Ben sonradan Tatavlalı (Kurtuluş) oldum. Aslında karşının taksisiyim, anlayacağınız. Evlenmeden önce, Tatavla’da oturma fikri hiç hoşuma gitmemişti. Birbirine yakın sokaklar, kalabalık, arabayı park etme derdi falan ciddi birer sorundu benim için.
Ama sonradan Tatavlalı olmaktan hiç şikâyet etmiyorum. Bir obur için, yaşanacak en iyi semt olduğunu söyleyebilirim. Gecenin köründe rakınızın yanına kadınbudu köfte ya da bir kilo ayıklanmış nar nereden isteyebilirsiniz ki?
Tatavla’nın en büyük hikâyesi ise, hâlâ, size kendinizi bir imparatorluğun başkentinde yaşıyormuşsunuz gibi hissettirmesidir.
Kafalarına kuş konacakmış gibi gezen, uzaktan bir birine seslenen Ermeni, Rum teyzelere de, Yahudi esnafa da rastlarsınız sokakta. Yılbaşı gelirken dükkânların süslenmesi olağandır da, Rumca, İbranice, Ermenice bayram tebriği yazan, o bayramlara uygun mal satan esnaf pek kalmamıştır, Tatavla dışında. Bayramları hissetmek için en iyi yerdir, bu nedenle.
Yılbaşı ve Paskalya gibi büyük bayramların öncesinde Tatavla çok eğlenceli olur. Zannetmeyin ki burası sadece yemek satan dükkânlardan oluşan bir semttir. Onlardan da fazla olan bir şey vardır burada: kuaförler. Yan komşuya giderken fön çektiren, fönsüzse cenazeye bile gitmeyen tantiklerin (teyze) semti Tatavla, bayram zamanları müthiş bir koşturmacaya şahit olur.
Semtin esnafları birbirinden iyi ama alışveriş yapmaya yolunuz düşerse diye bir kaç esnafı tavsiye edeceğim.
1. Tuana Meze: Kurtuluş Caddesi’nin en yeni mezecisi. ‘Yeni’ dediğime bakmayın 10 yıldan fazladır aynı yerdeler. Sahipleri daha önce mezecilerde çalışmış, işi iyi bilen kimseler. Özellikle midye dolmasını ve taramasını tavsiye ederim, bir de tezgâhtakilerle muhabbeti.
2. Topikçi Musa Usta: Dükkân değil, tezgâh. Pangaltı’ndan Kurtuluş’a çıkarken, Eşref Efendi Sokağın köşesinde, minicik bir tezgâh. Neredeyse 25 yıldır o mini cam tezgâh orada duruyor. Denemekte fayda var. Daha iyi topikler var mı? Var tabii. Ama usta-çırak ilişkisiyle neredeyse 100 yıldır varlığını sürdüren başka tezgâh yok.
3. Göreme Muhallebicisi: Kurtuluş Caddesi’nde, Tuana’nın hemen yanında. Eskiden şehrin belki de en iyi tatlılarını ve kesinlikle en iyi tavukgöğsünü yapardı. Şimdi eski kıratında değil ama manda kaymağının böylesini başka yerde bulmanız zor. Kaymaklı dondurması da iyidir.
4. Nazar: Profiterol budur. Ben daha iyisini yemedim. Sosunu çikolatadan yaparlar; acımsı ve çok lezzetlidir. Sahibi, bütün dünyada maratonlara katılmış bir atlet.
5. Gökçe Ciğercisi: Pangaltı’ndan Kurtuluş’a çıkan Ergenekon Caddesi’nin (Hrant Dink Caddesi) üzerinde, tertemiz bir ciğerci. Ciğercilerin, sakatatçıların genelde kendine has bir kokuları olur. Ne kadar temiz olursa olsun, bu koku hep olur diye düşünmeyin. Her zaman taze ürünler. Yılbaşı sofrası epey uzayacağından, gecenin ilerleyen saatlerinde işkembe servisi yapmak için buradan temiz, pişmeye hazır işkembenizi alabilirsiniz. Başı kalabalık değilse, güzel bir tarif de cabası.
6. Yeni İdeal - Kozmoğlu: Dükkânı tanımayan ve elinde yanlış isimle arayan bir müstakbel müşterisi dükkânı sorduğunda, ona “Nerede, bilmiyorum” diyecek kadar kendine has bir patronu olan, şehrin belki de en karakterli dükkânlarından biri. Memlekette domuz üretimi kalmadığından, domuz yemek isterseniz, zaten tek adres. Ama mecburiyetten değil, lezzetinden dolayı da tavsiye ederim. Özellikle gravyerli sosisini ve gerdandan yapılma salamını mutlaka sofraya koyun derim. Kurtuluş’tan biraz uzakta, Dolapdere’de.
7. Damla Dondurma Boza: Marketlerde satılan boza benzeri tatlı içeceği sevmiyorsanız ve mahallenizden Orhan Pamuk’un kahramanı Mevlüt gibi bir bozacı geçmiyorsa, Damla Boza’yı tavsiye ederim. Ekşi boza pek tutmadığından biraz tatlımsı halde satsa da, iki-üç gün bekletince tam kıvanma ulaşıyor. Kurtuluş Caddesi’nde.
8. Pelit Turşu: Kurtuluş Caddesi’nin ilerilerinde. İnsanın içini şap gibi yakmayan, yediğiniz meyvenin, sebzenin tadını alacağınız turşular yapıyor. Özellikle bamya, erik ve sarımsak turşusu tek başına meze olabilecek kalibrede.
9. Üstün Palmie: Feriköy’deki Atlas Pastanesi’nin sahibi Kevork Usta’nın çırağı. Şehrin en iyi paskalya çöreklerini ve likörlü çikolatasını yapar. Çikolatadan kocaman tavşanları vitrine koydu mu anlarsınız ki Paskalya yakındır.
Alıveriş ciddi bir iştir, ara vermeye gelmez ama öğlen karnınız acıktıysa şöyle bir kadeh rakı ve çok iyi bir adana kebapla ara vermek isterseniz, Adana Ocakbaşı çok iyi bir seçim olacaktır. Ocağın başında Ayhan şahaneler yaratır.
Yemekten sonra bir kahve içmek içinse kesinlikle Marika’yı tavsiye ederim.
Bu arada her şeyi aldınız ama şarap konusu hâlâ havada. Maalesef şarap almak için Cihangir’e kadar gitmeniz gerekiyor. La Cave İstanbul’un en iyi içki mağazası. Sahibi Esat Ayhan hep oturduğu sandalyesinde sizi gülerek karşılayacaktır. Tavsiyelerine kulak verin derim. Gitmişken biraz muhabbet etmeyi ihmal etmeyin. Sattığı şaraplar kadar iyidir muhabbeti.
Eğer önceden sipariş verilmemişse, son topiği ya da midya dolmayı almak için mezeciye koşan terlikli pardösülü ama bol fönlü saçlı tantikleri görürsünüz. Yazıktır, onlara öncelik verin.
Herkese bol yeme içmeli, akşamdan kalmalı, iyi seneler!