu.
Bütün bunlar adayı sevmemeye neden olmuyor ama... Ada hâlâ çok güzel. Kalabalıkta kalmayı sevmiyorsanız, Akvaryum Otel, adanın kalabalığından uzakta, Akvaryum koyuna bakan, çok güzel bir vaha. Sahibi Deniz’i daha gitmeden tanıyor gibiydim. Açık Radyo’da yaptığı programa bayılırım. Sizi evine gelmiş misafir gibi ağırlıyor.
Adaya gelindiğinde “yapmadan olmaz” denen şeylerin başında günbatımı izlemek var. Rüzgârgüllerinin ve deniz fenerinin yakınında, fakat yüzlerce insanla beraber bu aktiviteyi yapmak istemezseniz, Çayır Plajı bu iş için daha uygun.
Yemek yediğim yerlerden ikisi aklımda yer etti. Birincisi Maya Restaurant. Son zamanlarda yediğim en iyi antrikotu yedim ama kendi yaptıkları peynirler gerçekten dünya çapında heyacanla karşılanacak cinsten. Adaya giderseniz bu peynirleri deneyip adanın potansiyelini düşünün derim.
Ada her ne kadar denizin ortasında olsa da, bir deniz ürünleri cenneti değil. Menüde meşhur Gelibolu sardalyasını ya da ançüezini bulunduran mekân görmedim. Bir-iki saat mesafede belki de dünyanın en iyi helvasını neredeyse 250 yıldır üreten Tıflı Paşa helvacısı varken, onun ürününü bulunduran mekân da görmedim. 
Ama bu, adada iyi deniz mahsulü yiyemeyeceğiniz anlamına gelmiyor. Yalova Restoran gerçekten çok özel deniz mahsulleri ve mezeler sunuyor. Adaya giderseniz mutlaka uğrayın. 
Bir de, adadan şarap almadan dönmeyin. Ben sizin yerinizde olsam adaya has üzümlerden yapılmış olanları seçerdim. Vasilaki, Kuntra, Karalahana, Çavuş üzümlerinden yapılma şarapları mutlaka tadın. Özellikle Kuntra-Karalahna kupajını mutlaka deneyin.
Adanın ve adadaki gastronominin, genel bayağılaşma akımından etkilenmemesi tabii ki mümkün değil. En büyük sorunumuz herhalde çok kalabalık olmamız. Gittiğimiz yeri mutlaka dejenere ediyoruz. Bozcaada buna direnen yerlerden aslında. Caz festivali ise farklı bir ruh katıyor adaya. Ben bir caz-müzik tutkunu olmasam da, çimlere yayılıp elimde içkimle müzik dinlemekten büyük keyif aldım.
Yine gidecek ben...