YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Cennet belgeleri ve baraj meselesi

Türkiye siyasetinde deprem etkisi yaratması gereken “Paradise Papers” belgeleri öyle görünüyor ki, karambole getirilecek. Neydi olay?  Dünyanın dört bir yanından çok sayıda politikacı, iş insanı ve ünlü ismin yer aldığı belgelerle ilgili 382 gazeteci ortak bir çalışma yürütmüştü.  Süddeutsche Zeitung tarafından elde edilen belgeler Türkiye’den Cumhuriyet'in de medya ortağı olduğu Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu ile paylaşıldı. Bu belgelere göre Başbakan Binali Yıldırım’ın iki oğlu Malta’da off-shore şirketi kurmuş. Ülkelerindeki vergi yükünden kaçmak isteyen şirketler böylesi ülkelerde şirketler kuruyor. Bu siyasi olarak hiç de etik olmayan bir davranış olarak görülüyor doğal olarak. Dolayasıyla bir Başbakan’ın iki oğlunun böylesi bir faaliyet içinde bulunması siyasette olay haline gelmeli idi. 

Geldi denemez pek. İlk gün sadece Cumhuriyet ve bazı internet siteleri bunu haber yaptı sadece. CHP  konuyu gündeme getirince bu belgeler Başbakan Yıldırım’a da soruldu. Yıldırım “Benim dokunulmazlığım var ama oğullarımın yok, konu soruşturulsun” deyip çıktı işin içinden.

Günde 24 saat ”Yerli ve milli” propagandası yapan bir partinin Başbakanı’ndan herhalde daha anlamlı bir açıklama gelmeliydi. Öyle ya, bu iş nasıl olmuştu? Malta’da off-shore şirketi kurmak “Yerli ve milli” bir hareket sayılabilir miydi? Bunların hepsini geçtim bu olay başlı başına siyasi açıdan etik olarak görülebilir miydi? Böylesi değerlendirmeler duyamadık Başbakan Yıldırım’dan ve AKP cephesinden. Bunlar olmadığı gibi 8 Kasım Çarşamba günü şöyle bir gelişme yaşandı. HDP’nin ‘Paradise Papers belgelerinin araştırılmasına ilişkin verdiği önerge, AKP oylarıyla reddedildi. AKP Adana Milletvekili Mehmet Şükrü Erdinç şöyle demiş: “Siyasi hayatı boyunca yolsuzlukla mücadelede önder olan, bu konuda başat aktörlerden biri olan Başbakanımızı bu tür bir algı operasyonun içerisine çekmek siyaseten ucuz bir yaklaşımdır, bunu asla kabul etmiyoruz. Böyle bir yaklaşım içerisinde olmak başta sayın Başbakanımıza ve AK Parti’ye karşı yapılmış bir itibar suikastıdır.”

Şimdi bir de tersini düşünelim. İktidarda AKP değil de başka bir parti olsaydı ve o partinin Başbakanının iki oğlunun isme böyle bir belgede geçseydi AKP ne diyecekti acaba? Yanıt herhalde bellidir.

Haftanın bir diğer gelişmesi ise seçim barajı meselesinde yaşandı. Baraj biliyorsunuz yüzde 10 ve yıllardır çeşitli partiler bu barajın düşmesi için mücadele veriyor. Ancak gelin görün ki konu birdenbire MHP’nin gündemine geldi. Genel Başkan Bahçeli “Yüzde 10 seçim barajı Türkiye için çok ağır, yüzde 5 mi, yüzde 7 mi yoksa aynı mı kalır, bir çalışma yapılmalı” deyiverdi.

Bayram değil, seyran değil, bu iş nereden çıktı? Kahin olmaya gerek yok. MHP’den kopan Meral Akşener liderliğindeki grubun kurduğu bir diğer milliyetçi parti İYİ Parti’nin MHP cephesinde bir huzursuzluk yarattığı anlaşılıyor. Şöyle bir ihtimal Bahçeli’yi düşündürmüş olmalı: Ya İYİ Parti’nin MHP’de koparabileceği oylarla MHP yüzde 10 barajının altında kalıp Meclis’e giremezse? AKP ile adı konmamış bir koalisyon kurmuş olan MHP’yi belli ki rahatsız etmiş bu ihtimal.

Peki buna AKP ne diyor? Cumhurbaşkanı Erdoğan henüz konuşmadı ama Başbakan Yıldırım şunları söyledi: “Yönetimde istikrar bakımından yüzde 10’un devamı düşünülebilir. Ancak temsilde adalet açısından düşürülmesi de düşünülebilir. Seçim sistemindeki bazı çelişkiler siyasi partiler yasasıyla beraber barajlar da diğer partilerin katılımıyla uyum yasaları çerçevesinde düşünülebilir. Partilerden öneri gelirse konuşuruz ama bizim böyle bir vaadimiz yok”

AKP kapıyı kapatmıyor ama tam açmıyor da. MHP AKP için önemli bir ortak. Dolayısıyla Bahçeli’nin bu talebine ne yanıt verecekleri önemli. Bundan sonrası biraz tahmin yürütmeye giriyor. Ama şurası belli. 2019’a doğru çok ilginç siyasi gelişmeler bekliyor bizi.