YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

OHAL rejimi ve Adalet yürüyüşü

111 gündür açlık grevi yapan iki insan var. Ve bu iki insanın ölmemesi, taleplerinin karşılanması için ses çıkaran 111 kişi. Devletin böyle bir konudaki tepkisi ibretliktir.

Sıradanlaşmasına elbette ki karşı çıksak da OHAL rejiminin uygulamaları artık ne yazık ki kendi kendini tekrar eder duruma gelmiş, iktidar bu rejim içinde istediğini suçlar, istediği gösteriyi yasaklar, istediğine bulaşır hale gelmiştir. 

Son haftanın acayiplikleri: Gazetemiz yazarı Baskın Oran’ın hem Agos’ta hem de T24 ve Artıgerçek sitelerinde yayınlanan geçen haftaki yazısı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun sert tepkisiyle karşılaştı. Geride bıraktığımız OHAL döneminde en sert çıkışları yapan hükümet üyesi olan DYP kökenli Süleyman Soylu  Kürt meselesinde iktidarın attığı adımların kronolojik bir sıralamasından ibaret olan yazıya karşılık, Oran için “Kendisini ilim adamı olarak pazarlamış” “Her kelimesi alçakça kurgulanmış” gibi ifadeler kullandı. Soylu bir de suç duyurusunda bulunacağını söyledi.

Baskın Oran bu konu hakkında gerekenleri kendi sütununda söylüyor zaten. Ancak ciltlerce kitap yazmış, 12 Eylül rejiminin 1402 darbesinin yemiş, sonrasında üniversiteye dönebilmiş bir bilim  insanı hakkında “kendisini ilim adamı olarak pazarlamış” demek herhalde ancak bu hükümetin bir üyesine nasip olacaktı. Keza olguların sıralanmasından ibaret bir yazı için “Her kelime alçakça kurgulanmış” demek de öyle. OHAL rejiminde hükümet üyeleri artık kendilerini öylesine serbest görüyorlar ki. Karışan yok görüşen yok. Soylu’nun bir tweette dile getirdiği bu görüşlerin ardından Baskın Oran’ın basına yaptığı "Kendilerinin sebep olduğu haberler hakkında suç duyurusunda bulunmuş olacaklar" sözleri durumu gayet net açıklıyor aslında.

İçişleri Bakın Süleyman Soylu bu kadarla da kalmadı. KHK ile işlerinden atılan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevine başlamışlardı, bildiğiniz gibi. Yargı son derece tuhaf bir kararla Gülmen ve Özakça’yı 23 Mayıs’ta tutukladı. 27 Haziran Cuma günü Gülmen ve Özakça’nın açlık grevinin 111. gününde 111 aydın, “Nuriye ve Semih ölmesin, Çalışma hakları geri verilsin” başlığıyla Hürriyet, Cumhuriyet, Evrensel ve Birgün gazetelerine ilan verdi. İlan metninde şu ifadeler yer alıyordu:

“Nuriye Gülmen ve Semih Özakça OHAL kararnamesi ile işten atılan beş bin akademisyen, elli bin öğretmen ve yüz elli bin çalışandan sadece ikisi. İşe geri dönme talebiyle açlık grevine gittikleri için cezaevine atıldılar. 111 gündür açlar. Nuriye ve Semih ölmesin. Çalışma hakları geri verilsin. Okullarına dönebilmeleri ve hayatlarına devam edebilmeleri için devletin gereken adımları atmasını istiyoruz. Adalet ve demokrasi bunu gerektirir.”

Bakan Soylu yine sosyal medya hesabından bu ilanı verenlere karşı şöyle bir tepki gösterdi:

“Başınıza gelen en ufak olayda yardım istediğiniz polisin bilgisine, istihbaratına ve tespitlerine güvenmiyorsunuz, savcılara ve hakimlere de güvenmiyorsunuz ancak terör örgütü üyelerine güveniniz sonsuz. Hepimizin devletini terör örgütü karşısında hareketsiz ve etkisiz hale getirmek, suçlu göstermek için yola çıkanlar. Neyin altına imza attığınızın farkında mısınız? Peki terör örgütlerine cesaret vermek için bu ilanı yayınlayanlar?”

Dikkatinizi çekerim, şu yazının yazıldığı tarih itibariyle 112 gündür açlık grevi yapan iki insan var. Ve bu iki insanın ölmemesi, taleplerinin karşılanması için ses çıkaran 111 kişi. Devletin böyle bir konudaki tepkisi ibretliktir.

Haftanın bir başka OHAL uygulaması da Onur Haftası vesilesiyle oldu. Tüm dünyada LGBTİ’lerin ve onlara omuz verenlerin, yıllardır yürüttükleri mücadelenin bir sonucu ve devamı olarak her yıl Haziran ayında gerçekleştirdikleri Onur Yürüyüşü, iki yıl öncesine kadar sorunsuz  yapılabiliyordu. Ancak rejim önceki yıl olduğu gibi bu yıl da yürüyüşe izin vermedi. Taksim’de yine olağanüstü güvenlik önlemleri alındı, tüm engellemelere rağmen yürümek isteyenlere biber gazı sıkıldı, 22 kişi gözaltına alındı. Bunların arasında yabancı bir gazeteci de vardı. Sonradan gözaltına alınanların serbest bırakıldığını öğrendik. Hatırlamak gerekir ki yürüyüş öncesinde bazı sağcı gruplar bu yürüyüşe izin vermeyeceklerini duyurmuşlardı. Böylesi açıklamalar daha önceki  yıllarda da yapılırdı ancak güvenlik güçleri önlemini alırdı. Ancak belli ki OHAL rejiminde devlet ile bu gruplar fikir birliği içinde hareket etmekte beis görmemekteler. Hak talep eden grupların en basit yürüyüş taleplerine böylesi gruplar mı karar verecek ve müdahale edecektir? Bunu sormak hakkımız.

Tüm bu ağır hava içinde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Adalet’ yürüyüşü sürüyor. Geçen hafta bu sütunlarda yürüyüşün oluşturabileceği dinamiklere dikkat çekmiş ve gelişmelerin HDP ile CHP’yi birlikte hareket etmeye ittiğini söylemiştim. CHP’nin yürüyüşü Selahattin Demirtaş’ın yattığı Edirne’ye uzatmama tavrı sürüyor. Ancak siyasal Kürt hareketinin önemli isimlerinden Ahmet Türk, Kandıra’dan itibaren yürüyüşe katılmaya karar verdiğini açıkladı önceki günlerde.

Tüm tartışmalara ve heybelerdeki maziye rağmen bu yürüyüşün geniş bir katılımla ve en geniş demokrasi talebiyle ilerlemesinden yana olduğumuzu tekrar hatırlatalım.