Geçtiğimiz haftasonu Ermenistan Aştarak’da Ceviz Festivali vardı. Alin Ozinan festivalden rekli izlenimlerle döndü.
2012 yılından beri Ermenistan Aştarak’ta Ekim ayının ilk Pazar günü, türkülü, danslı ve yarışmalı bir “Ceviz Festivali” düzenleniyor. Piyer Bedros Bağdatyan’ın açtığı Karmravor (Garmravor) kilisesinin hemen karşısındaki “Pascal & Diodatto” kafe, festivalin ev sahipliğini yapıyor. Ermeni Soykırımından sonra Lübnan’a kaçan, daha sonraki yıllarda ise Fransa ve Avusturya’ya göç eden Bağdatyan ailesi, 2000’li yıllarda Ermenistan’a göç etmeye karar vermiş. Avusturyalı Diran Bağdatyan ve Fransalı Bedros Bağdatyan “Başkasının toprağında yaşamaktan sıkılmıştık, artık yurda (hayreniğe) dönmek vakti gelmişti” diyorlar.
Ceviz Festivali’ne katılım her yıl gittikçe artıyor. Aştarak’ın ünlü ve lezzetli cevizleri tezgahlarda görücüye çıkıyor, tüm cevizler, soyulmuş cevizler, cevizli sucuklar, baklavalar ve reçeller festivalin baş köşesine yerleşiyor. Bu yıl, birincinin yeni model bir i-phone kazanacağı “Ceviz ayıklama yarışmasına” ilgi büyüktü. Sonuçların değerlendirilmesi için, gönüllülerden oluşan bir jüri de var. Orkestranın bir an bile dinmediği festival sırasında, meydandaki çocukların gözü ünlü ip cambazı Hambartsum’da. Hambartsum işini aşkla yapanlardan, soluklandığı bir arada, yanına yaklaşıp “Bugünün yıldızı sizdiniz” diyorum, “Çocukları mutlu etmekten daha önemli ne var bu hayatta, beni bu yaşta hala ipin üzerinde tutan onların gözündeki ışık, dudağındaki sevinç” diyor Sovyetler döneminden beri hayatını atraksiyonları ile kazanan sanatçı.
Festival sırasında misafirler Karmravor kilisesini de ziyaret etme fırsatı yakalıyorlar. Kilisenin bulunduğu tepeden alan daha da güzel gözüküyor, kadınlar omuz omuza dans etmeye başlıyorlar. Onları seyreden oldukça yaşlı bir kadın göz yaşlarını tutamıyor “Gençlik, sen ne güzel şeymişsin meğer” diye ağlamaya başlıyor. Gayane tantik (nine) festivalin belki de en dertlisi. Isıtan güneşe rağmen el işi yün çoraplarını, kat kat elbiselerini çıkarmamış, içi üşüyor belli. Kocası tam 50 yıl önce çocuklarını da alıp, Rusya’ya gitmiş, bir daha da gelmemiş. “En küçüğü 4 yaşındaydı, 5 balemi (yavrumu) alıp gitti, Rus kadınları yar belledi, sen delisin akıllanmazsın dedi” deyip ağlıyor. Misafirlerin çocuklarını sevmeye çalışıyor, bazıları acıyıp yanına oturup dertleşiyor, bazı anneler çekip alıyorlar çocuklarını “deli mi ne” dedikleri yüzü yaşlılıktan buruşmuş Gayane’nin yanından.