Evangelia Balta ve Ari Çokona’nın yayına hazırladığı ‘Stavros Stavridis, Anatol Türküleri, 1896: Osmanlı İmparatorluğu’nda İlk Türkü Mecmuası’ başlıklı kitap, Literatür Yayıncılık etiketiyle çıktı. Kitapta, Stavridis’in 19. yüzyıl sonlarında kayda geçirip yayımladığı 126 Karamanlı türküsünün sözleri hem orijinalinde olduğu gibi Yunan alfabesiyle, hem de Latin alfabesiyle sunuluyor. Çokona’yla, Osmanlı İmparatorluğu’nda yayımlanan ilk halk türküleri derlemesi olan ‘Anatol Türküleri’ üzerine konuştuk.
Karamanlıca yayınlar tarihsel anlamda bize neler anlatıyor?
Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan Rumların tümünün anadili Rumca değildi. Geçen yıl yayımlanan kitabım ‘20 Yüzyıl Başlarında Anadolu ve Trakya’daki Rum Yerleşimleri’nde ayrıntılarıyla belirttiğim gibi, Türkçe, Arnavutça, Ermenice, Arapça, Kürtçe ve Süryanice konuşan Rumlar da vardı. Dido Sotiriu’nun memleketi Kirkince’de (Şirince) olduğu gibi, kuruluş tarihi çok eskilere dayanan bazı köylerde, Bafra ve Samsun gibi bölgelerin bazı yerleşimlerinde Ortodoks Hıristiyanların anadili Türkçeydi. Örneğin, Küçük Asya Araştırmaları Merkezi’nin verilerine göre, Samsun kazasına bağlı Rum köy ve mezraların 133’ünde Rumca, 88’inde Türkçe, 9’unda iki dil birlikte konuşuluyordu. Ama Türkçe konuşan Rumlar dendiğinde, özgün kültürleriyle akla ilk gelenler Karamanlılardır. Yine, Küçük Asya Araştırmaları Merkezi’nin verilerine göre, sınırları Kayseri, Nevşehir ve Niğde ile belirlenen coğrafi üçgen içinde kalan bölgede, zorunlu nüfus mübadelesinden önce 81 Rum yerleşimi vardı. Bunlardan 32’si Rumca, 49’u ise Türkçenin Karamanlıca lehçesini konuşuyordu.
Daha 15. yüzyıldan itibaren kayıtlara geçen, İç Anadolu’da Türkçe konuşan Hıristiyanların varlığı, çok uluslu, çok dilli ve çok kültürlü Osmanlı İmparatorluğunun ulus öncesi yapısı içinde herhangi bir özgünlük teşkil etmiyordu. O zamanlar, kimlikler bağlı olunan dine göre şekilleniyordu. Kiliselerde ayin Rumca yapılıyor, papaz Türkçe vaaz veriyordu, ancak kitleler tatmin edici bir dinî eğitim alamıyordu. Patrikhane, Türkçe konuşan Ortodoksları 18. yüzyıl başlarında İslamlaşmaktan, bir yüzyıl kadar sonra da Protestan ve diğer misyonerlerin dinî telkinlerinden koruma ihtiyacını duydu. Cemaatin ileri gelenleri, Anadolu’daki Hıristiyanlara Ortodoks Kilisesi’nin kuram ve dinî vecibelerini öğretmek için dinî metinleri Türkçeye çevirerek Yunanca harflerle, yani Karamanlıca yayımladılar. 1718’de Nafpaktos ve Arta Metropoliti Neofitos Mavromatis’in yayımladığı ilk Karamanlıca kitap olan ‘Apanthisma tis Hristianikis Pisteos’ (Hıristiyan İnancı Antolojisi) kitabını dindışı konulara da değinen birçok yayın izledi. Bu eser farklı bir alfabeyle basılmış da olsa, yayımlanan ilk Türkçe kitaptı. Macar asıllı İbrahim Müteferrika’nın, Arap alfabesiyle yayımlanan ilk Türkçe kitabı olan, El-Cevherî’nin ‘Kitab-ı Lügat-ı Vankulu’ adlı sözlüğü 11 yıl sonra, 1729’da basıldı.
SÖYLEŞİNİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN