Açlık grevindeki tutuklu eğitimciler Gülmen ve Özakça’nın tahliyelerine yönelik tedbir alınması talebiyle AİHM’e yapılan başvuru reddedildi. Gerekçe: “Tutuklu bulunmaları, yaşamlarının kalıcı zarar görmesi riskini ortaya çıkarmıyor.”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) açlık grevindeki tutuklu eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tedbir talepli başvurusunu reddetti.
Gülmen ve Özakça’nın avukatları aracılığıyla 29 Haziran’da yaptıkları tahliye talepli başvuruya, dün akşam mahkemeden yanıt geldi.
AİHM kararında, Gülmen ve Özakça’dan “açlık grevini bırakmalarını” talep etti.
“Muayeneyi reddettiler”
Gülmen ve Özakça Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yaptıktan sonra, 25 Temmuz’da mahkemenin talebiyle Ankara Numune Hastanesi’nde muayene edilmişti.
AİHM kararında muayene sonucu hazırlanan raporu referans aldı:
“Gülmen ve Özakça, Numune Hastanesinde 27 Temmuz’da olması kararlaştırılan ikinci muayeneye gitmeyi reddetti. Bunun üzerine Numune Hastanesinden doktorlar hapishaneye gitti ancak burada da muayene olmayı reddettiler.”
Bu muayene sonucu hazırlanan 28 Temmuz tarihli raporda, “hayatlarını tek başlarına idame ettiremeyecekleri ancak bunun tahliyelerini gerektirmediği” ifadeleri yer aldı:
“Mevcut bulgulara göre durumları hayati tehlike arz ediyor, geri dönülemez ve kalıcı sağlık problemlerine yol açabilir. Hayatını yalnız başına idame ettiremez. Ancak mevcut bulgular tutukluluk halinin tehirini gerektirmez. Hastane statüsünde sağlık birimi olan Ceza İnfaz kurumlarında veya resmi sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde takip ve tedavi edilebilir.”
Raporun çıktığı gün, tutuklu bulundukları Sincan Kampüs Cezaevi’nin hastanesine sevk edildiler.
AİHM’in kararında da rapordaki “durumlarının tahliyenin ertelenmesini gerektirmediği” kısmına vurgu yapıldı.
“Cezaevinde kalmaları, yaşam riski oluşturmuyor”
AİHM, “hükümetten aldıkları bilgiye göre, durumlarının Sincan Cezaevi Hastanesindeki doktorlarca izlendiğini” ifade etti.
Mahkemenin ret kararı şu gerekçeye dayandırıldı:
“Başvurucu ancak yaşamı riske girdiğinde ya da kalıcı organ hasarı durumuyla karşı karşıya kaldığında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 39. Maddesine göre tedbir talepli karar verebilir. Gülmen ve Özakça’nın hastane raporlarına göre, Sincan’da tutuklu bulunmaları, yaşamlarını ya da organlarını geri dönülemez/kalıcı olarak zarar görmesine dair gerçek ve acil bir risk ortaya çıkarmıyor.”
“Bu sebeple Gülmen ve Özakça’nın Sincan Cezaevi Hastanesinde tutulması, yaşamlarına ya da organlarına yönelik kalıcı zarar riski oluşturmadığından başvurularının reddine karar verildi.”
AİHM’den “refakatçi ve muayene” talebi
AİHM hükümetten, “tüm gerekli önlemlerin alındığına dair” bilgi aldıklarını belirtti:
“Gülmen ve Özakça, Numune Hastanesinin raporuna göre yaşamlarını tek başına idame ettiremezler. Bu sebeple hükümetten, buna uygun önlemler alması, Gülmen ve Özakça’ya günlük ihtiyaçlarını karşılaması için refakatçi verilmesi talep edildi.”
“Hükümetten ayrıca, hapishane hastanesinde kendi seçtikleri doktorlara muayene edilmeleri konusunda izin vermesi talep edildi.”
Mahkeme, sonraki tahliye talepleri için yerel mahkemelere başvurulması gerektiğini de ekledi.
Avukatlar: Bu kararla hukuksal yol sona erdi
Gülmen ve Özakça’nın avukatları olan Halkın Hukuk Bürosu, yaptıkları yazılı açıklamayla AİHM kararına tepki gösterdi:
“Tespitini istediğimiz şey çok basitti: Açlık grevinde olan ve yalnızca ifade hürriyeti sebebiyle örgüt üyesi ilan edilmiş bu iki insanı tutuklamak onlar için bir kötü muameleye dönüşmüş müdür? Sağlıkları için bir risk oluşturmakta mıdır?
“AİHM verdiği kararla, devletin Gülmen ve Özakça’ya gayet iyi baktığını, dosya içerisindeki 24 uzman hekimin raporuna rağmen, şimdilik hayati bir tehlike de görmediğine karar verdi. (Ki Nuriye'nin tutukluluktan sonra enfeksiyon kaptığı biliniyor) Tutukluluğu beğenmiyorsak ulusal mahkemelere başvurmamız konusunda akıl da verdi kararında.
“Mahkemenin bu kararı, temsil ettiği varsayılan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi değerleri açısından utanç vericidir.
“AHİM'İN kararıyla ilgili dosyadaki her belge ve bilgiyi ayrıntılarıyla paylaşacağız. Bu kararla, 24 Mayıs günü başladığımız haksız tutuklamaya itiraz mücadelesinin mevzuatta öngörülen hukuksal yolu sona erdi.”