“Gemi yedinci ayda, ayın on yedinci gününde Ararat dağları
üzerine oturdu... Ve Nuh çiftçi olmaya başladı; ve bir bağ dikti,
ve şaraptan içip sarhoş oldu.” (Tekvin 8/4; 9/20, 21)
Şarap meraklılarının sıkça gördüğü bir sözdür “İnsanoğlu birayı yarattı, Tanrı ise şarabı”...
Üzümün içindeki şekerin mayalar tarafından yenmesiyle ortaya alkol çıktığı gerçeğini öğrenmemiz için şarabın ilk yapılışının üzerinden binlerce yıl geçmesi, Louis Pasteur adlı bir adamın çıkıp bunu bize anlatması gerekti.
Bunun öncesinde de tanrıların hediyesi ya da bazen bizzat Tanrı’nın kanı gibi uhrevi anlamlara sahip oldu şarap...
Şaraba en meraklı devlet adamlarından biri olan Benjamin Franklin, kendini şaraba bir kutsallık atfetmekten alamamıştı: “Nuh’tan önce tek içeceği su olan insan, hakikate bir türlü ulaşamıyordu. Dolayısıyla korkunç derecede zalimleşti ve içmeyi onca sevdiği su tarafından, hak ettiği gibi yok edildi. Tüm çağdaşlarının bu sevimsiz içecekle dağılıp gidişini gören iyi adam, Nuh, suya karşı bir hoşnutsuzluk geliştirdi. Onun susuzluğunu gidermek isteyen Tanrı, asmayı yarattı ve Nuh’a şarap yapma sanatını gösterdi. Bu sıvının yardımıyla o günbegün yeni hakikatleri gün yüzüne çıkardı.”
Şarap hep medeniyetle, yerleşik hayata geçmeyle beraber anılan bir içecek. Yazı gibi, ateş gibi, ilk kimin bulduğu bilinmese de, ilk olarak nerede üretildiği biliniyor. Şarap üretmek için gereken tek hammaddenin yani üzümün ve asmanın anavatanı neresiyse, şarabın da anavatanı orası.
Üzümün ve şarabın anavatanı olarak kabul edilen Transkafkasya bölgesi, Ermenistan, Gürcistan ve Doğu Anadolu bölgelerini içine alır.
‘Şarabın anavatanı’ olarak adlandırılsa da, Ermenistan dendiğinde akla daha çok Ermeni konyağı (aslında brendi, çünkü Fransa’nın Cognac bögesi dışında üretilmiş hiçbir brendi ‘konyak’ adını alamıyor) Ararat geliyor. 1800’lü yılların sonlarından beri dünyaca ünlü olan bu brendi, Sovyet döneminde de çok beğenilen içkilerden biriymiş. Hâlâ, Ermenistan’da her yıl üretilen 20 milyon litreden fazla brendinin neredeyse 18 milyon litresi yurtdışına satılıyor.
Ermeni şarabının çok tanınmamış olmasını nedenlerinden biri de şarabın neredeyse her evde üretilen sıradan bir ürün olarak görülmesi ve bu yüzden ticari bir obje haline gelememiş olması.
Fakat son yıllarda özellikle diasporadan gelen yatırımlarla hem Sovyet döneminin sadece verime yönelik şaraplarından daha üstün kalitede, hem de Ermenistan dışında pazar bulan şaraplar üretilmeye başladı.
Ermenistan’da şu anda yılda yaklaşık olarak 7 milyon litre şarap üretiliyor. Ülke nüfusunun 2 milyon civarında seyrettiğini düşünürsek, azımsanacak bir miktar değil bu.
Son yıllarda özellikle iki yeni üretici öne çıkıyor. Birincisi, İtalya’da yaşayan Zorik Gharibian tarafından kurulmuş olan ‘Zorah Wines’. Gharibian’ın Yeğegnadzor bölgesinde, yerel Areni üzümünden ürettiği ‘Karasi’ adlı şaraplar bütün dünyada çok beğeniliyor. Elazığ’ın Öküzgözü şaraplarına benzeyen bu şarap, 2012 yılında İzmir’de düzenlenen Wine Blogger Konferansı’na, Ermenistan’la ticaret yapan bir arkadaşımın büyük çabalarıyla, tadıma son anda yetiştirilmiş ve neredeyse ayakta alkışlanmıştı. Şarap tutkunu, çok yetkin bir grupla yaptığımız kör tadımda da, beraber tadıldığı şaraplar arasında en çok o beğenilmişti.
Diğer bir üretici ise, Ermenistan’a yapılan en büyük yatırımların birinin sahibi olan Armavir şarapları. Armavir bölgesinde, denizden 1100 metre yükseklikte, 400 hektar gibi inanılmaz büyüklükteki bağlarda, pek çok uluslararası ve yerel üzüm cinsi yetiştiriliyor. Arjantinli işadamı Eduardo Eurnekian’a ait firmanın Karas şarabı epey beğeni topluyor. Şarap dünyasının süperstar yapımcılarından Fransız Michel Rolland’ın danışmanlık yaptığı firma müthiş bir potansiyele sahip.
Yerevan’da şehir içindeki mütevazı ve çok kullanışlı şaraphanesinde yerel üzümler üzerinde çalışmalar yapan Semina danışmanlık şirketinin ve Yerevan Şarap Akademisi’nin sahibi Vahe Köşgeryan’la yaptığımız tadımda, dünya çapında ünlü birkaç büyük şarap üreticisinin yatırım yapmak üzere olduğu bilgisini aldım. Vahe, Vayots Dzor’da bir fidanlık kurmuş; bölgenin üzümlerini orada özenle yetiştirip bu üzümleri kullanmak isteyenlere üzümleri o sağlıyor. Bölgedeki yerel üzümlerin ve şarabın ilk üretildiği toprakların geleceği için çok sevindirici haberler bunlar.
Ama son günlerde özellikle bağcıları gözeten, yeni küçük üreticilerin piyasaya girmesini sağlayacak çok enteresan bir oluşum hayata geçmiş durumda. One Armenia oluşumu ‘Farm to Bottle’, küçük bağ sahiplerine ucuza üzümlerini satmak yerine bu üzümlerden şarap üretmelerini sağlayıp sonra bu şarapları satabilecekleri büfelerin yapımını da içeren bir kampanya başlattı. Amaç, bağcıyı şarabın anavatınında üzümden şaraba yöneltmek ve onlar için, şarap turizmi çerçevesinde şaraplarını satabilecekleri bir alan yaratmak.
Şarapların üretiminde Vahe Keuhguerian elini taşın altına koymuş. Tamamen gönüllü desteklerle ilerleyen projeye internet sayfasından ulaşabilip destek olunabiliyor. Ben bu sene bana doğum gününde hediye alacakları oraya yönlendireceğim.
Şarabın anavatanında bu kutsal içkinin hak ettiği yeri yeniden almasında sizin de payınız olsun isterseniz www.onearmenia.org sitesine bir göz atmanızı öneririm.