“Kim demiş haram nedir bilmez Hayyam?
Ben haramı helali karıştırmam:
Seninle içilen şarap helaldir,
Sensiz içtiğimiz su bile haram.”
Ömer Hayyam
‘En iyi şarap’ dendiğinde ne geliyor aklınıza?
Metrekaresi en pahalı bağlarda yetiştirilen üzümlerden, daha üretilmeden şarap tüccarları tarafından satın alınmış, bir şişesi bir asgari ücretlinin aylık maaşına denk gelen, içmekten çok sahip olmamın haz verdiği bir şarap mı?
Bu tür şaraplara ulaşmak çok zor değil, eğer şaraba harcayacak bol paranız varsa.
İnternette yapacağınız ufak bir araştırmayla bu şaraplara ulaşabilirsiniz.
Yanlış anlamayın, bu şarapları küçümsemek için söylemiyorum. Bulacağınız şarap çok garantili bir seçim olacaktır. Çok şanssız değilseniz ve aşırı abartılmış bir şaraba denk gelmezseniz, çok büyük ihtimalle, gerçekten iyi bir şarap olacaktır ama en iyisi mi, o çok tartışılır. Çok uzun zamanını şarap araştırarak, okuyarak ve kazandığı paranın çoğunu şaraba yatırmış bir obur olarak şunu söyleyebilirim: Maalesef, en iyi şarap diye bir şey yok.
Şarap eğitimi verirken ya da arkadaş sohbetlerinde, yöresel üreticilerden alınan şaraplarla alakalı, şu tür serzenişlerle çok karşılaşırım: “Bozcaada’da bir şarap tattık. Çok hoşumuza gitti. Hemen bir koli alıp eve getirdik, ama evde içtiklerimiz bize tattırdıkları kadar güzel değildi. Kesin bizi kazıkladılar.”
Bozcaada örneğinden yola çıkarsak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Bozcaadalı üreticileri iyi bilirim. Hiçbiri size iyi şarap tattırıp sonra kötüsünü satacak insanlar değildir. Ama sizin hissiyatınız da temelde yanlış değildir. Nasreddin Hoca’nınki gibi bir “Sen de haklısın” hikâyesi değil anlattığım. Değişen aslında şarap değil, sizsinizdir. Adada, Ege’nin en güzel koylarından birine gitmek üzere çok huzurlu bir uyku ve kahvaltıdan hemen sonra yola çıkmışken, kıçınızda şortla, aklınızda hiç kaygı yokken tattığınız o şarap tabii ki cennetten çıkma gibi gelecek. Aynı şarabı, şehrin bütün derdini çekmiş, yorulmuş, evinizde içerken, hatta o şaraba bütün günün kötülüklerini unutturma misyonunu yüklemişken keyif almıyor olmanız çok normal.
Şarabın ne olduğu kadar, nerede ve nasıl içildiği de önemli. Tevrat yazarlarından Kral Süleyman şöyle der: “Sevgi olan yerde sebze yemeği, düşmanlıkla yenen besili öküzden iyidir.”
Anlayacağınız, içtiğiniz şarabın nerede, kiminle ve ne ile içiliyor olduğu, aldığınız keyfi etkiliyor. Sıcak yaz günleri kapıda. Artık aklımıza gelen yemeklerin biraz ferah olmasını bekliyoruz. Havaların ısınmasıyla, yapılı, gövdeli, ağır kırmızı şarapların yerini yavaş yavaş serin içilecek şarapların alması gerekiyor.
Geçen haftasonu Dionysos Village Otel’de yaza yakışan yemeklerle misafirlerini ağırlayan şef Didem Şenol, buz gibi roze şaraplar eşliğinde patlıcan biber kızartması servis ettiğinde daha iyi bir şarap eşleşmesi olabilir mi acaba diye epey düşündüm.
Bunu düşündüren sadece Didem’in müthiş yemekleri değil, bir dağ yamacına gizlenmiş, sadece gören gözlerin görebileceği şekilde yerleştirilmiş, doğaya dost otelin mimarisinin de payı vardı.
Özellikle buz gibi beyaz şaraplar ile meyhane masalarını süsleyen pek çok mezeyi çok iyi eşleştirebileceğinizi hatırlatırım...
Gerek döviz artışları gereksede seçimler yüzünden daha sıcak olacak 2018 yazı için herkese bol beyaz ve roze şaraplı bir yaz dilerim...
İyi yazlar olsun....